HER ŞEYİN olgununu, mükemmelini arayan insanoğlunun kendinin mükemmelliği konusunda gayret göstermesi kadar önemli ve gerekli birşey olamaz.
Bunun için ise insanı insan yapan güzel huylarla donanmak gerekiyor.
İşte bu güzel huylardan biri mahviyettir.
Mahviyet sürekli kendi kusurlarıyla meşgul olup kendini bir hiç sayma, kendini beğenmeme, asla büyük görmeme, büyüklenmeme demektir. Tevazuya benzer bir duygudur veya tevazûnun bir gereğidir.
Samimi ve içten gelen bu kabullenme insanları yüceltmiş, onları insanlığın baştacı hâline getirmiştir.
Evet, büyüklük alâmetidir mahviyet. Kendini kusurlu gören insanlar, devamlı kendilerini kontrol içerisinde bulunur, başkalarının kusurlarıyla uğraşma fırsatı dahi bulamazlar.
Bütün hayatı mükemmellikler ufkunda geçtiği halde kendini mükemmel görmeme büyüklüğünü gösterebilen insanlar gerçekten büyüktürler.
Bediüzzaman da bunlardan biridir. Şu ifadeler onun büyüklüğünü göstermeye yetmez mi?
“Bütün dünya beni meth ü senâ etse, beni inandıramaz ki, ben iyiyim ve sahib-i kemâlim.”1
“Ben nefs-i emmâremi elimden geldiği kadar hodfuruşluktan, şöhretperestlikten, tefahurdan men’e çalışmışım ve şahsıma ziyade hüsn-ü zan eden Nur talebelerinin belki yüz defa hatırlarını kırıp cerhetmişim. Ben mal sahibi değilim, Kur’ân’ın mücevherât dükkanının bir bîçare dellâlıyım.”2
“Ben kendimi beğenmiyorum, beni beğenenleri de beğenmiyorum. Cenâb-ı Hakka çok şükür, beni kendime beğendirmemiş.”3
“Cenab-ı Hakka hadsiz şükür ederim ki; beni, bana beğendirmemiş… dehşetli kusurlarımı bana göstermiş.”4
Bu satırlar; daha gençliğindeyken âlimleri mağlup etmiş, kendisine zamanın âlimlerince ‘zamanın güzeli, harikası’ anlamında Bediüzzaman denilmiş, yazdığı altı bin sayfalık asrın hakiki, kuvvetli ve tesirli bir tefsiri Risale-i Nur Külliyatıyla başta ülkemiz olmak üzere dünyanın değişik ülkelerindeki yüz binlerin gönüllerinde taht kurmuş, milyonları arkasından koşturan Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerine ait.
Demek güzel haslet ve faziletlerle donanacaksın, maharet ve hizmetlerinle gıpta edilecek noktalara geleceksin. Ama bütün bunları Allah’tan bilip sürekli kusur, hata ve eksiklerinle uğraşıp kendini bir hiç göreceksin, nefs-i emmâre cihetiyle fanî olup insanların gönüllerinde ve rıza-ı İlâhî noktasında varlığa kavuşacaksın.
İşte güzel bir örneği Bediüzzaman Said Nursî!
Dipnotlar:
1- Şuâlar, s. 366.
2- A.g.e., s. 333.
3- Mektûbât, s. 319.
4- Emirdağ Lâhikası, 1:158.
12.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|