SSCB dağıldıktan sonra bağımsızlığını ilân eden ilk ülke olarak da bilinen Litvanya, ekonomik alanda gösterdiği gelişmelerle, “Baltık’ların Kaplanı” ismini çok kısa zamanda kazanmıştı. Özellikle AB üyeliğinden sonra hızla gelişen ekonomisi, umut vericiydi. Fakat son zamanlarda yaşanan ekonomik kriz, gençlerin ümitsizliğe düşmesi, beyin ve iş gücü göçünün de eklenmesi, Litvanya’yı kaplanlıktan salyangozluğa geriletti. Artık Litvanya için bazı ülkeler “Baltık’ların Salyangozu” benzetmesini kullanıyor. Yine de ekonomik krizin sadece Litvanya’yı değil, dünyayı sarstığı hesaba katılırsa, bu genç ülkenin kısa zamanda eski performansına kavuşması herkes tarafından bekleniyor.
AB üyeliği, çoğu açıdan birçok ülkeye faydalar sağlıyor. Aslında genel anlamda bakıldığında avantajları dezavantajlarından daha çok. Özellikle, ülkenin AB kriterlerine uyumu demek, AB üyeliğini sağlamasından öte; ülkeye, insana birçok şey katıyor. Yine de Finlandiya’daki iş ve hayat şartları ve refah düzeyiyle Litvanya’yı kıyaslamak adeta imkânsız. AB ülkeleri arasındaki en pahalı ülkelerden biri olan Finlandiya’da, insan su alırken bile tereddüt ediyor. Fakat Finlandiya halkı güçlü bir ekonomiye sahip olmanın verdiği avantajla, oldukça iyi kazandığı ve kazanç bakımından haksızlık olmadığı için, gelirler ve giderler arasında orantılı bir dağılım var. Litvanya’ya gelindiğinde ise; petrol fiyatlarının artışı, Rusya’dan gelen doğal gazın zamlanması, enerji kaynaklarının nitelik ve nicelik olarak yetersiz olması, ülkedeki fiyatlara direkt olarak yansıyor. Maaşların oldukça düşük olması ve bunun aksine fiyatların günden güne artması; insanları umutsuzluğa ve de göçe sevk ediyor.
Litvanya’da hemen hemen her şehirde oldukça fazla arkadaşım var. Hatta, artık yolda yürürken bile arkadaşlarımla karşılaşıyor ve geldiğimi haber vermediğim için sitem bile işitiyorum. Arkadaşlarımın da birçoğu artık yavaş yavaş, özellikle AB üyeliğinden sonra gelen serbest dolaşım ve çalışma rahatlığından sonra başka AB ülkelerinde çalışmaya başladılar. Tabiî ki bunun sebeplerinin başında, yine ülkedeki ekonomik durum geliyor. Böylelikle, sebebi ne olursa olsun beyin ve iş gücü göçü, nüfusu 3,5 milyonu bulan bu ülkenin geleceğini tehdit ediyor. Fakat AB kriterlerine hızla uyum sağlayan ve bağımsızlığının ilân edilmesinden sonra büyük gelişim gösteren ülke, yeni kanunlar ve cazip iş imkânları ve eğitim sistemindeki köklü değişimlerle bu göçü bir şekilde yavaşlatacaktır. Zira birkaç yıl önce ABD ve İngiltere’ye göç etmiş birçok genç ailenin bu yıl kesin dönüş kararı alarak ülkeye dönmeye başlaması çok sevindirici bir haber.
Ufak tefek olumsuzlukların yanı sıra Litvanya, bütün önyargıların aksine; neşeli, güler yüzlü, yardımsever insanların ülkesi. Litvanyalılarla tanıştığımdan ve Litvanya seyahatlerime başladığımdan beri, aslında Litvanya’nın Akdenizlilik ruhu taşıyan bir ülke olduğunu gözlemledim. Aile bağlarının diğer Avrupa ülkelerine oranla daha güçlü olması, insanların misafirperverliği, farklı din ve kültürlere gösterdikleri saygı ile kısa sürede benim favori ülkelerim arasında yer alan Litvanya, detaylı bilgiye sahip olmayan insanların düşündüğünün aksine Rusya değil. Litvanya halkı da Rus değil. Konuşulan dil ise Rusça ile hiç bağlantısı olmayan bir dil. Litvanya halkı; insanları birbirlerinden oldukça farklı olan bütün Baltık ülkelerinin aynı kefeye konulup, hepsine Rus denilmesine haklı olarak içerliyor.
Avrupa’nın en eski üniversitesine sahip olan başşehir Vilnius’u ziyaret edip, “ülkenin yedek başşehri” olarak bilinen Kaunas’ta sakinliğin ve huzurun tadını çıkarmak, oldukça farklı. Fakat bir o kadar da dinlendirici bir tatil alternatifi. Kaunas’taki tek camiyi ziyaret edip, Özbek müezzinin sevinç ve şaşkınlığı arasında, duvarlardaki Türkçe tabloları görmek; insanı mutlu ediyor. Kırım Köyünü ziyaret ettiğinizde Kırım yemeklerini keyifle yerken, restoran sahibinin “burada sadece Türk müziği çalınır” demesi de insanı tebessüm ettiriyor. İmkân ve fırsat bulursanız, Baltıkların altını olarak ünlenen kehribar taşının en güzel renk ve çeşitlerinin çıkarıldığı Baltık denizi kıyısında; insanların montlarını giyerek güneşin tadını çıkarmaya çalıştıkları sahil kasabalarında bitmeyen günlerin güzelliğini yaşamak ve Litvanya dilinin Türkçe ile olan benzerliklerini yakalamak; bir fincan güzel Litvanya çayı içmek için, yolunuzu Nida Yarımadasına düşürmeyi unutmayın.
22.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|