TESETTÜR VE TEESSÜR
Kur’ân-ı Kerîm’de, Hz. Peygamber’e (asm) tesettür âyeti indiğinde, bütün mü’minler o emri hemen uyguladılar. Hiç tereddüt etmediler. Teessür göstermediler.
Yüzyıllar geçti. Müslüman topluluklar bu emre muhâlefeti düşünmediler. Samîmî bir şekilde, Allâhu Teâlâ’nın emri olduğunu, Hz. Muhammed’in sünneti olduğunu düşündüler. İbâdet niyetiyle örtünme mükellefiyetini yerine getirdiler. Teessür göstermediler.
İslâmiyetin güzelliklerine olan inanç zayıfladı. Müslüman toplulukların diğer dinlerin mensûpları karşısında teknik, askerî, ilmî bakımdan geriledi. Her türlü dünyevî mağlûbiyetlerin kendi dinlerinden ileri geldiği tevehhüm edilmeye başlandı. İbâdetlerin bir kısmına ve tesettüre riâyet, önceleri üst tabakalardakiler arasında, gevşemeye başladı. Teessür göstermediler.
Hâkim sınıflar kendi noksanlarını halka mâl ederek, başaramadıkları rehberlik makamını daha kabiliyetlilere bırakmayarak, kendi tenbellik ve fikrî kifâyetsizliklerini inançlı zümreye yıkarak, beceriksizliklerini İslâma fatura ederek, galiplerini taklîd ile dinde lâkaytlığa ve amelde ihmâlkârlıklara başladılar. Teessür göstermediler.
Ekseriyetin kendileri gibi düşünmediğini ve davranmadığını görerek râhatsız oldular. Geri dönüp aslî değerlerine sâhip çıkmayı gurûrlarına yediremediler. Sûret ve sîret birliğini sağlayamadılar. Özendikleri topluluklar gibi olmak için, cemiyetin bütününü kendilerine uydurmak mecbûriyeti hissettiler. Teessür göstermediler.
Gönüllü olarak inanmış insanları cebren başka türlü düşünmeye, inanmaya, yaşamaya sevk ettiler. Halktan yükselen feryâtları duymamak için kulaklarını tıkadılar, akıl ve ruhlarını sağır ettiler. Teessür göstermediler.
Mâzîyi, geçmişte yaşanan güzellikleri, geleceğin ümidlerini yıktılar; târ ü mâr ettiler. Mezar taşından, mâbedlere; âile mahremiyetinden şahsî hürriyetlere hoyratça saldırdılar. Moğol istîlâsının eksik bıraktığını tamamlamak azmiyle kırıp döktüler. Teessür göstermediler.
Dünyâ iki büyük cihân harbi geçirdi. Benzemeye çalışılan milletler, milyonlarca evlâdını yok yere öldürdü. Kendi içlerindeki iktidâr kavgalarını ideoloji kılıfına sokarak, sınıf çatışmaları sebebiyle nice insan telef edildi. Baş olmak ve hüküm sürmek isteğiyle, mâzîde nice utanç verici örneklerinden ders alınmayarak, nice beterleri icrâ edildi. Bizim mukallidler bunu tasvîp ettiler. Teessür göstermediler.
Halkın pasif mukavemetini, fikirlerinin icrâsına mânî’ gördüler. İbâdetlerin diline, şekline, giyim–kuşama, hayâtın her safhasında gözlerinin önüne dikilip duran tesettüre pençeyle, süngüyle, dipçikle, sürgünle, zindanla, darağacı ile saldırdılar; pek çoğunu kaldırdılar. Ekseriyeti, azınlığın tahakkümüne zebûn ettiler. Teessür göstermediler.
İç ve dış sebepler toplulukların prangalarını kırmaya, zindanlarını yıkmaya, menfâlarını kapatmaya zorladı. Bildiklerini okumak için elden geleni esirgemediler. Milletler ve medeniyetlerin güzel fikirleri ve amelleri netîcesinde ortaya çıkan demokrasiye, halkın kendi kendini idâresine istemeyerek izin verdiler. Ama halkın irâdesinden ellerini çekmediler; açık oy ve gizli tasnîf sûretindeki garâbetlerle dünyâ mîzâh târîhine malzeme oldular. Teessür göstermediler.
İpin ucu pençelerinden kaçıp, hasbelkader halkın eline geçince mağlûbiyeti kabûl edip, arlanıp oturmadılar. Dolaplarla, hîlelerle, tahrîklerle, nifâklarla, cebir ve zulümle iktidâra tâlip ve sâhip oldular. Nice sâkıt, nice sâbık, nice kuyruk, nice mazlûma yine sürgün, yine zindan, yine îdâmı silâhların gölgesinde ve hukûksuz kanûnların şemsiyesinde tatbîk ettiler. Teessür göstermediler.
Halkın sandıkta tâmire çalıştığını, fırsatı her bulduklarında, sopa ile, şiddet ile, el çabukluğu ile, lâf bolluğu ile, mücâzefe ile yıktılar. Milletin mukaddes bildiği orduyu, muallâ bildiği ilmi, muarrâ bildiği hukûku basit menfaatleri için kullanmaktan utanmadılar, çekinmediler. Teessür göstermediler.
Koltuklara ulaşmak için tesettürü her seçim öncesi kullandılar. Kimi simge, kimi imge saydı. Sayanlar insan haklarına saygılı olsaydı… Teessür göstermediler.
Onlar tesettürlü idiler. İnanç hakları, yaşama hakları, tahsîl hakları, çalışma hakları, kadın hakları, insan hakları onların hakkı değildi. Her türlü haksızlığı hak etmişlerdi. Teessür göstermediler.
İklimler değişti. Tabîatın nizâmının altı üstüne döndü. Yağmurlar kesildi. Bulutlardan âfet indi. Belâlar musallat oldu. Mûsîbetlerin sayısı unutuldu. Borçlar çoğaldı. Alacaklılar ceberûtlaştı. İç huzûrumuz kalmadı. Dış îtibârımız tükendi. Teessür göstermediler.
|