Van’daki nur menzilleri
19.069 km² yüzölçümüne sahip, nüfusu resmî kayıtlara göre iki yüz bini aşkın ama son yıllarda aldığı göç sebebiyle gayr-i resmî olarak 400 bini aşan Van’ın ilçe sayısı on birdir. Bunlar: Merkez ilçe, Erciş, Başkale, Çatak, Edremit, Muradiye, Özalp, Gürpınar, Saray, Çaldıran ve Bahçesaray’dır (Müküs).
Van’a, batıda Bitlis, kuzeyde Ağrı, güneyde Hakkâri ve Siirt, doğusunda da İran komşuluk yapar.
DÜNYADA VAN, AHİRETTE İMAN...
Ülkemizin en büyük gölünün kıyısında kurulu Van ilimizin tarihteki şaşaalı dönemini en güzel dile getiren söz budur: “Dünyada Van, ahirette iman!” ince düşüncenin mimarı Müslüman Türkler, ahirette iman ne kadar gerekliyse, dünyada Van’ı görmeyi ve Van’da yaşamayı da o derece tavsiye edip gerekli görmüşlerdir.
Geçmişte de, günümüzde de, tarihî, coğrafî, kültürel ve tabiî zenginlikleri bol olan Van, işte bu sebeplerden dolayı gezilecek ve yaşanacak bir yer olarak görülegelmiştir.
Van’ın tarihi
Tarihi çok eskilere dayanan Van, uzun süre Urartular’ın hâkimiyeti altında kalmıştır. Burun, yekpare taş hükmünde olan ve o şekli andıran tarihi Van kalesi, Urartu Medeniyetinin bir müzesi hükmündedir.
Asurluların hâkimiyetine de giren Van, başşehir olmuş ve çeşitli devletlerin idaresi altında kaldıktan sonra 1534 yılında Osmanlılar tarafından İran’dan alınmıştır. Bu arada kısa bir süre Safaviler’in hâkimiyetinde kalmışsa da, 1548’te Kanuni Sultan Süleyman’ın sefer dönüşünde tamamen feth olunarak Osmanlı topraklarına dâhil edilmiştir. 1915’te Rus ve Ermenilerin işgaline uğrayan Van, bu işgal sırasında hem Rusların, hem de Ermenilerin cinayet ve gaddarlıklarına sahne olmuştur. Nihayet 2 Nisan 1918’de, Müslüman Türk Ordusunun Van’a girmesiyle işgalden kurtarılarak, yeniden anavatana dahil olmuştur.
Van adı nereden geliyor?
Van adının nereden geldiği hakkında değişik rivayetler bulunmaktadır. Bu rivayetlerden en kuvvetlisi, eski İran döneminde şehri imar eden Van adında bir valinin isminden alındığı yönünde olanıdır.
Van’da, Ermeni mezalimi
1915 yılında Rus ve Ermenilerin birleşik saldırılarına maruz kalan Van, Rus ve Ermeni kuvvetlerince adeta yakılıp yıkılmıştır. Geniş ölçüde toplu katliâm ve işkenceler yapılmıştır. Zeve Şehitliği olarak bilinen yer, Rus ve Ermenilerin yaptıkları katliâmların tarihî bir simgesi, bir canlı anıtıdır. Zeve Şehitliği, bugün de, insanlığın rikkatine ve dikkatine acılı, hicranlı bir şekilde hitap etmektedir.
Bugünkü Van
Geçmiş yıllara nazaran hayli gelişmiş ve ülkemizin en büyük gölüne sahip olan Van, ismini kendisinden alan Van Gölü'nün doğu kıyısında bulunmaktadır. Van Gölü'nün suyu sodalıdır. Bu suyun uyuz hastalığına iyi geldiği söylenmektedir. Çamaşırlar bu gölün suyuyla sabunsuz yıkanarak gayet temiz hale getirilir.
Van-Tatvan arasında feribotlar çalışmaktadır. Batıdaki illere bağlantısı bütün ulaşım yollarıyla sağlanabilmektedir. Turizm açısından önemi büyük olan Van’da, Van kalesi, Çavuş Tepe, Toprakkale, Akdamar adası, Çarpanak adası, Erek Dağı, Amik Gölü yaz aylarında ziyaretçilerin yoğun ilgisine mazhar olmaktadır. Van’ın bugün en büyük problemleri arasında, civar şehir ve kasabalardan, köylerden almakta olduğu göç gelmektedir. Gün geçtikçe bu göçlerin menfî tesirleri şehre yansımakta ve şehrin gelişimine engel olmaktadır. Sanayinin yeterli olmayışı, hayvancılık ve tarımın istenilen seviyede ele alınıp değerlendirilmeyişi, son yıllardaki teröre bağlı menfî oluşumlar Van’ın gelişmesi önünde en büyük engeller olarak görülmektedir.
Tarihî zenginlikler
Birçok tarihî şahsiyeti sinesinde barındırıp yaşatmış olan Van’ın en çok sevilen ve bilinen meşhur şahsiyeti Bediüzzaman Said Nursî’dir. Dünyaca ünlü bir âlim olarak Üstad, Van’ın en anlamlı zenginliğidir şüphesiz. Tarihî bakımından da oldukça zengin sayılan Van’ın, birçok Osmanlı medresesi, camii, han ve hamamları vardır. Ancak ne yazıkki bunların çoğu harabe halindedir ve ‘Eski Van’ denilen mevkide bulunmaktadırlar. Van’ın en önemli tarih hazinesi olan yerlerden biri de Van Kalesidir. Bu kalenin üç bin yıllık bir geçmişi vardır ve içinde mağaralar, camili depolar, dükkânlar, kuyular vardır. Ayrıca kalede Horhor denilen bir mevkide “Horhor Çeşmesi” bulunmaktadır. Suyu horultular çıkartarak akmaktadır. Birinci Cihan Harbi yıllarında hakikat kahramanı Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri talebeleriyle birlikte burada harp talimleri yaparak harbe hazırlanmışlardır. Ayrıca tedbir olarak talebelerini burada okutmuştur. Bu yüzden Van Kalesi, yerli ve yabancı ziyaretçilerin en uğrak yerlerinden biri durumundadır.
VAN DEYİNCE...
Van deyince akla ilk gelenler de şunlardır:
Van Kedisi: Bir gözü yeşil, diğer gözü mavi renktedir. Dünyaca tanınmış, tüyleri uzun sevimli bir kedidir.
Van Peyniri: Bol otludur. Lezzetini dağlardan toplanan ve içine karıştırılan tabiî otlardan alır. Kışın küplere bırakılarak toprak altında saklanır.
Van Gölü: Türkiye’nin en büyük gölüdür. Suyu sodalıdır, geçmişte içinde canavar var söylentileriyle gündeme çokça geldiyse de, son yıllarda canavarın varlığından bahsedilmemektedir.
Van Kalesi: Yekpare taş şeklini andırır. Tarihî kalıntılarıyla zengindir. Mesire yeri olarak kullanılan birçok yeri vardır. Maneviyât ve gönül sultanlarının durağı olmuştur.
VAN’DAKİ NUR MENZİLLERİ
Van’da Bediüzzaman’a mekân ve makam olmuş, dolayısıyla Nur menzilleri olarak adlandırabileceğimiz yerleri şöyle sıralamak mümkündür: Erek Dağı, Van Kalesi, Horhor, Zeve, Norşin Camii ve Çoravanis Köyü.
Bediüzzaman’ın Birinci Cihan Harbi’nden önce ve Rusya esaretinden sonra kaldığı bu mekânlar Nur ummânında ve Nur deryasında seyreden insanlar için kıymeti olan yerlerdir.
Bediüzzaman’ın talebeleriyle aziz hatıralarının yaşandığı bu beldeler hakkında kısaca bilgiler verelim.
Van Kalesi
ve Horhor
Eski Van şehri ki, Bediüzzaman’ın kaldığı yer de burasıdır. Şimdi harabeye dönen ve ancak bazı kalıntıların bulunduğu bu yerde, Van eski valisi Tahir Paşa’nın konağının kalıntıları da bulunmaktadır. Van Kalesi bu şehrin kuzeyine düser. Kalenin güney yamacında iki mağara bulunmaktadır. Bediüzzaman bu mağaraların üst kısmında olanından aşağıdakine düşerken “Ah dâvâm” demiştir. Bu mağaranın tam altında kalenin dip kısmında Horhor Suyu bulunmaktadır. Bediüzzaman’ın Birinci Cihan Harbi’ndeki medresesi de bu mıntıkadadır.
Başed dağı
Van’ın Gürpınar ilçesi sınırları içinde bulunmaktadır. Van’dan arabalarla rahatlıkla gidilebilmektedir. Takriben Van’a 25 km’dir. Bediüzzaman Van’a ilk geldiği yıllarda bu dağın tepesinde de kalarak talebe okutmuştur. Dağın tam zirvesinde büyük bir mânâ eri medfundur.
Zeve
Van’a yirmi kilometredir. Burası eskiden bir köydü. Birinci Cihan Harbinde Rus ve Ermeniler tarafından en büyük katliâmlardan birisi burada gerçekleşmiştir. Bediüzzamanın talebelerinden Molla Ahmed-i Cano burada, bir velinin mezarı yanında yatar.
Norşin Camii
Bediüzzaman’ın Rusya esareti dönüşü kaldığı menzillerdendir. Van merkezindedir. Molla Hamid ve Molla Resül gibi eski talebeleri burada kendilerine hizmet etmişlerdir.
Erek Dağı ve Çoravanıs Köyü
Erek Dağı, Van’a yaklaşık beş kilometredir. Her çeşit ulaşım aracıyla Erek Dağı’na gidilebilir. Rusya esareti dönüşü Bediüzzaman burada, şimdi harabeye dönmüş eski manastır tâbir edilen ve “çilehane” olarak da bilenen yerde kalmıştır.
Burada kaldığı yıllarda hemen yanıbaşında bulunan “Çoravanıs Köyü”ne gelirdi. Ekseriyetle Cuma namazları için Çoravanıs Köyü camiine gelen Bediüzzaman, zaman zaman buradaki camide, istirahat etmek ve çalışmalar yapmak için kaldığı da olurdu.
Eski talebelerinden Ali Çavuş ve Molla Hamid burada kendilerine hizmette bulunmuşlardır. Kendisi de Çoravanıslı olan Ali Çavuş’un mezarı bu köydedir.
Bediüzzaman burada kalmakta iken 1925 yılında Anadolu’ya sürgün edilmiştir.
—DEVAM EDECEK—
|