"Gerçekten" haber verir 28 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Yedinci dalga; Yeşil dalga



Ergenekon meselesi dallanıp budaklanıyor. Ve sonunda ulusalcı İslâmcılar adıyla bilinen kesimlere kadar ulaştı. Sabah gazetesi bunu: Ergenekon’da Yeşil Dalga diye duyurdu. Bunların Ergenekon’la bağlantıları kadar ve belki daha da öncelikli olarak ulusalcılıkla ilişkilerinin analiz edilmesi ve fikri bağlantılarının ortaya çıkarılması gerekir. İslâmî kesimlerin ve düşüncenin sağlığı açısından bu çok önemli. Belki ikinci kademede ortaya çıkarılması gereken husus, liberal İslâmcı düşüncenin de kare köklerinin ortaya çıkarılmasıdır. Her iki düşünce sistematiği de İslâm’a yabancı olduğu oranda onu kendilerine benzetmeye ve yozlaştırmaya çalışıyor. Her iki düşünce de İslâm nokta-i nazarından reformisttir. Aslında sonuç itibarıyla ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Kendi aralarında kavga etseler bile sonuç bir. Ulusalcılık İslâmî düşüncede bir sapma hareketidir. Çok bariz ve açık bir misâl vermek gerekirse eskiden ulusalcı kesimler İslâmî kesimleri ümmetçilikle suçlarlardı. İslâmî kesimleri ümmetçi olarak yaftalarlardı. Bugün baktığımız zaman ulusalcı İslâmcı kesimler aynen onlar gibi ümmet-hilâfet eksenli düşünceleri ‘fitne’ olarak takdim etmekteler. Kendilerini Ulusalcı-Kemalist olarak konumlandırmakta ve tanımlamaktadırlar. Özellikle İslâmî kesimlerde ve onun ötesinde genel olarak ulusalcılık 12 Eylül ve bilhassa 28 Şubat sürecinde oluşmuştur. Darbe ortamlarının bir ürünüdür. Ve bu akımların ortak özelliği zikzaklı ilişkileri ve çizgileridir. Düşünce itibarıyla da sofistike olmayıp suçlamaya meyyal kalıpçı, slogancı ve sığdırlar. Meselâ bunlardan birisine (A.A.) atfedilen “Ya ulusalcısınız ya da hainsiniz’ kolaycılığı gibi. Bu aslında tarihte Haricilerin günümüzde de Bush’un anlayışının bizdeki izdüşümlerindendir. Bilindiği gibi, Bush’un yaklaşımı şuydu: “Take it or leave it/Ya sev ya terk et” Bu düşünce ekseni hem ülkemiz hem de dinî değerlerimiz açısından yozlaştırıcıdır.

***

Ahmet Akgül’ün fikrî çizgisine baktığımız zaman; hâlâ kendisini Millî Görüş çizgisiyle izah etmeye kalkışsa bile onunkisi Millî Görüş’e rağmen Millî Görüşçülüktür. Hazreti Ali ile gulat-ı Aleviler asındaki ilişki gibi. Hazreti Ali’nin reddettiği bu ilişki türünü ötekiler ispata yelteniyorlardı. Elaziz merkezli düşüncede de Erbakan, Mehdi olarak tanımlanmaktadır. Halbuki Ebu’l Hasan en Nedevi’nin İmam-ı Rabbanî kitabında beyan ettiği gibi Mehdiyetçilik batiniliğin bir şubesidir. Ve günümüzde en Kemalist ve ulusalcı çizgideki dinî cereyanların fikir merkezinde Mehdicilik anlayışı yatmaktadır. Anılan kliğin Kemalizmle ilişkilerine gelince Posta gazetesinin hakkındaki bir habere göre, Mustafa Kemal’e hakaretten bir yıl hapis yatmış bir kimsedir. Ardından da yıllar sonra hacimli ve tuğla kalınlığında ‘Bizim Atatürk’ adlı bir kitap kaleme almıştır. Yine Posta gazetesinin aynı haberinde Konya bürolarının önünde aslan heykelleri görünmektedir. Yine tasavvufi alan onların çelişkili oldukları bir alandır. A. Akgül, Libya’nın dâvetiyle çeşitli tasavvufî cereyan mensupları ve tarikat temsilcileriyle birlikte bu ülkeye gitmişti. Ama Cumhuriyet gazetesinden konuyu takip eden Mehmet Faraç’ın haberinde bambaşka bir Ahmet Akgül portresiyle karşılaşıyoruz ve şöyle yazıyor: “Erbakan yanlısı, tarikat karşıtı ve Atatürk’e yönelik ılımlı çizgisiyle dikkat çeken derginin yayın politikası ve muhalif duruşu akla çeşitli sorular getirdi.” Faraç’ın aklına birçok soru üşüşebilir bizim aklımıza da ondan fazla sorular üşüşüyor ve bu tutarsızlıklar geliyor. Kimi gazeteler bu grubun Millî Görüş ve SP yanlıları tarafından ihbar edildiğini yazıyor. Mladiç’in Karadziç’i ihbarı gibi. Ben ihtimal veriyorum sadece Konya’da yaşanan bir arbededen sonra fikrî yapılarından ziyade güvenlikle alâkalı bir konudan dolayı emniyete haklarında bir şikâyet intikal etmiş olabilir. O kadar. Bununla birlikte Millî Görüş çizgisiyle inişli çıkışlı ilişkilere sahip olagelmiştir. Onun ötesinde Recai Kutan’ın danışmanı olan Oğuzhan Asiltürk, Ahmet Akgül’ün hiçbir zaman Millî Görüşçü olmadığını fakat dışarıya kimliğini bu şekilde izhar ettiğini ve yansıttığını söylemiştir. A. Akgül baştan beri sorunlu bir kişiliğe sahip ve zamanla imale edilmiş ve fikren ele geçirilmiş olabilir. Bunun nedeni de; ya donanımda bir eksiklik ya da pürüzlü bir kişiliğe haiz olmasıdır.

***

İşçi Partililerle birlikte aynı anda operasyona maruz kalmaları onlar açısından talihsizlik olmuştur. Bilindiği gibi Perinçek grubu tarihi boyunca sistematik olarak dinle diyanetle uğraşmış ve özellikle de İslâmiyete olan olumsuz ilgisi sürekli olarak gündemde kalmıştır. Turan Dursun’a sahip çıktığını hatırlatmak bile kâfi gelir sanırım. Aziz Nesin’in konumu onun ve çevresinin yaptıkları karşısında çok hafif kalır. Bundan dolayı Hüsnü Aktaş geçmişte benzerleri için ‘topal tağut’ sıfatını kullanmıştır. Zaman zaman ABD’ye veya politikalarına karşı tepki noktasında ortak reflekse sahip olmak mümkünse de; bundan ötesi beyhude. Din konusunda Doğu Perinçek’in durduğu yer gizlenemeyecek kadar açıktır. Dolayısıya onun kurumlarında dinî programlar yapmak eşyanın tabiatına zıttır. Dinî, jeopolitiğe kurban etmektir. Dine bakış açısından ulusalcılarla liberaller arasında pek bir fark olmadığını söylemiştim. Birisi mutlak hürriyetle ve bunun tabiî sonucu olan ibahiye ile kurutuyor diğeri de hürriyetsizlikle boğuyor. Son sıralarda liberal İslâmcılarla, ulusal İslâmcılar mantar gibi bittiler ve ülkenin ufkunu kararttılar. Diyalog gibi meseleleri aralarında kimlik kavgası meselesi haline getirdiler. Dindarları ve ülkeyi kutuplaştırdılar. Ulusalcı İslâmî cemaatların veya teşekküllerin genel vasfı batiniliğe meyyal oluşlarıdır. Batiniliğe kaydıkları oranda ulusalcılarla ortak noktaya ve zemine ulaşmış oluyorlar. Batiniliğe kaydıkça ulusalcılığın çekim alanına giriyorlar. İslâmî teşekküller batiniliğe yaklaştıkları oranda ulusalcılığa ve derin devlete yaklaşıyor; derin devlette İslâmî cemiyet veya cemaatlara nüfuz ve hulûl ediyor. Bunu anlamak için ulusalcı İslâmî anlayışların kimyasına ve tabiatına bakmak yeterlidir.

28.07.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (27.07.2008) - Yeni Türkiye’nin ayak sesleri

  (26.07.2008) - 100 yıl geciken düzen

  (25.07.2008) - 23 Temmuz’un sırrı

  (24.07.2008) - Ulusalcılarla liberaller arasında İslamcılık

  (23.07.2008) - Cehennemden gelen adam

  (21.07.2008) - ‘Mistik ve populist’

  (20.07.2008) - İran’ın bu acelesi ne?

  (19.07.2008) - “Arapların bir Atatürk’e ihtiyacı var mı?”

  (18.07.2008) - Çakalların günü

  (17.07.2008) - Travma ve coşku

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır