Ergenekon tartışmalarına kilitlenmiş olan Türkiye, önceki gün İstanbul’da meydana gelen terör saldırısıyla sarsıldı. Amerika’nın İstanbul Konsolosluğu önünde gerçekleşen kanlı saldırı en ağır biçimde kınanmayı hak ediyor ve zaten herkes kınadı.
Tabiî ki bu terör saldırısı ile ilgili ayrıntılar daha sonra ortaya çıkar. Ancak 4 teröristten 3’ünün saldırı esnasında öldürülmüş, 1’inin ise kaçmış olması hadisenin aydınlığa kavuşmasını geciktirebilir. Terör saldırıları konusunda ‘uzman’ olanlar çok çeşitli yorumlar yaparak hadiseyi anlamaya çalışıyor. “Kale” gibi korunduğu ifade edilen bir yere, pompalı tüfekle saldırmak ‘intihar eylemi’nden farksız mı?
Terör saldırısının maksadı ve hedefi konusunda elbette farklı yorumlar yapılacak, fakat medyanın tavrı da her zaman olduğu gibi yine dikkat çekici. Saldırının duyurulduğu ilk dakikalarda teröristlerin ‘komşu ülke pasaportu’na sahip olduğu TV haberlerinde yer aldı. Sonraki haberlerde ise saldırganların ‘Türk vatandaşı’ olduğu açıklandı.
Yine dünkü bazı gazetelerde yer alan haberlerde teröristlerin ‘el Kaide’ mensubu oldukları, Afganistan ve benzeri ülkelerde eğitim aldıkları şeklinde bilgiler yer aldı. Bu bilgilerin doğruluk derecesini şu an için bilemiyoruz. Yine gazetelerde yer alan bazı bilgilerin ‘yönlendirme’ maksatlı olabileceği şüphesi de doğuyor. Böyle bir şüphe, geçmiş yıllarda yaşanan benzer terör saldırıları sonrası yapılan yayınlardan da kaynaklanıyor. Meselâ, “Kirli sakallı, şalvarlıydılar” başlıklı bir haberde ‘adını vermek istemeyen’ bir görgü ‘tanığı’ şu ‘bilgi’leri vermiş: “Kirli sakallıydılar. Montlarını çıkardılar, içlerine silah soktular. (...) Korktuk uzaklaştık. (...) Polis kulübesine en yakın teröristin üzerinde şalvar, asker yeşili yelek, belinde kuşak vardı, çember sakallıydı.” (Hürriyet, 10 Temmuz 2008)
Görüldüğü gibi hem ‘kirli sakallıydılar’ bilgisi var, hem de ‘çember sakallıydı.’ Anlaşılan adını vermek istemeyen görgü şahidi de kararsız kalmış, ‘kirli’ mi ‘çember’ mi olduğu konusunda! Aynı gazetede, “Emir küçükten mi” başlıklı haberde de saldırı emrinin Ladin’in 16 yaşındaki küçük oğlundan gelmiş olma ihtimalinden şüphelenildiği ifade edilmiş.
Bu ifadeler ve bu iddiâlar ne derece doğrudur, bilemeyiz. Ancak saldırganların ‘çember sakallı’ ya da ‘kirli sakallı’ olmaları tek başına bir anlam ifade eder mi?
Şu konuda herkesin mütabık olması lâzım: Kimden ve kime karşı olursa olsun her türlü ‘terör’ lânetlenmelidir. Yoksa sadece teröristlerin kıyafetlerinden yola çıkarak bir noktaya ulaşmak, terörü sona erdirmek mümkün değil.
Kanlı terör saldırılarına her zaman ve her zeminde karşı çıkılmalı, terörün kökü ‘sözde’ değil ‘özde’ kurutulmaya çalışılmalıdır. Ancak bu şekilde huzura kavuşabiliriz. Şehit olanlara Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır temenni ederiz.
11.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|