"Gerçekten" haber verir 23 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kazım GÜLEÇYÜZ

Meşrutiyetten 100 yıl sonra demokrasinin neresindeyiz?



Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin geçen 23 Mart’ta idrak ettiğimiz 48. vefat yıl dönümü vesilesiyle gerek neşriyatımızda, gerekse bu sene yapılan Üstadı anma etkinliklerinde işlemeye çalıştığımız konu başlığı “Meşrutiyetin 100. yılında demokrasi serüvenimiz”di.

Bu bağlamda 23 Temmuz’un özel bir yeri var.

Çünkü İkinci Meşrutiyetin bundan tam 100 yıl önce ilân edildiği gün 23 Temmuz’du. Yani, demokrasinin cumhuriyetten bir evvelki aşaması olan meşrutiyetin ilânının üzerinden geçen bir asır dün itibarıyla tamamlanmış oluyor.

23 Temmuz’u yeni bir başlangıç olarak alırsak, bugün yeni bir asrın ilk gününü yaşıyoruz.

Yüz yıl öncesiyle bugünkü hal kıyaslandığında, şaşırtıcı benzerlikler de var, aradan geçen zamanın getirdiği gelişme ve değişiklikler de.

O zaman öne çıkan en önemli mesele, “şahıs istibdadı”ndan kurtulma mücadelesiydi.

Meşveretin hakkının verileceği bir Meclis ve hürriyetler sistemine geçilerek problemlerin çözüleceği, tıkanıklıkların aşılacağı ve gelişme yolunun açılacağı düşünülüyordu.

Ne yazık ki, öyle olmadı. Güya son verilen şahıs istibdadının yerini çok daha şiddetli bir komite istibdadı aldı. 26 Temmuz’da Sultanahmet meydanındaki hürriyet mitinginde yaptığı konuşmada vatan evlâtlarını “Hürriyeti su-i tefsir etmeyiniz (yanlış yorumlamayınız), tâ elimizden kaçmasın ve müteaffin (kokuşmuş) olan eski esareti başka kapta bize içirmekle bizi boğmasın” diye ikaz eden Said Nursî’nin endişesi maalesef gerçekleşti.

(Hürriyetin yorumu ayrı bir tahlil konusu...)

Ve daha sonraki süreçte bugünlere kadar yaşadığımız gelişmeler, yine Bediüzzaman’ın 31 Mart hadisesinden sonra haksız ithamlarla çıkarılıp beraat ettiği sıkıyönetim mahkemesindeki müdafaasında yer alan tarihî tesbitlerini defalarca doğruladı, tasdik ve teyid etti:

“Acaba müstebit yalnız bir şahıs mı olur? Müteaddit şahıslar müstebit olmaz mı? Bence kuvvet kanunda olmalı, yoksa istibdat münkasım olmuş (kısımlara ayrılmış) olur. Ve komitecilik tam şiddetlenir.” (Divan-ı Harb-i Örfî, 47)

Nitekim öyle oldu. Altı asırlık Osmanlı çınarını devirmenin vebalini taşıyan komite istibdadı, çeşit çeşit cunta ve komiteleri de besledi. İşin kötüsü, bu durum ve yol açtığı olumsuzluklar, cumhuriyet adı altında kurulan tek parti—ve Bediüzzaman’ın ifadesiyle “istibdad-ı mutlak”—rejiminde de devam etti.

Üstelik şahıs istibdadı amansız bir komite istibdadıyla tahkim edilip perçinlenmek suretiyle.

İkinci Meşrutiyetin ilânından yüz sene sonra karşı karşıya olduğumuz tablo, bu bir asırlık serencam içerisinde, söz konusu istibdatlara vücut veren karanlık ve ceberut zihniyetin yol açtığı kronik sorun ve sıkıntıların kasvet yüklü birikimini önümüze koyuyor.

Kökleri derinlere uzanan cuntalar, “Devlet için herşey feda edilir” anlayışıyla beslenen “resmî” suç örgütleri, faili meçhul cinayetler, provokasyonlar, vurgun ve soygunlar bu birikimin sonuçlarından sadece bir kısmı.

Demokratikleşme serüvenimizde yeni bir yüzyıla girerken, bütün bu olumsuzluklardan arınma; hukuk, demokrasi, hürriyet ve laiklik gibi kavramları doğru tarifleriyle hayata geçirme mücadelesinin iyiden iyiye kızıştığı çok ilginç ve hararetli bir süreçten geçmekteyiz.

Bu haklı ve masum talep ve arayışların, yine istibdadın ömrünü uzatmayı hedefleyen dessas ve sinsi tertip ve manipülasyon tuzaklarına takılmaması, millet olarak, şimdiye kadar yaşanan tecrübelerden doğru dersler çıkarıp, şuurlu ve müteyakkız bir kararlılıkla hukuka ve demokrasiye sahip çıkabilmemize bağlı.

Divan-ı Harpteki savunmasının sonunda “Millet uyanmış; mugalâta (demagoji) ve cerbeze ile iğfal olunsa da devam etmeyecektir” (s. 51) diyen Bediüzzaman da bunu ifade ediyor.

2008 Türkiye’sinin sivil toplum alanlarında gözlenen uyanış ve hareketlenme sinyalleri; darbeleri reddedip demokratik anayasa ve hukuk talebini seslendiren inisiyatiflerin giderek daha fazla kuvvetlenip yaygınlaşması ve bu gelişmenin siyasetten de bağımsız zeminlerde neşvünema bulması, böyle bir gelişmenin ümit verici işaretleri olarak dikkatleri çekiyor.

İnşaallah yeni 100 yıl bu işaretlerle şekillenir.

23.07.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (22.07.2008) - Kemalizmin iç kavgası

  (20.07.2008) - Bir bilirkişi raporu (2)

  (19.07.2008) - Bir bilirkişi raporu (1)

  (18.07.2008) - Peki, sonuç?

  (17.07.2008) - AB ile gelen değişim

  (16.07.2008) - Eruygur, Tolon ve...

  (15.07.2008) - Travma ve tasfiye

  (13.07.2008) - Gençliğe dikkat

  (26.06.2008) - TAHLİL

  (25.06.2008) - Anayasayı yenilemek

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır