"Gerçekten" haber verir 20 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Yasemin GÜLEÇYÜZ

Tesettür Risâlesi keşfedilirken (14): Kadın ve erkekte roller değişince…



“Kadınlar yuvalarından çıkıp beşeri yoldan çıkarmış; yuvalarına dönmeli “Sefih erkekler, hevesâtlarıyla kadınlaşırsa, o zaman açık saçık kadınlar da hayâsızlıkla erkekleşirler. (Üstadımızın Arabca bir ifadesi )” Hâşiye 1

“Mim”siz medeniyet, tâife-i nisâyı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metâı yapmış. Şer’i İslâmonları Rahmeten dâvet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada; rahatları evlerde, hayat-ı âilede. Temizlik zînetleri;

Haşmetleri hüsn-ü hulk, lûtuf ve cemâli ismet, hüsn-ü kemâli şefkat, eğlencesi evlâdı. Bunca esbâb-ı ifsad, demir sebat kararı

Lâzımdır, tâ dayansın. Bir meclis-i ihvânda güzel karı girdikçe, riyâ ile rekabet, hased ile hodgâmlık debretir damarları.

Yatmış olan hevesât birdenbire uyanır. Tâife-i nisâda serbestî inkişafı, sebep olmuş beşerde ahlâk-ı seyyienin birdenbire inkişafı.

Şu medenî beşerin hırçınlaşmış ruhunda, şu sûretler denilen küçük cenazelerin, mütebessim meyyitlerin rolleri pek azîmdir; Hem müthiştir tesiri. Hâşiye 2

Memnu’ heykel, sûretler, ya zulm-ü mütehaccir, ya mütecessid riyâ, ya müncemid hevestir. Ya tılsımdır; celb eder o habîs ervâhları.

Hâşiye 1: Tesettür Risâlesinin esasıdır. Yirmi sene sonra müellifinin mahkûmiyetine sebeb gösteren bir mahkeme, kendini ve hâkimlerini ebedî mahkûm ve mahcup eylemiş.

Hâşiye 2: Nasıl meyyite bir karıya nefsanî nazarla bakmak nefsin dehşetli alçaklığını gösterir; Öyle de rahmete muhtaç bir biçare meyyitenin güzel tasvirine bakmak, ruhun hissiyât-ı ulviyesini söndürür. (Sözler, s. 668)

Yukarıdaki ifadeler Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin ilk eserlerinden olan Lemeat’tan alınmıştır. Bediüzzaman Hazretleri Birinci Dünya Savaşında Doğu Cephesinde alay komutanı olarak Ermeni ve Ruslara karşı çarpışırken, esir düştüğü Rusların elinden firar ederek Kasım 1918’de İstanbul’a ulaştığında Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın teklifiyle Darülhikmeti’l İslâmiyeye üye tayin edilir. Şeyhül İslâm Musa Kâzım Efendinin teklifi ile Sultan Vahdettin tarafından kendisine ilmiyede “Mahreç” payesi verilir. Bu paye Osmanlı ülkesindeki bütün resmî ulemanın reisi olan “Başmüderrislik”ten sonraki ilmî rütbe anlamına geliyordu.

Çamlıca’da Yusuf İzzettin Paşa Köşkü’nde kalan Bediüzzaman Kur’ân’ın mû'cizeliğini çağın insanına göstermek için yazdıklarını neşretmeye başlar. (Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, s.10, 2007) Lemeat da neşredilen bu eserlerden bir tanesiydi.

Zira o çok genç yaşta, yıllar önce daha Van’da iken hayatını Kur’ân’ın mû'cizeliğini ispata adamaya söz vermiştir. Vali konağında bir gazetede okuduğu haber hayatının gayesini de tayin etmiştir. Haberde, İngiliz Sömürgeler Bakanı Gladstone “İslâm dünyasına hakim olmak için, ya Kur’ân Müslümanların elinden alınmalı, ya da Müslümanlar Kur’ân’dan soğutulmalı” demektedir. Bu dehşetli “sömürge planı”nı temelinden sarsacak eserler için hayatını vakfetmeye haberi okuduğunda karar vermiştir.

Hayatının bir devresinde verdiği bu karardan vazgeçmez. Darül Hikmeti’l İslâmiye üyesi iken de Kur’ân’ın mû'cizeliğini neşir hizmetine devam eder.

Avrupa medeniyetinin Kur’ânın hükümlerine hücumları esnasında kullandığı vasıtalardan bir tanesi de kadındır. “Kur’ân’ın tesettür hükmü kadınları esaret altına alıyor” fikri Tanzimat sonrası fikir dünyasında yer etmiş, pozitivist Osmanlı aydınlarının da savunduğu tezlerden birisi olmuştur. (Pozitivizm: Gerçeğin deney ve gözlemle elde edilebileceğini savunan felsefi görüş)

Mehmet Akif Ersoy’un, İsmail Hakkı İzmirli’nin, Mahmut Esat’ın, Ahmet Mithat Efendinin eserlerinde pozitivizmden kaynaklanan bu görüşlere karşı Kur’ân’ın hükümlerinin hak ve hakikat olduğunu müdafaa eden tesbitlerini sıklıkla okumak mümkündür.

Sözgelimi İsmail Hakkı, Eşref Edip’in çıkardığı Sebilürreşad’da 1914 Nisan’ında yayınlanan “Tesettür Meselesinin Turuk-i Halli (çözüm yolları) ” isimli makalesine “Bugün bizi en ziyade meşgul eden bir mesele-i ilmiye varsa o da tesettür meselesidir” cümleleriyle başlar. (Köprü dergisi, Güz-2003)

Mahmut Esat yine aynı gazetede 1914 Ocak ayında yayınlanan “Tesettür-ü Nisvan Meselesi Hakkında Son Söz” başlıklı makalesinde “İlân-ı meşrûtiyetten beri kadın meselesi güya tesettür meselesinden ibaretmiş gibi sürekli bu mesele ile iştigal edilmesinden herkese artık usanç geldiğini” ifade eder. “Şaşarım! Erkekleri bile henüz hür olmayan bir memlekette kadınlara hürriyet vermekten bahsediliyor… Siz erkek kadın herkesi Allah’ın emri ve Resulünün sünneti üzerine talim ve terbiye ediniz, onlar şeriatın kendilerine bahşettiği hukuku öğrenir ve kullanırlar” der. (Köprü dergisi, Güz-2003)

Bediüzzaman Hazretleri de Lemeat’te yer alan ve sonradan Tesettür Risâlesinin esası olacak bu tesbitlerle kadın konusundaki tartışmalara “muasır”larından çok daha farklı bir açıdan yaklaşır. Onun Lemeat’teki tesbitleri son derece orijinal ve aktüeldir.

Kadın erkekleşirse…

Günümüzde kadın konusuna duyarlı hemen herkesin söyleyegeldiği bir hakikattir bu. Üstelik yeni bir tesbit de değildir. Yaklaşık 100 yıl önce de mütefekkirler gidişatı böyle değerlendirmişlerdir.

Evet, kadının evinden çıkıp çalışma hayatına atılmasıyla birlikte kadınlığa has letafetini zamanla yitirdiği, iktidar ve para kazanma hırsıyla adeta erkekleştiği bir vakıadır.

Bütün dünyada kadınlardaki bu davranış değişikliğini çoğu araştırmacı sanayi devrimine bağlamaktadır. Yani kadınların fabrikalarda çalışmaya başlamasına…

Osmanlı toplumunda da kadınlardaki davranış değişiklikleri, çalışma hayatına başlamayla tetiklenmekte, akabinde yeni kurulan Cumhuriyet Türkiye’sinde de bu değişim devam etmektedir.

Kadınlardaki bu davranış değişikliği edebiyat alanında da bir çok esere ilham kaynağı olmuştur.

Sözgelimi ünlü romancımız Hüseyin Rahmi Gürpınar, 1933’de “Kadın erkekleşince” isimli üç perdelik bir tiyatro eseri kaleme almıştır. Kadının erkekleşmesini, erkeğin bir nev'î kadınlaşmasını ele aldığı bu eserde her şey kadının çalışma hayatına atılıp ekonomik özgürlüğünü kazanmasıyla başlar. Aile hayatında birçok yeni problemler ortaya çıkar.

Eser edebiyatçılarca kadın erkek özgürlüğünün nerede bitip nerede başladığını belirlemek açısından da önemli görülmektedir.

Demir sebatlı kadınlar…

Bediüzzaman Hazretlerinin, kadındaki bu davranış değişikliğini tahlili ilginçtir: Kadınlardaki değişimin sebebi, sefih erkeklerdir.

“Sefih erkekler, hevesâtlarıyla kadınlaşırsa, o zaman açık saçık kadınlar da hayâsızlıkla erkekleşirler” der Bediüzzaman.

Sefih medeniyet kadını yuvasından çıkarmış, ona gösterilmesi gereken hürmeti kırmıştır. Kadının rahatı evindedir, çocuklarıyla eğlenceli sohbetlerindedir. Kadını ifsad eden, yoldan çıkaran o kadar çok sebeb vardır ki, dayanabilmesi için kararında adeta demir gibi sebat göstermesi gerekir. Kadının dış dünyada erkeklerle karışık ortamlarda bulunması uyuyan nefsanî hisleri uyandırır. Riyayı, rekabeti, hasedi ve bencilliği canlandırır. “Kadın özgürlüğü” hareketleri insanoğlunda kötü ahlâkların birdenbire inkişaf etmesine sebeptir. Ayrıca medeniyetin getirdiği malzemesi kadın olan bir çok yenilik de insanoğlunun hırçın ruhunu kötü yönde etkilemekte, tahrip etmektedir. Fotoğraflar, posterler, filmler, klipler, afişler, heykeller gibi “küçük cenazeler” adeta birer “tılsım” gibi cazibedar bir fitne unsuru olmaktadır.

Doğrusu “Bu kadınlar yoldan çıktı” diyen çoğu sefih erkeğin Bediüzzaman tarafından “suçlu” olarak değerlendirilmesi gerçekten muazzam bir tesbittir. Şu an dahi son derece hayatın içinden, aktüel ve orijinal bir hakikattir!

Erkekler kadınlaşırsa…

Peki erkekler âleminde durum nasıl? Onlar nasıl değişti, değişiyor?

Kadınlar çalışma hayatının getirdiği ekonomik özgürlük konforuyla (!) tüketim ekonomisinin alış veriş çarkında hızla yol alırken, erkekler neler yapıyor?

Kanaat, iktisat konusundaki düşünceleri neler?

Zekât, yardımlaşma durumları ne âlemde?

Faize ne kadar bulaşmaktalar?

İş yerlerinde çalışma ahlâkına uygun davranıyorlar mı?

Dostluklar neye göre ayarlanıyor?

Hayat arkadaşlarını seçerken nelere dikkat ediyorlar? Yanlarındaki kadında aradıkları özellikler neler?

Bu soruların cevaplarını sağlıklı zeminlerde tartışmadan problemleri çözebilmek mümkün görünmüyor.

Evlilikle ilgili satırları yazarken, kimi zaman dostlarımla yaptığım sohbetleri hatırlıyorum. “Bu erkeklere bir haller oldu. Peygamber nasihatini unuttu çoğu. Önce güzellik, para ve asalet ardından dindarlık aranıyor. ‘Hepsi bir arada neden olmasın?’ diyen açgözler de mevcut!” yollu sohbetlere sadece biz değil, eminim birçok hanım aşina!

İşin ilginç yanı bu erkek modelini yetiştiren annelerin tercihinde. Onlar da kıymetli oğullarının istikbaldeki parlak kariyerlerinin etkilenmemesi için çoğu zaman “asrî gelin adayları” peşindeler.

Erkeklerin ekonomik güce göre sıklıkla değişen araba modelleri ya da cep telefonları, sahibi olduğu işyerinde çalışan işçilerin hukuklarındaki duyarsızlık, zekât vazifesindeki aksamaların da açıklaması aynı zamanda.

Ama kadın olsun erkek olsun hiçbir teknolojik donanım, hiçbir maddî güç ölüm hakikatini değiştiremiyor.

Ahiret günü hesap verme gerçeğini de…

20.07.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.07.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (13)

  (06.07.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (12)

  (29.06.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (11) : KADINLAR İÇİN EN ETKİLİ GÜVENLİK: TESETTÜR

  (22.06.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (10)

  (15.06.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (9) : Aile ortamında tesettürün önemi

  (08.06.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (8) : Ailede ciddî hürmet ve muhabbet

  (01.06.2008) - Eşler, ebedî hayat arkadaşları olmalı

  (25.05.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (6) - Tesettür, kişiliği ön plana çıkarır

  (18.05.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (5)

  (11.05.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (4) ŞEFKAT KAHRAMANI ANNELER

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır