Kapatma dâvâsı sonuçlandı. Yüksek Askerî Şûrâ toplandı. Türkiye’nin ana gündemini oluşturan iki mesele de bir neticeye kavuştu.
AKP cenahında da, Genelkurmay cenahında da yeni sayfalar açıldı. Yeni sayfalar yeni umutlar demek. Yeni umutların hayata ne kadar yansıyacağını zaman gösterecek.
Kurumlar yeni sayfa açarken, eski sorunlar olduğu gibi duruyor. Bu sorunlar nice yenileri eskitti, nice yeni sayfaları soldurdu.
Tamamen haksızlık da yapmayalım; Zaman içinde olumlu gelişmeler de oldu. Ancak yeterli olmadı. Ağza çalınan bir parmak baldan öteye gitmedi.
**
İnternetin “özgür ansiklopedisi Vikipedi” de “ağzına bir parmak bal çalmak” deyimi, “küçük vaatlerde bulunarak, tatlı sözler söyleyerek, birini bir süre kandırmak, oyalamak” şeklinde açıklanıyor.
Türkiye, artık “bal çalınarak” kandırılma, oyalama sürecini geçti. Artık daha net ve kesin sonuçlar zamanı geldi.
Bir sorun ya çözülür, ya çözülmez. Çözülürse mesele yok. Çözülmezse niye çözülmediği net ve kesin bir şeffaflıkla açıklanmak zorundadır. Yuvarlama bahaneler sahibini kurtarmıyor artık. Bunların dün geçerliliği vardı. Bugün yok.
**
Başbakan Erdoğan belli bir süre öncesine kadar başörtüsü yasağıyla ilgili “Millet yasağın kalkmasını istiyor. Ancak kurumsal mutabakat yok” sözleri ile dile getiriyordu.
Erdoğan başörtüsü için bunu diyordu, ama Türkiye’de bir çok problem için aynı mazeret geçerli.
Hem başörtüsü, hem Kürt, hem Alevî, hem azınlıklar…
Velhasıl “demokrasizlik”ten kaynaklanan bütün sorunlarda kurumsal mutabakat eksikliği mevcut.
Muhataplar bu eksikliği ne kadar hissediyor, orası meçhul. Ancak hissetmeyenin kaybedeceği kesin.
Millet kendi arasında mutabakat sağlamış. Ve her türlü provokasyona rağmen bozmamış.
Sıra kurumların da milletin mutabakatına uymasında. En acil “uzlaşma” budur.
06.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|