Ergenekon tutuklamalarıyla ilgili olarak siyasette başlayan tartışmalar devam ediyor. İktidar partisi ile muhalefet partisi, gerek genel başkanlar seviyesinde ve gerekse diğer ‘sözcü’leri vasıtasıyla birbirine laf yetiştiriyorlar. TBMM’deki grup toplantılarına da ‘savcı’ ve ‘avukat’ tartışması yaşandı.
Siyasi parti liderlerinin birbirleriyle atışması alışılmış bir durumdur. Ancak bu yapılırken, asıl gündemden de kopmamak lazım. Elbette ‘Ergenekon’ gibi bir yapılanmanın çökertilmesi Türkiye şartlarında çok önemlidir. Fakat aynı önemde başka konular da vardır ve bunlara da aynı hassasiyetle yaklaşılması icap eder.
İki ciddî problemle karşı karşıyayız. Biri susuzluk, kuraklık. Biri de ekonomideki daralma, sıkıntı.
Bilhassa Güneydoğu’yu etkileyen susuzluğun, yakın dönemde yeni bir göç dalgasına sebep olabileceği söyleniyor. (Sabah, 16 Temmuz 2008) Geçen yıllarda tonlarca ürün elde edilen tarlalardan, bu yıl ‘bir avuç’ ürün bile alınamamış.
Ekonomide yaşanan sıkıntılar da kuraklık gibi insanları derinden etkiliyor. Belki faizden kazandığını zannedenler var, ama genel anlamıyla herkes kaybediyor. Ayrıca gelir dağılımındaki adaletsizlik de sürüp gidiyor. Açıklama yapan ticaret odası başkanları, iş dünyasının sıkıntılarını dile getirmeye çalışıyor, ama yeteri kadar ilgi gördüklerini söylemek zor.
Bu arada, kül olan ormanlarımız da ayrı bir üzüntü kaynağı. Meydana gelen orman yangınlarının toplu bir değerlendirmesi henüz yapılmadı, ama bu gidişle yanacak orman kalmayacak. Yangınların büyük ölçüde insan hatası sebebiyle çıktığı da hatırlanırsa, işimizin kolay olmadığı da anlaşılır. Orman yangınları, dolaylı olsa da ekonomiye de darbe vuruyor. Gerek turizmin olumsuz etkilenmesi ve gerekse ağaçlandırma çalışmaları için yeni kaynaklara, maddî imkânlara ihtiyaç duyulacak.
Bütün bu hengâmede milletin hakkının, hukukunun da savunulması lazım. İktidar ve anamuhalefet partisi ‘kavga’yı sadece ‘çete’ler üzerinden yürütmeye devam ederse milletin hakkı zayi olabilir. Başta büyük şehirler olmak üzere ‘maaşa’ talim eden milyonlarca aile reisi, çektiği sıkıntıların hafiflemesini bekliyor. Elbette düzenli bir maaşı olanlara göre, daha fazla sıkıntı çeken ‘serbest meslek sahipleri’ de vardır. Sanılmasın ki ‘siftah etmeden kepenk kapatma’ bir şehir efsanesidir. Gerçekten de bu şekilde tanımlanabilecek küçük esnafımız vardır. Siftah etse de, sattığı malın parasını tahsil edemeyen, iş yapar göründüğü halde gerçekte ‘zarar’ eden yüzlerce belki de binlerce esnaf vardır. “Ha bugün, ha yarın” diyerek bunca yıl sıkıntılara göğüs geren küçük işletmelerin, günümüz siyasetçilerince de unutulması, hesabı verilemeyecek veballerden biridir.
Bu bakımdan, ‘çok önemli konular’ üzerinde birbirlerine laf yetiştiren siyasetçilerimiz, kendileri için önemsiz, ama millet nezdinde önemli olan bu konuları da gündemlerine almalıdırlar.
Bütün siyasetçilere sesleniyoruz: Başkalarının avukatlığını yaparken, milleti savunmasız bırakmayın!
17.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|