Alışılmışın dışında, ‘faiz’leri eleştiren işadamı, iktisatçı ve siyasetçilerden sonra ‘bakan’ları da gördük. Birer gün arayla konuşan iki bakan, yüksek faizlerin zararından bahsetmişler. Eh, bugün ‘yüksek faiz’den şikâyet edenler, gün gelecek ‘faiz’in tümünden şikâyetçi olacaklar. Çünkü faiz, emeği ve alın terini ortadan kaldıran, netice olarak fakirlik getiren bir sistem.
Faizden şikâyet eden bakanlardan biri Devlet Bakanı Mehmet Şimşek. Mart ayından sonra ortaya çıkan siyasî sürecin ekonomiye etkisi ile ilgili bir soru üzerine, yaptıkları reformların gündemi oluşturmadığından yakınmış ve şöyle demiş: “Moral, güven çok önemli unsurdur. Faizler, Türkiye’de hak etmediği kadar yüksek. Ama ne oluyor? Vatandaş o faizden bono alacağına, parasını TL mevduata yatıracağına ne yapıyor, bu korkulardan ötürü gidip döviz alıyor. Döviz tevdiat hesabı en son 104 milyar dolara vardı. Neden? Bir iki yıl önce 57 milyar dolara kadar düşmüştü. Ne oldu? Dövizin faizi yükselmedi. Niye vatandaş yüzde 22 faiz dururken, parasını dövize yatırıyor? TL likiditesi yok, esnafın durumu kötü diyorsunuz... Neden? Çünkü, bu gelişmeler vatandaşı daha temkinli, daha kötümser yapıyor. Tüketim, yatırım kararlarını erteliyor.’’ (AA, 12 Temmuz 2008)
Faizden yana muhalefet partisi mensubu gibi şikâyet eden bakanlardan biri de Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan. Çağlayan da birçok esnafın, siftah yapmadan kepenk kapattığını bildiğini söylemiş. Sanayi ve Ticaret Bakanı, ‘’Merkez Bankası’nın geçen yıl şartlar çok müsaitken faizleri indirmeme konusundaki inadı ve ısrarlı tutumu ve bugün tüm dünyada yaşanan ekonomik krizle beraber reel faiz yüzde 7,5 seviyesine gelmiştir. Para piyasadan çekiliyor, kimseyi suçlama adına söylemiyorum, ama bizim arkadaşlarımız dünyada yaşanan bu sıkıntıyı öngöremediler’’ demiş.
ABD’de, Avrupa’da da aynı sıkıntıların olduğunu, krizle beraber ABD Merkez Bankası’nın faizlerini yüzde 5,25’ten yüzde 2’ye düşürdüğüne dikkati çeken Çağlayan, sunu da söylemiş: ‘’(ABD Merkez Bankası) Hemen piyasaya para sürdü. Sırf esnafı, sanatkârı, vatandaşı ekonomik anlamda bir sıkıntıya girmesin diye. Biz ne yaptık, faiz artırdık. İşte sıkıntının bir nedeni de bu.’’ (AA, 11 Temmuz 2008)
Anlaşılıyor ki ‘bakanlar’ da yaşanan sıkıntıların farkında. Aynı zamanda ‘çare’yi de biliyorlar. Peki o zaman vatandaş sormaz mı: Sıkıntıyı ve çaresini de bildiğiniz halde, elinizi kim tutuyor?
Bakanların gerçekleri ifade etmesi elbette alkışlanmaya değer. Fakat, iktidar koltukları sadece sıkıntıyı ve çaresini bilmek, ifade etmek ve muhalefet partisi mensubu gibi şikâyet etme yeri değildir. Mutlaka dünyanın da bildiği ve kabul ettiği ‘doğru’lar hayata geçirilmelidir.
Akla şöyle bir şüphe geliyor: Normal şartlar altında, yüksek faizin ‘zararlı’ olduğunu Merkez Bankası yöneticileri de bilir. O halde, iktidar partisi mensuplarının, bakanlarının, Merkez Bankası’ndan şikâyetlerinde ‘şike’ olabilir mi? Her ne kadar Merkez Bankası ‘özerk’ olsa da, hükûmetten tamaman bağımsız olduğunu düşünmek de kolay değil.
Millet, gerçekleri gören ve ifade eden bakanlardan, ‘uygulama’ bekliyor...
13.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|