"Gerçekten" haber verir 20 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Kader ameliyatlarının şifreleri (1)



Abdullah Bey: “Risâle-i Nur’da geçen ‘ameliyatı cerrahîye, ameliyatı dâhiliye ve ameliyatı insaniye’ kavramlarını açıklar mısınız?”

Risâle-i Nûr’da kalbin hastalıklardan arınmasını ifâde eden mecazi bir sıfat tamlaması olarak kullanılan ameliyatı cerrahiye; sözlükte, cerrâhî operasyon, tıbben yapılan ameliyat, bir hastalığın tedâvîsi için vücudun içinin bıçakla açılarak hastalığa müdâhale edilmesi ve hastaya yapılan cerrâhî müdâhale ve operasyon demektir.

Cenâb-ı Hakk’ın en sevdiği kullarına hastalıklar verdiğini ve böylece rahmet etmesi ve bağışlaması için hastalıkları birer vesile kıldığını beyan eden Bedîüzzaman, bundan dolayı hastalıkların dış görünüşlerine bakıp ah demek yerine, iç mânâlarına bakıp oh denilmesi gerektiğini tavsiye eder. Bedîüzzaman’a göre, eğer hastalıkların mânâları güzel olmasaydı Hâlıkı Rahîm en sevdiği kullarına hastalıklar vermezdi. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm), “İnsanların en çok belâ ve mûsibete maruz kalanları peygamberlerdir, sonra evliyalardır. Sonra da derecelerine göre diğer insanlardır.” buyurmuştur.1

Başta Eyyûb Aleyhisselâm olmak üzere sair peygamberler, evliyalar ve derecelerine göre salih kimseler çektikleri hastalıklara birer halis ibadet ve rahmet hediyesi nazarıyla bakmışlar, sabır içinde şükretmişler; hastalıkları Hâlıkı Rahîm’in rahmetinden gelen birer ameliyatı cerrahîye nev'înden görmüşlerdir.2

Bedîüzzaman’a göre, “O’nun yüzü dışında her şey helâk olacaktır”3 âyetinin mealini gösteren “Yâ Bâkî! Ente’lBaki!” cümlesi, dünya ve dünyadaki sevgililerin ayrılıklarından ve ölümlerinden gelen hadsiz manevî yaralar için bir ameliyatı cerrahîye hükmündedir. Çünkü “Ya Baki! Ente’lBaki!” cümlesi bütün hadsiz manevî yaralara hem merhem, hem ilâçtır. Yani, “Sen bakisin. Giden gitsin. Sen yetersin. Madem Sen bakisin; giden her şeye bedel Senin bir rahmet cilven kâfidir. Madem Sen varsın; Senin varlığına iman ile intisabını bilen ve İslâmiyet sırrıyla o intisaba göre hareket eden insana her şey var. Fenâ ve zevâl, mevt ve adem bir perdedir, bir tâzelenmektir; ayrı ayrı menzillerde gezmek hükmündedir.” demektir. Böylece o yüreği yandıran, kalbe ayrılık acısı veren, hüzünlü, elemli, karanlıklı, dehşetli ruh hâli; sevinçli, neşeli, lezzetli, nurlu, sevimli ve hoş bir ruh hâline döner. Dil ve kalp, hatta vücudun bütün zerreleri hal dili ile “Elhamdülillah” derler.4

“Ya Baki! Ente’lBaki!” cümlesinin, kalpte âdeta cerrahî bir ameliyat yaparak kalbin ilgisini Allah’tan başka her şeyden çekip aldığını söyleyen Saîd Nursî, muhabbetin, yaratılışta insana verilen bir köklü duygu olduğunu, fakat bu duygunun Cenâb-ı Hak için kullanılması gerekirken, varlıklar için kullanıldığını; hâlbuki muhabbet edilen varlıkların durmayıp gidiyor oluşları, insana daima dayanılmaz ayrılık acısı verdiğini; insanın hadsiz muhabbetinin, böylece hadsiz azaplara dönüştüğünü, bunun ise insan kalbine dayanılmaz yaralar açtığını kaydeder.

Oysa Bedîüzzaman’a göre, ayrılık azabını çekmekte kabahat ve kusur insanın kendisine aittir. Çünkü kalbindeki hadsiz muhabbet duygusu hadsiz ve baki bir güzel olan Cenâb-ı Allah’a yönlendirilmek üzere verilmiş iken o insan bu duyguyu kötüye kullanarak yüzünü fani varlıklara çeviriyor. Böylece kusur ediyor; kusurunun cezasını ise ayrılık azabıyla çekiyor.

İşte insanın bu kusurdan uzaklaşıp, fani sevgililerden alâkasını keserek, sevgililer onu terk etmeden evvel, o fani sevgilileri terk ederek muhabbetini yalnız Baki olan Cenâb-ı Allah’a çevirmesini ifade eden “Ya Baki! Ente’lBaki!” cümlesi; “Hakikî Baki yalnız sensin. Senden başka her şey fanidir. Fani olan elbette baki bir sevgiye değmez. Madem o hadsiz sevgililer fanidirler. Beni bırakıp gidiyorlar. Onlar beni bırakmadan evvel ben onları “Ya Baki! Ente’lBaki!” diyerek bırakıyorum. Yalnız Sen bakisin. Ve Senin baki kılman ile varlıklar bekaya mazhar olmaktadırlar. Öyle ise her şey ancak Senin muhabbetin ile sevilir. Yoksa kalbin alâkasına lâyık değildirler.” mânâsını kalplerde perçinliyor.

İşte bu halde bir kalp, hadsiz sevgililerinden vazgeçiyor. Fani sevgililerin güzellikleri üstünde fanilik damgasını görüyor ve kalbî alâkasını koparıyor. Eğer koparmazsa sevgilileri adedince manevî yaraları olacaktır.

İkinci defa “Ya Baki! Ente’lBaki!” cümlesini söylediğimizde ise, bu beka cümlesinde, hadsiz yaralarımıza hem merhem, hem de hadsiz ilâç bulmaktayız. Yani demek istemekteyiz ki: “Madem Sen bakisin; yeter, her şeye bedelsin. Madem Sen varsın; her şey var.”5

Yarın inşallah devam edelim.

DİPNOTLAR:

1. Kenzu’lUmmâl, 3/326/6780

2. Lem’alar, s. 215

3. Kasas Sûresi, 28/88

4. Lem’alar, s. 245

5. Lem’alar, s. 21

20.07.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (19.07.2008) - Allah'ın vahyi üzerine

  (18.07.2008) - Onu nefsimizden daha çok sevmek

  (17.07.2008) - Ezanın müjdelediği yüksek makam

  (16.07.2008) - Kısa Kısa

  (15.07.2008) - Kabir hayatına hazır mıyız?

  (10.07.2008) - İyiliğin karşılığı iyiliktir

  (09.07.2008) - Allah'ın azabından, Allah'a sığınalım

  (08.07.2008) - Kısa kısa

  (06.07.2008) - Niyetin önemi üzerine

  (04.07.2008) - Feyiz günleri: Üç Aylar

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır