Plânlar bozuluyor
Bediüzzaman Hazretleri, Emirdağ'da maruz kaldığı sıkıntıları ve gizli düşmanlarının bozulan plânları hakkında ayrıca şunları ifade ediyor:
"Aziz, sıddık kardeşlerim,
"Gizli düşmanlarımız hükümetin ehemmiyetli ve bir kaç vazifedarlarını elde edip beni tazyikatla Menemen ve Şeyh Said hadisesi gibi bir hadise çıkarmak için bütün kuvvetiyle, en hassas damarlarıma dokunduracak tarzda, her desiseyi istimal ettiler. Gördüler ki, Eski Said yok; yenisi ise herşeye tahammül ediyor. O planı sair suikastlere, ezcümle zehir vermeye tebdil ettiler. Hıfz–ı İlâhî onu da akim bıraktı. Şimdi o münafıklar resmen hükümetin nüfuzunu benden halkları ürkütmek ve vazgeçirmek için burada dehşetli bir propaganda ile istimal ediyorlar. Fakat siz hiç telâş etmeyiniz. İnayet–i Rabbaniye devam eder. Gittikçe fütuhat–ı Nuriye tevessü ediyor." (Emirdağ Lâhikası, s. 128)
* * *
"Aleyhime hükümetin bir kısım memurlarını evhamlandırmakta istimal ettikleri bir–iki desiselerini beyan ediyorum.
"Derler: 'Said in nüfuzu var. Eserleri hem tesirli, hem kesretlidir. Ona temas eden, ona dost olur. Öyleyse, onu her şeyden tecrid etmek ve ihanet etmekle ve ehemmiyet vermemekle ve herkesi ondan kaçırmakla ve dostlarını ürkütmekle nüfuzunu kırmak lâzımdır' diye hükümeti şaşırtır, beni de dehşetli sıkıntılara sokarlar.
"Ben de derim: Ey bu millet ve vatanı seven kardeşler! Evet, o münafıkların dedikleri gibi, nüfuz var. Fakat benim değil, belki Risâle–i Nur’undur. Ve o kırılmaz; ona iliştikçe kuvvetleşir. Ve millet ve vatan aleyhinde hiçbir vakit istimal edilmemiş ve edilmez ve edilemez.
"Evet, beni her şeyden tecrid etmek, işkenceli bir azap ve katmerli bir zulümdür ve bu millete gadirli bir hıyanettir.
"En ziyade muhtaç olduğum ve hayatımda en esaslı düstur olan, hürriyetimdir. Asılsız evham yüzünden, emsalsiz bir tarzda hürriyetimin kayıtlar ve istibdatlar altına alınması, beni hayattan cidden usandırıyor. Değil hapis ve zindanı, belki kabri bu hale tercih ederim. Fakat, hizmet–i imaniyede ziyade meşakkat ise ziyade sevaba sebep olması bana sabır ve tahammül verir." (Emirdağ Lâhikası, s. 186)
* * *
Bütün bu sıkıntılar ve işkenceli ihanetler karşısında, Cenâb–ı Hakk'ın inayetiyle "emsâlsiz bir sabır" gösteren Bediüzzaman Hazretleri, onu ihanet darbesiyle çürütmek isteyen zındıkların planları da böylelikle akim kaldı.
Esasında, burada anlatılanlar, yaşananların çok cüz'î bir kısmını yansıtıyor.
Meselâ, görüştüğümüz Emirdağ şahitlerinin anlattıklarına göre, bazı zamanlarda Üstad'ın kapısına bekçi–polis dikerek, onun hiçbir şekilde dışarı çıkmamasını, hapisten, zindandan beter bir hayata onu mahkûm etmeye çalıştıklarını öğreniyoruz.
Zorbalar, bu sûretle Üstadın yanına hiç kimseyi yanaştırmamaya ve hizmetini gördürmemeye kat'î karar vermişler ve bu maksatla ellerindeki bütün imkânları kullanmaktan da çekinmemişler.
Ancak, böylesi bir durumda bile, onu kardeşlerinden ve Nur kardeşlerini ondan soğutamadıkları gibi koparmaya da mufavvak olamamışlar.
Üstad'ın evinin kapısından hiç kimsenin içeri sokulmadığı günlerde, Çalışkan ailesinin asil, fedâkâr gençleri, yandaki dükkânın (Sabri Ustanın dükkânı) duvarını delerek, gereken irtibatı bu şekilde sağlamış ve hizmetlerini aynen devam ettirmişlerdir.
Evet, bir insanda yeter ki azim, irade ve iman olsun, ona beşerî hiçbir kuvvet mani olamaz. Nitekim olamamış.
Zamanın gaddar hükümeti, bütün gücüyle küçücük bir kasabaya yüklenmiş. Merhametsiz memurlarını oraya göndermiş. Parayla casuslar bulup kullanmış, ancak yine de Nur'un inkişafına ve Nur Üstad'ın hizmetine koşulmasına engel olamamış.
Ne diyor, hakikatli şair:
Takdir–i Hüdâ kuvve–i bâzû ile dönmez,
Bir şem’a ki Mevlâ yaka, üflemekle sönmez
(Devamı var)
Tarihin yorumu = 2 Ağustos 1914
Seferberlik ilânı
Birinci Dünya Savaşının Avrupa'yı sarması sebebiyle, Osmanlı ülkesinde umûmî seferberlik ilân edildi. Aynı anda Osmanlı ile Alman devletleri arasında ittifak anlaşması imzalandı. Meclis–i Mebusan süresiz olarak tatil edildi.
Seferberlik hali, Dünya Harbinin bitmesiyle de kaldırılamadı. Zira, hemen ardından İstiklâl Harbi başladı.
Dolayısıyla, Türkiye'de bu olağanüstü halin kaldırılması, başladığı tarihten ancak dokuz sene sonra, yani Cumhuriyet'in ilânından sonra (31 Ekim 1923) mümkün olabildi.
02.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|