İHLÂS Risalesi’nde amellerde rıza-ı İlâhînin esas olması ğerektiği üzerinde durulur, “O razı olduktan sonra bütün dünya küsse ehemmiyeti yok” denilir.
Demek asıl olan Allah katında değerli olmak! Onun tarafından beğenilmek, sevilmek, Onun rızasını kazanmak! Sen Allah yolunda olursun da insanlar seni beğenmeyebilir, sevmeyebilir, hatta düşman bile kesilebilirler. Bunun o kadar önemi yok. Yeter ki Allah razı olsun.
Puta tapanlar Süheyb, Ammar, Habbab gibi fakir Sahabîleri hor ve hakir görürlerken onların Allah katında ne kadar değerli birer insan oldukları hakkında haberleri bile yoktu. Allah âyetleriyle bildirdiğinde bile anlamazdan gelebiliyorlardı. Evet, imtihan dünyasıydı bu. Müşrikler şaşaa ve saltanat sahibi idiler. Ama Allah katında sinek kadar olsun değerleri yoktu. Süheyb, Ammar ve Habbab (r.a.) gibiler ise âyetle tebrik edilecek kadar değerliydiler.
Birgün bu üç Sahabî Mekke’de birlikte yürüyorlardı. Ebedî hakikatlerle akılları ve gönülleri nurlanmış bu büyük insanlar müşriklerin nazarında kıymetsizdiler. Ne paraları- pulları, ne de makamları vardı. Yoksul kimselerdi. “İşte Muhammed’in birlikte olduğu insanlar!” diye onlara hakaretler yağdırdılar. Maksatları onları yıldırıp dinlerinden döndürmekti. Bu uğurda işkenceye varıncaya kadar akla hayale gelmedik zulümleri yapmakta tereddüt etmiyorlardı. Hz. Süheyb onlara cevap vremekte gecikmedi: “Evet, biz Allah Resûlü Hz. Muhammed’le (a.s.m.) beraberiz. Onunla oturup kalkıyoruz. Biz Allah’ın elçisine iman ettik, siz ise inanmadınız. Biz gönülden tasdik ettik, siz ise yalanladınız. Şunu unutmayın ki ne biz Müslüman olduğumuz için değersiziz. Ne de siz müşrik olduğunuz için üstünsünüz.”
Bu cevap müşriklerin üzerine bir balyoz gibi inmişti. Hazmedemeyip “Allah bizim aramızdan lütfuna bunları mı layık gördü?” demekten kendilerini alamamış, bununla da kalmayıp Süheyb’i ne söyleyeceğini bilmez bir hâle gelinceye kadar dövmüşlerdi. Fakat o zerre kadar inancından vazgeçmemiş, yeni bir şevk ve gayretle yoluna devam etmişti.
Onlar Süheyb, Ammar ve Habbab gibileri beğenmeyebilirlerdi. Önemli olan Allah’ın beğenmesiydi. Gelen âyetlerde bu olaya yer veriliyor, Allah ve Resûlünün onlara nasıl iltifatta bulunduğunu şöyle beyan ediliyordu: “Onları birbirleriyle böylece imtihana uğrattık ki, “Allah bizim aramızdan lütfuna bunları mı layık gördü?” deyiversinler. Şükredenleri en iyi bilen Allah değil midir?
“Âyetlerimize iman edenler sana geldiklerinde sen onlara de ki: ‘Selam üzerinize olsun. Rabbiniz size rahmetini vaad etti. Sizden kim cahillik edip bir kötülük işler de sonra o günahın ardından tevbe ederek ıslah olursa, muhakkak ki Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.’”1
1. Görüldüğü gibi önemli olan Allah’oın beğenmesi, hoşnut olmasıdır. Sahabenin de en büyük hedefi buydu.
17.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|