NASIL sevinmez, coşmaz, sevinçten uçmaz insan bütün kâinat cûş u huruşa gelmişken?
İnandığınız Allah’ı, melekleri, peygamberleri, kaderlerin yazıldığı Levhi Mahfuz’u, amellerin sonuçlarının değerlendirildiği yer olan ahireti; Mahşeri, Mizanı, Sıratı, Cenneti, Cehennemi dünya gözleriyle görmek istemez misiniz?
Görmeniz mümkün değil. Ancak “Sizin adınıza bir temsilciniz görecek!” denilse ve gidip görse kendiniz görmüş gibi olmaz mısınız?
İşte Mi’rac, bizim adımıza, inandığımız iman esaslarının bizzat Efendimiz Hz. Muhammed (asm) tarafından görülmesi gibi nefis meyveleri bize armağan etmiştir. Ha biz görmüşüz, ha bizim adımıza o görmüş, fark etmez.
“Kâinat nedir? Dünya nedir? İnsan nedir?” gibi aklın anlamakta zorlandığı sorular, dinin ve felsefenin meşguliyet alanları içerisinde yerini almıştır. Felsefe de, din de bu sorulara cevaplar vermiştir.
Dinle barışık olmayan felsefe gözüyle bakıldığında kâinat perişan, sahipsiz, yok olup giden, karmakarışık kuruntulardan ibaret bir varlık olarak görülürken Resûli Ekrem’in (asm) getirdiği nur ile kâinat birdenbire anlamlarla yüklü harika bir kitap, ezelî ve ebedî olan Yaratıcının güzel isimlerini gösteren bir ayna mevkiine yükselmiştir.
Ya insan? O siyah felsefe gözlüğüyle bakıldığında insan perişan, aciz, fakir, ihtiyaçları ve düşmanları sonsuz, fanî, yok olup giden başıboş, değersiz bir yaratık olarak görülürken yine Resûli Ekrem’in (asm) getirdiği nur ile insan baha biçilmez bir varlık derecesine yükselmiştir. Öyle ki ahseni takvimde, yani maddeten ve mânen en güzel bir sûrette yaratılmış bir mûcize, kâinat kitabının bir hülâsası, Ezel ve Ebed Sultanı olan Cenâbı Hakk’ın bir muhatabı, özel bir kulu, dostu, habibi, ebedî Cennete lâyık aziz bir misafiri mertebesine çıkmıştır. Bu insanlar sayısınca büyük bir sevinç ve mutluluk vesilesi değil midir?
Âdetâ bu, Sözler’de (31. Söz) dikkat çekildiği gibi sıradan bir nefere, “Sen general oldun!” denildiğinde sevinçten uçması gibi bir şey! Sürekli yok olma ve ayrılık sillesini yiyen bir insana birdenbire, “Müjde! Sen yok olmaktan kurtuldun. Sonsuza dek sürecek ebedî bir Cennete kavuştun. Hayalin dahi anlamaktan aciz kaldığı güzelliklerle dolu bir yer Cennet. Orada hayal sür’atinde, ruh hafifliğinde bir beden ile şu dünyadan bin kere daha güzel o Cennetten istifade edeceksin. Cennette bin sene kalmaktan daha üstün olan Allah’ın sonsuz güzelliğini görme gibi emsâlsiz bir lezzete ereceksin” denilse ne kadar sevinir insan!
Aynı zamanda idamlık bir adama, tam idam edilirken onu affedip çok şahane bir sarayla ödüllendirme gibi birşey bu!
Bütün mesele Resûli Ekrem’in (asm) Mi’rac’la bizzat gördüğü, hissettiği, yaşadığı hakikatleri iman gözüyle, Hz. Ebûbekirvarî, “O söylüyorsa doğrudur” inancıyla kabullenebilmek!
Ve yine, “Perdei gayb açılsa yakînim ziyadeleşmeyecek!” diyen Hz. Ali (ra) gibi görürcesine, yaşarcasına inanıp inancın gereğine göre yaşayabilmek!
Mi’rac Kandilinizi tebrik ederken Cenâbı Hakk’ın bizi bu büyük sırra mazhar kılmasını, hayatımızı ona göre şekillendirmemizi nasip etmesini niyaz ediyorum.
29.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|