Ersan Bey: “Kız ve erkek çocuklarımızın namaza ve tesettür hükümlerini uygulamaya başlamalarının belli bir yaş sınırı var mıdır?”
Öğrenme, çocuk zararı faydadan ayırmaya başladıktan sonra başlar. Güç yetirebildiğini öğrenir. Sünnette yedinci yaş, öğrenme yaşıdır. Peygamber Efendimiz (asm) kız ve erkek fark etmeksizin, çocuklarımıza namazı yedi yaşında öğretmeye başlamamızı emir buyurmuştur.12 Fakat mahşerdeki hesaba dönük sorumluluğun başladığı yaş, ergenlik yaşıdır.
Kur’ân, “Allah kimseyi gücünün yettiğinden fazlasıyla mükellef tutmaz.”13 buyurmuştur. Güç yetirme sınırı teklif yaşıdır, yani mükellef olma yaşıdır. Peygamber Efendimiz (asm) “güç yetirme” sınırını, yani mükellef olma yaşını şöyle bildirmiştir: “Kalem üç kişiden kaldırılmıştır: 1- Uyanıncaya kadar uyuyandan.
2- Delikanlı oluncaya kadar çocuktan. 3- Akıllanıncaya kadar deliden.”14
Demek, çocuk delikanlı olunca, eğer aklı da yerindeyse mükelleftir, yani teklif yaşına gelmiştir. Teklif yaşı kişinin akılbaliğ olduğu, yani ergenliğe ulaştığı yaştır. Buluğ, biyolojik ergenlik demektir ve kişinin çocukluk döneminden çıkıp yetişkinler gurubuna katıldığı dönemin başlangıcıdır. Bu yaş iklim şartlarına ve çocuğun biyolojik ve psikolojik yapısına ve yaratılışına göre değişiklik arz edebilmektedir. Ergenlik çağı net olarak, erkek çocuklar için ilk ihtilâm olduğu yaşta; kız çocuklar için ise ilk âdet görmeye başladığı yaşta başlamış olmaktadır. Bunu yaş olarak rakamlara da döken İslâm Hukukçuları bu konuda bir alt sınır, bir de üst sınır belirlemişler; alt sınırın altındakileri ergen saymamışlar; üst sınırı geçenleri ise, ergen olmadıklarını iddia etseler bile ergen saymışlardır. Alt sınır kızlarda dokuz, erkek çocuklarda on ikidir. Üst sınır ise, İmamı Azam Ebû Hanife’ye göre kızlarda on yedi, erkeklerde on sekiz; İmamı Malik’e göre her iki cins için on sekiz; Hanefî Fukahasından İmamı Ebû Yusuf ile İmamı Muhammed’e göre ise her iki cins için on beş yaştır.15 Buluğ çağını, Üstad Bedîüzzaman Hazretleri de ortalama on beşinci yaş olarak bildirmiştir.16
Demek mahşerdeki sorguda esas alınacak yaş, yaklaşık on beş yaştır. Bu yaşa giren çocuklarımız dinin emir ve yasaklarıyla mükelleftirler. Çocuklarımıza sorumluluklarını Peygamber Efendimiz’in (asm), “Müjdeleyiniz. Nefret ettirmeyiniz. Kolaylaştırınız. Zorlaştırmayınız.”17 Emri çerçevesinde hatırlatalım. İhmal ettiklerinde şefkatle ve sabırla onları teşvik edelim.
***
Ankara'dan okuyucumuz: "Ahir zamanda hiç kimse nefsine hâkim olamaz!” hadisinin ışığında böylesi fetret derecesinde dehşetli bir zamanda yaşamamızın acaba bir kurtuluş tarafı var mıdır? Üzerimize sel gibi saldıran şiddetli günahlardan nasıl kurtulabiliriz?”
Bu sorunun cevabını Bedîüzzaman Hazretleri veriyor ve cevabında takva ile salih amel kavramlarını yeniden tanımlayarak gençlere önemli tavsiyelerde bulunuyor. Kısaca arz edelim:
Bediüzzaman’a göre takva, günahlardan sakınmak; salih amel ise emir dairesinde hareket etmek ve sevap kazanmak demektir. Günahlardan kaçınmak, sevap kazanmaya nispeten daha önemlidir. Yani takva, salih amelden daha evlâdır. Bilhassa bu tahribat, sefahat, cazibedar hevesât ve ahlâkî yıkım zamanında, günahlardan kaçınmak demek olan takva esas tutulmalı ve günahlardan muhakkak sakınmalı, kebâir (büyük günahlar) terk edilmelidir. Bu zamanda farzlarını yapan, büyük günahları işlemeyen kurtulur! Çünkü böyle her taraftan büyük günahların saldırısına maruz kalanların, salih amele ihlâs içinde muvaffak olmaları zordur. Bundandır ki, bu ağır şartlar altında az bir salih amel, çok hükmündedir.
Bediüzzaman’a göre, üstelik takva (günahlardan kaçınma duygusu) içinde bir nevi salih amel zaten vardır. Öyle ki, bir haramı terk etmek vaciptir. Bir vacibi işlemek, çok sünnetlere mukabil sevabı vardır. Böyle ağır şartlar altında ve böyle yoldan ve sokaktan, gazete ve mecmualardan, tv ve İnternet’ten binler günahın hücumu ve saldırısı zamanında takva, yani Allah korkusu niyetiyle “bir tek sakınmak” ile yani az bir amelde bulunup yüzlerce günahı terk etmekle, yüzlerce vacip işlenmiş oluyor. İşte, takva niyetiyle ve günahlardan sakınmak kastıyla menfi ibadet denilen “Allah rızası için haramlardan uzak durma ibadeti” yapılmış, çok önemli bir salih amel böylece işlenmiş olmaktadır. Madem şimdiki hayat tarzında her dakikada yüzer günah insana karşı geliyor. Elbette Allah korkusu ile haramlardan sakınan bir genç, yüzer salih amel işlemiş gibi sevap kazanmış olmaktadır.18
Dipnotlar:
12. Ebû Dâvud, Salât, 25
13. Bakara Sûresi: 286
14. Tirmizî, Hudud, 1
15. F. Hindiye, 10/345
16. Sözler, 591
17. Câmiü’sSağîr, 4/ s.1374 (H. No: 3118)
18. Kastamonu Lâhikası, s. 110
16.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|