TOPLUMLAR, cemaatler tesanüd ve dayanışma ile ayakta kalır. Huzur, saadet ve hizmetin selâmeti için tesanüd ve ittihat son derece önemlidir.
Tesanüd kaybolduğunda düzenleri bozulur, birbirleriyle uğraşmaya başlar, çok zarar ederler.
Tesanüd ve ittihadı, hizmetinin vazgeçilmez esasları arasına alan Bediüzzaman Hazretleri, eserlerinde tesanüdün muhafazası için de gerekli her türlü fedâkârlığın yapılması gerektiği üzerinde durur, “Bizler birbirimize—lüzum olsa—ruhumuzu fedâ etmeye, hizmeti Kur’âniye ve îmaniyemiz iktiza ettiği halde, sıkıntıdan veya başka şeylerden gelen titizlikle hakikî fedâkârlar birbirine karşı küsmeye değil, belki kemâli mahviyet ve tevazû ve teslimiyetle kusuru kendine alır, muhabbetini, samimiyetini ziyadeleştirmeye çalışır. Yoksa habbe kubbe olup tamir edilmeyecek bir zarar verebilir. Sizin ferasetinize havale edip kısa kesiyorum”1 şeklinde hatırlatmalarda bulunur.
Böylesine hakikî dost ve kardeşler için her bir şehir, vilâyet, memleket, Küre-i Arz, dünya, hatta varlık âlemi bir meclis hükmüne geçer, ayrılık söz konusu olmaz, her an beraberdirler. Onun için, “Fânî, mecazî, dünyevî dostluklar sahipleri firakı düşünsün, bize ne!”2 der.
Kendisi de kardeşleriyle beraberdir, onları hiçbir zaman aklından çıkarmaz, “Ben, sizi yazılarınızda ve hatırımdan çıkmayan hidemâtınızda [hizmetlerinizde] günde müteaddit defalar görüyorum. Ve size olan iştiyakımı tatmin ediyorum. Siz de bu biçare kardeşinizi risâlelerde görüp sohbet edebilirsiniz” der. Sonra da hiç unutulmaması gereken şu hakikate parmak basar: “Ehli hakikatin sohbetine zaman, mekân mani olmaz; mânevî radyo hükmünde biri şarkta, biri garbta, biri dünyada, biri berzahta olsa da rabıtai Kur’âniye ve îmaniye onları birbiriyle konuşturur.”3
Hatta Bediüzzaman, hapishanenin ağır şartlarında, talebeleriyle farklı koğuşlarda bulunmasına rağmen, “Beni merak etmeyiniz. Ben sizinle beraber bir binada bulunduğumdan bahtiyarım, memnun ve mesrurum”4 diyebiliyordu.
Tefânî, fenâ fi’lihvan sırrını önce şahsında yaşayan Bediüzzaman, bu sırrın muhafazası için gerekli olan esasları da şöyle özetler:
“Evet, bahtiyar odur ki, Kevseri Kur’ânîden süzülen tatlı, büyük bir havuzu kazanmak için, bir buz parçası nev’îndeki şahsiyetini, enaniyetini o havuz içine atıp eritendir.”5
Tefânî sırrını taşımanın önemi hakkında da şunları söyler:
“Bu zamanda hizmeti îmaniyede hazzı nefsini bırakıp ve mahviyet ile tesanüd ve ittihadı muhafaza eden bir halis kardeşimiz, bir veliden ziyade mevki alıyor.”6
Demek tesanüd ve ittihat için fena fi’lihvan ve tefanî sırrı o kadar önemli ve gerekli.
Dipnotlar:
1. Şuâlar, s. 422.
2. Barla Lâhikası, s. 146.
3. Kastamonu Lâhikası, s. 5.
4. Şuâlar, s. 409.
5. Lem’alar, s. 159.
6. Şuâlar, s. 266.
30.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|