Sorular ve cevaplar
Eşimle, erken sabahların birisinde, sabah namazı sonrası sohbet ediyoruz. Onu, nedense bu sabah soru yağmuruna tuttum. Ama az sonraki olacaklardan o da ben de habersizdim. Ben çok sorular soracağımızı düşünüyorken, birkaç sorudan sonra yolumuz kesildi. Bir sorunun cevabı bizi fazlaca misafir etti. Her soru sorulsa da, her sorunun cevabını bulmak pek mümkün olmuyor. Sorduğum sorunun biraz sonra beni gözyaşlarına boğacağını hiç düşünemezdim. Ama iyi ki de ağladım çünkü çok rahatladım. İnsan, zaman zaman ağlamalı. Bu, kulluğun bir gereğidir.
Giyimin mütevazı modeli
zengine daha çok yakışıyor
Eşime, “Sen hiç hayatında kahraman bir hanımefendi ile tanıştın mı? Bana tanıdığın bir kahramanın adını söyler misin?” dedim. Çok fazla düşünmeden, hemen; “Kafiya” dedi.
“Kim o?” dedim.
Böyle bir soru, onu yıllar öncesine götürmüştü. Belli ki pek çok olumlu hatıra zihnine gelivermişti. Hemen anlatmaya başladı. Anlatırken gözleriyle adeta onun davranışlarını izliyordum. Kafiya Hanımefendiyi hatırlaması duygulanması için kâfi gelmişti. Ve derinden anlatmaya başladı...
“İstanbul’da tanışmıştık, Cezayir’li bir hanımefendiydi. Elektrik ve elektronik doçenti idi. Onun davranışları bana oldukça tesir etmişti. Onu görünce, Cenâb-ı Hakkın Asr-ı Saadet örneklerini asırlara serpiştirdiğini ve ‘işte ideal kul örnekleri bunlar’ dediğini düşünürdüm. ‘Asr-ı Saadet bu asırda mümkün mü?’ diyenlere, benim, benim gibi insanlar içinden göstereceğim örneklerden birisi o idi. Üzerine giydiklerine bakarak insanları değerlendirenler, kesinlikle onu kendi değer yargı anlayışı içinde ‘kahraman’ konumunda göremeyecektir. Kafiya o türden değer yargılarının çok ötesinde idi. Her türlü imkânı olup da, bu imkânları nefsi için kullanmamak tam bir kahramanlık örneği idi. Giyimin ‘mütevazi modeli’ zengin insanlara daha çok yakışıyor. Başındaki örtüsü yüreğinin büyüklüğünü taşır cinstendi. İnsanların, maddî cihetiyle damarlarını tahrik etmeyecek bir hayat modeli içerisinde yaşamak idi onunkisi, yani bu asra bir Asr-ı Saadet örneğiydi.”
“Kafiya, Kur’ân tefsiri risâlelere öyle bağlıydı ki, risâle nasıl bir insan modeli önermişse asra, o da öyle olmaya çalışıyordu. Misafir olduğumuz ortamda, kendisi daha öncelikli iken, hamile olmasına karşın, en rahat istirahat mekânını bana teklif etmişti. Kafiya’yı büyülten, halinde yaşayan davranışlardı. O, Peygamberini (asm) kendine örnek almıştı. Onun için bu asırda o bana hep davranışlarıyla örnek olmuştur.” derken, çoktan gözyaşlarına ulaşmıştık.
Kafiya’nın iktisat kaidelerine de oldukça titiz bir şekilde uyduğunu anlatan eşim, yine bir hatırasını şöyle nakletti: “Kafiya, buzdolaplarındaki bozulmak üzere olan domatesleri, salatalıkları ve meyveleri kesinlikle çöpe attırmıyor, onları bana verin, ben onları yerim.” diyordu ve alıp rahatsızlık vermeyecek noktasına kadar onları israf etmiyordu. Ve ekliyordu; “Onlar Cenâb-ı Hak tarafından bize özel gönderilmiştir, Cenâb-ı Hakkın hediyeleridir.”
Tabiî burada beni etkileyen unsur, maddî imkânı yeterli derecede olmasına rağmen böyle bir hayat hali idi.
Bu asırda, insanlardaki davranışlarda yaşayan Asr-ı Saadet örnekleri beni daha çok etkiliyordu. Fiillerimizde İslâmiyeti izhar etmek bu olsa gerekti.
Her hayat hikâyesinin başrol
kahramanları vardır
Bir kahraman hikâyesi dinlerken, çoktan benim kahramanlarım da zihnimde geçit merasimine başlamışlardı bile.
Evet, herkesin hayat hikâyelerinde başrol kahramanları mutlaka vardır. Onlarsız bu film çekilmez. Onları iyi tanımalı ki, kişi üzerindeki izler doğru anlaşılsın. Çünkü bir kahraman yetişirken, onun altına pek çok kahramanların emekleri bulunuyor.
Ben de kendime örnek olan kahramanımı düşündüm. Bir çırpıda kahramanlar geçidi zihnimde yürüdü. Farklı şehirlerden, farklı ırklardan, farklı renklerden, kültürlerden, anlayışlardan pek çok ‘büyük’ zihnime oturuverdi. Onlarla bir kez daha büyüdüm.
Kahraman deyince, ilk hatırıma gelen model kişi, lise yıllarımdan oldu. Lise yıllarımızda Sarıyer / Büyükdere 33’te eline aldığı bir paket bisküvi ile beş altı lise öğrencisine risâle sohbeti yapmaya gelen kahraman öğretmenimizi hatırladım. Halen oturuşu, kalkışı, sohbet edişi, yaptığı tanımlamalar, mimikler bu gün gibi dipdiri zihnimde.
Belki insanın her döneminde yeni yeni kahramanlar ortaya çıkıyor. Onun için çocukluk dönemimin, ilkokul, lise, üniversite dönemlerinin farklı farklı kahramanları mümkün olabilir.
Üniversite insan hayatının önemli bir kesiti. Bu dönemdeki insan hayatına etki eden model bir hayat boyu taşınıyor. Üniversite öğrencilik yıllarımızda, birer baba şefkatiyle, her sabah namazında evimize gelip, bizimle sabah namazı kılan, bizimle hayatının pek çok değerli vaktini paylaşan, bize emek veren kahraman ağabeyimiz Gürbüz Dinçer’i hatırladım. Tabiî ki bu dönemlerde insan hayatına etki eden isimler bir iki kişi ile sınırlı değildir. Hatta her davranışın kahraman taşıyıcıları farklı farklı olabilmektedir. Ama birileri daha çok davranışı sırtında taşıdığı için ön plana çıkmaktadır. Zaten kahraman denilince de, pek çok unsurun bir kişide temerküz etmesini dikkate almak gerekiyor.
Herkes yaşadığı dönemlere bir dönüp baksa, nice kahramanların kendisine gülümsediğini görebilecektir. Zaman zaman kahramanlarımızı hatırlamalı ve onlarla yaşamalıyız.
Her kategorinin kahramanı farklı
Davranışların da kahramanları farklı farklı. Bir kahramanda bütün büyük davranışları bulmak mümkün değil. Tevazu, cömertlik, yardımseverlik, giyim kuşam, oturuş kalkış, güler yüz, selâmlaşma, dostça tavırlar, kardeşlik kahramanlıkları farklı farklıdır.
Onun için bir insan yetişirken pek çok kahraman devrededir. Her biri ayrı bir boşluğu dolduruyor onların.
Onları düşününce, kendi yürüyüşümü daha bir dikkatle izledim. Onlara lâyık olmanın ciddî bir gereklilik olduğunu düşündüm. Attığım her adımda, onların gözlerinin bir müzahir olarak üzerimde olduğunu hissettim. Yarın benim hayatımın şahitleri olacak onlar diyerek sevindim.
Sevincini bizim sevincimizle, kederini bizim kederimizle yaşayan insan modeli, kolay yaşanabilir bir insan modeli değil. Kahramanlık zor iş.
Gözyaşlarımıza hakim olamadık
Eşimle birlikte kahramanlarımızı konuşurken, gözyaşlarımıza hakim olamadık. Onları hatırlayınca mutlu olduk. Kendi kendimize, “Şükür ki onlarla tanıştık. Şükür ki onlar vardılar. Şükür ki onları da yetiştiren kahramanlar vardı. Sorumluluğumuz bir kat daha arttı.” diyerek, duygulandık.
Eşiniz sizin, siz eşinizin kahramanı olabilirsiniz
Şunu burada hemen ifade etmek gerekiyor ki, insanın eşiyle aynı dâvâda bulunması, ortak yürüyüşlerin insanı olması; ortak hatıralar yaşamasına ve ortak hatıralar oluşturmasına vesile oluyor. Bunun da hazzı çok farklı bir şey.
Eşimizle birlikte hizmetler içinde olmak, apayrı bir mutluluk kaynağı. Aynı satırlarda beraber düşünmeler gerçekleşiyor. Onun anladığı sizin, sizin anladığınız onun oluyor. Birbirinizin yetişmesine yardım etmiş oluyorsunuz. Bu da ayrı bir kahramanlık değil mi?
Her kahraman, ilk kahramanlığını önce eşine yansıtır.
Siz eşinizin, eşiniz sizin kahramanınız olsun.
02.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|