“Temsilci buluşmaları” toplantılarının İzmir faslında Ege bölgesi temsilcilerimizle birkaç saatliğine de olsa bir araya geldiğimiz ve epeyce bir zamandır mülâki olamadığımız Tireli ve Yalovalı okuyucularımızla da görüşme imkânı bulduğumuz kısa molamızı tamamladık ve yeniden huzurunuzdayız. “Müfritane irtibat” düsturu çerçevesinde safları iyice sıklaştırmamız gereken bir zamanda birlikteliklerimizin daha da yoğunlaşması gerektiği kaydını düşerek, kaldığımız yerden devam edelim ve genç, gayyur, hamiyetli arkadaşlarımızdan Bilâl Yükselten’in mesajına birlikte bakalım.
***
22 Haziran’da çıkan “Nurlu notlar” yazınız çok güzeldi. Allah razı olsun. Gafletine düştüğümüz çok önemli bir meseleyi bizlere hatırlattınız. Benim de bu konuyla ilgili size âcizane aktarmak istediğim bir-iki husus var.
Yazınızın bir yerinde şu ifadeler geçiyordu:
‘’Buradan çıkaracağımız en önemli derslerden biri, müzaheret mânâsının hükmettiği gençlik yıllarını boşa geçirmemek. Bilhassa 30 yaşına kadarki dönemi, risaleleri okuma, hazmetme, adeta ‘dem ve damarlara karışacak’ derecede özümseme noktasında çok iyi değerlendirmek.
“Çünkü daha sonraki yıllarda, o dönemdeki fırsat ve zamanları bulmak hayli zorlaşabiliyor.
“Gerçi okumanın yaşı yok. Üstad gibi bizim de son nefesimize kadar okumayı hayatımızın ayrılmaz ve vazgeçilmez bir faaliyeti kılmamız gerekiyor. Ama gençlik döneminin yeri başka.’’
Sizin de bahsettiğiniz gibi gençlik dönemi risalelere talebe olma açısından çok önemli bir devre. Geçenlerde genç kardeşlerimizle yaptığımız bir piknikte başka şehirden gelen, Risale-i Nur hakkında bilgisi olmayan, pırıl pırıl ve çalışkan iki genç kardeşimiz ‘’bu eserlerin diğer eserlerden ne farkı olduğunu’’ sordular. Biz de âcizane hem Risale-i Nur’dan bazı yerler okuyarak, hem de çeşitli açıklamalar yaparak konuyu anlatmaya çalıştık. Dersimiz boyunca sohbetimizi pürdikkat dinlediler. Pikniğimiz esnasında kendileriyle çok hoş sohbetlerimiz oldu. Piknik bitiminde kendileriyle tekrar görüşmek ümidiyle ayrıldık. Daha sonra pikniğimizde bulunan bir başka kardeşimizin bana söylediğine göre o gençler yapılan sohbetten çok etkilenmiş ve bu eserleri nerede bulabileceklerini sormuşlar. Risale-i Nur’un fıtrî güzelliği kendilerini cezbetmiş olmalı ki, çok ilgi göstermişler. Bu kardeşlerimizle inşaallah irtibatımız devam edecek.
Benim buradan gelmek istediğim husus şu:
Çok büyük buhranların yaşandığı günümüzde Risale-i Nur’u gençlere ulaştırmak hepimizin vazifesi. Zaten bugünkü ağabeylerimize baktığımızda birçoğunun bu paha biçilmez eserlerle gençlik yıllarında tanıştıklarını görmekteyiz.
Bu zamanda çok daha fazla ihtiyaç bulunan Nur eserlerini genç kardeşlerimize ulaştırmak için acaba ne yapıyoruz? Seminerler, toplantılar, konferanslar, vs elbette güzel çalışmalar, ama Nur mesleğinin en önemli esaslarından biri “bire bir insan merkezli hizmet” değil midir? Son zamanlarda dikkatlerimizi nerelere veriyoruz ve nazarlarımızı hangi yönde kullanıyoruz?
Acizane fikrim; bu tarz konuların neşriyatımızda sıkça ve çokça işlenmesi gerekir diye düşünüyorum. Ve en öncelikli vazifelerimizden birinin; âtıl durumdaki genç kardeşlerimizi aktif hale getirmek için hiç de zor olmayan çeşitli çalışmalarda yoğunlaşmak olduğu kanaatindeyim. Bu sebeple, nazarlarımızı bir an evvel önümüzdeki bu son derece önemli ve çok âcil meselelere çevirmemiz gerektiğine inanıyorum.
Zaten gençlik harekete geçerse beraberinde birçok olumlu netice paralel olarak gelişip inkişaf eder diye düşünüyor ve ümit ediyorum.
Bizi bekleyen bu vazife o kadar ehemmiyetli ve kıymetli ki... Bir genç demek muazzam bir potansiyel ve hizmet demektir. Lütfen genç kardeşlerimizi daha fazla ihmal etmeyelim.
13.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|