28 Şubat sürecinden sonra Türkiye’de garip şeyler oldu. Elbette bu garip gelişmelerin İslâmî kesimlere dönük akisleri ve yansımaları da oldu. Geleneksel İslâmî anlayışlarda kaymalar yaşandı. Bu süreçte İslâmî kesimlerden bazıları ulusalcılara ve kızılelma koalisyonuna katılırken veya daha doğru bir tabirle eklemlenirken diğer kesim de liberal söyleme eklemlendi. Sözgelimi, Millî Çözüm’cülerle Aydınlıkçılar arasında gerçekleşen yakınlaşma gibi. Taban tabana zıt olmalarına rağmen nedense kendilerine gore ortak paydalar bulabildiler. Yine bu dönemde çıkan dergilerden birisi de Yarın dergisi idi. Çok ilginç bir biçimde bu dergi de jeopolitik bakımdan Aydınlıkçı anlayışın gölgesi haline geldi. Hepsi aynı konjonktürel kazanda kaynamaya başlamışlardı. Neticede, İslâmî kesimler ya ulusalcıların ya da liberallerin gölgesi veya uydusu olmuşlardı. Bunun sonucunda, Yarın dergisi gibi bazı dergiler çevrelerine topladıkları kimi dar çerçeveli takım ve ekiplerle stratejik eskizler yapmaya başlamışlardı.
Bu çerçevede yuvarlana yuvarlana Rus Avrasyacılarla buluştular. O yöne dümen kıvırdılar. Rus Avrasyacılara Rus ulusalcıları da denebilir. Bunların ABD’deki zıt kardeşleri ise Neoconlardı. Aslında, Soğuk Savaş sonrasındaki bu küresel kızılelma bulamacını anlamak için biraz Hakan Aksay’ın Rusya ve Ergenekon- I, başlıklı yazısına gözatmakta yarar var: “Doğu Perinçek Maoculuk yıllarından beri Moskova’nın ezeli düşmanlarından biri olmuştur. Ama iktidar mücadelesindeki kavisleri, onu Ergenekon ittifakının ön sıralarına sürerken, Aleksandr Dugin’in (ki onun da aslında Türk düşmanı bir Rus milliyetçisi olması ilginçtir) ‘en yakın yoldaşı’ haline gelmiştir. İttifak içinde aslında Moskova karşıtı olup da “Batı’ya karşı mecburen” ve “Çin’le İran’ın yanı sıra” Rusya ile birliktelik rüyası görenler az değildir....”
***
Hakan Aksay’nı aynı yazısında ifade ettiği gibi bunlar Kemalizm ile Leninizmi mezceden, yoğurarak sarmal bir ideoloji elde etmeye yeltenmişlerdir. Karma bir ideoloji meydana getirmeye çalışmaktadırlar. Bazı gösterilerde her iki liderin portrelerine yer verilmesi de bunu kanıtlamaktadır. Bununla birlikte, bu kesimler Mustafa Subhi gibi Sovyet taraftarı kimi marksistlerin o dönemde fiziken tasfiye edilmiş olmalarını önemsememekte veya en azından ayrıntı olarak görmektedirler. Yani bizdeki İslâmcı ulusalcılarla dinsiz ulusalcıların yaptığı gibi, tezadların üzerine örtmeye çalışmaktadırlar. Aynı şeyler Amerikalı Neoconlar için de geçerlidir. Troçkist bir çizgiden gelen Amerikalı Neconlarla da doğrudan olmasa bile arka karidorlarda bulaşabiliyorlar. Bu küresel kızılelma veya ulusalcı koalisyonu, aslında, ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ pragmatizminden beslenen kirli bir koalisyondur. 28 Şubat sürecinde kimi İslâmcılar da bu kirli koalisyona dahil edilmişlerdir. Tuncer Kılıç Paşa ve benzerlerinin seslendirdiği bu yeni ideoloji veya Avrasyacılık (ötekisi yani dominant ideoloji ise Batılılaşmadır) yedek bir ideolojidir. Bu ideolojinin kuyruğuna takılmış kimi İslâmcılar ise yedek lastik, yedek parça, stepne ve lojistik kıt'a durumundalar. Ahmet Özcan (namı diğer Seyfettin Mut) ve Yarın dergisinin çevresinde kümelenen bu düşünce akımı doğrudan dinî düşünce ile ilgilenmemiş dikkatini jeopolitik ve stratejik alana yoğunlaştırmıştır. Doğrudan dinî alana yeni anlamlar yüklemek ise eski kader arkadaşları İhsan Eliaçık’a düşecekti. O da yazılarıyla zaman zaman Aktanlar gibi ulusalcıların dinî rehberi olacaktı. Tezlerine ışık tutacaktı. Bazıları kendilerine göre jeopolitik guru veya ayetullah haline gelmiş ve kendinden menkul stratejik lâkaplara haiz olmuştur. Kurguyla teorisyen olmuşlardır.
***
Bunlar önce AKP’nin jeopolitik ideoloğu olmak istediler ama bu olmayınca ve taraflar anlaşamayınca ulusalcı kanadın altına sığındılar ve Avrasyacılık tezini seslendirmeye çalıştılar. AKP ile yolları ayrılınca da askerî çevrelere yanaşmaya ve şirin görünmeye çalıştılar. Başardılar mı acaba? Sosyal ve siyasî konularda matematiksel sonuçlar elde etmeye yeltendiler! Onlarınkisi baştan sona pazarlığa açık bir ideolojik konumlanmaydı ama her zaman pazarda her malın satıcısı olsa da alıcısı bulunmayabiliyordu. Sonra da kepenk indirdiler. Artık İslâmcılar arasında da topyekûn mıntıka temizliğinin vakti geldi. Ergenekon ve AKP dâvâsı derken; kendinden menkul ideologlar dönemi kapanıyor.
Not: Dünkü ‘Yedinci Dalga; Yeşil dalga’ başlıklı yazıda; “Mladiç’in Karadziç’i ihbarı gibi. Ben ihtimal veriyorum sadece Konya’da yaşanan bir arbededen sonra fikri yapılarından ziyade güvenlikle alâkalı bir konudan dolayı emniyete haklarında bir şikâyet intikal etmiş. O kadar...” ibaresindeki ‘ihtimal veriyorum’ ibaresi, ‘ihtimal vermiyorum’ şeklinde olacaktı, düzeltir, özür dileriz.
29.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|