TSK’NIN son basın açıklaması, 20 subaya Ergenekon sorgusuna yönelik Akşam gazetesi haberiyle ilgili. Açıklamada haberin “kasıtlı” olduğu belirtilirken “Türkiye’nin istikrarını bozan odaklar” suçlaması yapıldı ve “Türk milletinin yasal ve demokratik tepki göstermesinin beklendiği” açıklandı. TSK yanlısı gazeteler ile gazetecilerin haber ve yazıları bile anında sert bir şekilde yalanlanıyor. Kuzey Irak operasyonunda da CHP ve MHP 4 Mart açıklaması ile “seviyesiz saldırı”da bulunmak ve “hainlerden daha fazla zarar vermekle” suçlanmıştı.
En sıradan haber ve eleştiriler bile TSK tarafından “haksız saldırı” sınıfına dahil ediliyor. Saldırının haklısı da var mı diye sormadan edemiyor insan. Siyasi ve sosyal hayatın bu kadar içinde olan bir kurum kendini nasıl eleştirilemez görebilir ki? Ya kendi alanına çekilecek ya da bu eleştirilere göğüs gerecek.
Ergenekon terör örgütü kapsamında tutuklanan orgeneraller Şenuygur ve Tolon’un ordu evinde tutuklanması hepimizi şaşırttı. Niye? Çünkü hakkında çok sağlam deliller bile olsa TSK’nın askerlerin soruşturulmasına izin vermeyeceği kanaati hakim. Geçmişte bunun çok örnekleri var. Ama Eruygur ve Tolon olayında sürpriz oldu. Genelkurmay bu tutuklamalara karşı çıkmadı. Ne oldu? İtibarı mı zedelendi? Tersi olsaydı ağır eleştiriler olacaktı. Olaylara karışanlar arasında askerler olunca gözlerin Genelkurmay’a çevrilmesi normal. Hrant Dink cinayetinde ve Ergenekon kapsamında ismi geçen bir çok askerin bulunması elbette gözleri TSK’ya çevirir. Şüpheli nereye mensupsa orası da mercek altına alınır. Bunu bahane ederek kimseye “TSK’ya saldırıyor” suçlaması yapılamaz.
Doğrusu şudur: Şahıslar suç işleyebilir. Her kurum ve oluşumda yanlış yapanlar bulunabilir. Önemli olan suçluların yargılanmasıdır. Buna engel olmamaktır. Yanlış yapan cezalandırılır. Kurum cezalandırılmaz. Suçlu kollanırsa kurum tabii ki eleştirilir.
TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun Sinan Aygün’le ilgili açıklamalarını nazara verip Genelkurmaya mesaj veren Baykal’ın tahriklerine rağmen Büyükanıt ve Başbuğ şu ana kadar herhangi bir görünür müdahaleye girmediler. Baykal’a uyup kamuoyu önünde açıkça konuşsalardı çok mu itibarlı olurlardı? Hayır. Aksine Ergenekon’la ilişkilendirilirlerdi.
Bunların yanında TSK’yı kendi ideolojileri için kullanan, tahrik edenler var. Medya dünyasındaki birkaç kalemin yorumları TSK’yı resmen yönlendirme amaçlı. TSK bunlara da dikkat etmeli. Gereksiz komplekslere sürüklenmesine müsaade etmemeli. TSK hepimizin kurumu. Akıl sağlığı yerinde olan hiç kimse sınırları içinde kalan orduya, askere karşı çıkmaz. Ama TSK’nın sık sık sözlü veya fiili müdahaleleri, hele hele bunlar içinde demokrasiyi hırpalayan, halkın manevi hassasiyetlerini rencide edenler onarılmaz kırgınlıklara yol açıyor.
Anlaşılıyor ki TSK’nın sağlıklı bir halkla ilişkilere ihtiyacı var. Öncelikle ayrıştıran, ötekileştiren anlamsız akredite uygulamasına son verilmeli. Şeffaflık sağlanmalı. Kamuoyu daha sağlıklı bilgilendirilse, halkı ayaklanmaya çağırıyor gibi algılanan yanlış anlaşılmaya müsait çağrılar yapılmasa ve halkın hassasiyetlerini inciten tavırlar düzeltilse herşey çok daha farklı olabilir.
21.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|