İSLÂM her hâl ü kârda işi ehline vermeyi emreder. Tâ ki işler güzel, mükemmel, sağlam olsun; bundan hem İslâm, hem Müslümanlar fayda görsün. Ehilsiz ellerdeki işler hakkını, sahibini bulamadığı için fayda yerine zarar getirir. “Ehil ellere verilmediğinde Kıyameti bekleyin” hadis-i şerifi ne kadar anlamlı.
İslâmı iyi anlayan İslâm büyükleri diğerlerine olduğu gibi İslâmın bu emrine de sımsıkı sarılmışlar, İslâmın yücelmesini sağlamışlardır.
Yusuf Hakiki, meşhur mürşid Şeyh Hamid Veli’nin oğluydu. Babasının giderayak kendisini vekil olarak bırakmasını heyecanla bekliyordu. Ne var ki babası onu değil Hacı Bayram-ı Veli’yi vekil bırakmıştı. Kırılmıştı babasına Yusuf Hakiki. Asık bir suratla dergâhın bahçesinde kuyudan su çekerken gören babası memnuniyetsizliğini anlamış, onu yanına çağırıp şu gerçekleri hatırlatmıştı: “Bak evlâdım! Hz. Peygamberin (asm) yolu bellidir. Devlet yönetimi, san’at ve manevî işlerde işi ehline vermek gerekiyor. Veliahdı kabiliyetli kişilerden seçmek İslâmın emridir.
“Hacı Bayram-ı Veli hakikate daha fazla âşinadır. Talebeleri yetiştirmede daha yeteneklidir.
“Sana karşı evlâd sevgim tartışma götürmez. Ancak bu beni doğru yoldan, görevimi yapmaktan alıkoymaz.”
Çok doğruydu Şeyh Hamid Veli’nin söyledikleri. Oğlunu da, mümtaz ve yetenekli talebesi Hacı Bayram-ı Veliyi de çok iyi tartmış, vekilliğe Hacı Bayram-ı Veli’nin daha ehil olduğunu görmüştü.
Oğlu ise buna da, bu sözlere de dayanamamıştı: “Peki babacığım,” dedi. “Nice padişah gelip geçmiş. Onlar senin gibi bir dergâhı değil koca koca devletler idare etmişler ve devlet idaresini evlâtlarına bırakmışlar. Bunlar İslâmı bilmiyorlar mıydı? Resûlullahın (asm) yolundan, Sünnetinden habersiz miydiler?”
Bu sözler doğruydu. Ancak babasının nazarında kendisinin vekil olmasına yeterli bir sebep değildi. Babası buna da güzel bir cevap verdi:
“Bak evlâdım, isabetli bir noktaya parmak bastın. Ama Hz. Peygamberin sünneti, idareyi en liyakatli, en muktedir insana vermeyi emreder. Ama maalesef saltanatla birlikte kötü bir çığır açılmış ve hâlen de sürdürülmektedir. Doğrusu bu değil. Vakıanın öyle olması bizi gerçeklerden uzaklaştırmamalı. Hikmet gereği her şey yerli yerinde olmalı, elması kuyumcunun örsüne, bakırı da sultanın tacına koyma cehaletine girilmemelidir.”
Bu sözler Yusuf Hakiki’yi yatıştırmaya yetmişti. O da diğerleri gibi Hacı Bayram-ı Veli’ye talebe olmuş, birlikte güzel hizmetlere vesile olmuşlardı.
31.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|