Bilin bakalım şu sözleri kim sarfetmiş:
“Önce, bir numaralı direnç noktası olabilecek değerleri yıkmak, Türkiye’nin ve Türk insanının omurgasını kırmak lâzım. Omurga, Türkiye’yi farklı kılan Kemalist mirastır. Onu işe yaramaz hale sokmak gerekiyor. Onun petrolden daha güçlü olduğu anlaşılmıştır. Petrolün işini bitirdiler ama Kemalist mirasın işini bitiremiyorlar. Haçlı Batı, Cumhuriyet Türkiyesi’ni küllerden yaratan Mustafa Kemal’i sevebilir mi? Türk halkının onun mirasını değerlendirmesine seyirci kalır mı?”
Kim diyorsunuz?
ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) Genel Başkanı…
Bilemediniz!
Genel Sekreteri…
TSK mensubu bir general!
Wieder Falsch! (Tekrar yanlış.)
“İpucu ver” derseniz, “İlahiyatçıdır, hocadır, yazardır!”
Hiç İlahiyatçı Kemalist olabilir mi? Maalesef, bu da bu ülke gerçeğinin şaşırtmacasıdır! Ya İlahiyatçı, bir beşer için “yaratma” kelimesini kullanabilir mi? İşte bu şaşırtmaca değil! “Kemalist, Atatürkçü İlahiyatçı” böyle gümler gider…
Şimdi gelelim meşhur Kemalist İlahiyatçımızın ismine, titrine: Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk. Hürriyet yazarı. Yazının başlığı, “Şimdi Kemalizme ihanet zamanı!” (Hürriyet / 04 Ağustos 2008.)
Şimdi sayın profesörümüze kendi yazısıyla cevap verelim, noktası virgülüne dokunmadan:
“Müslüman mısınız, Abdi memlûk mu?
“Başlığı şöyle de atabilirdim: ‘Abdi memlûk’tan özgür bireye geçmedikçe...
“‘Abdi memlûk’ tâbiri, Kur’ân’ın en hayatî kavramlarından biridir. Kur’ân’ın, insan onuruna aykırı bularak eleştirdiği ‘abdi memlûk olmak’ nedir? Abdi memlûk; sözlük anlamıyla, ‘birilerine mülk olmuş, eşyalaşmış köle kişi’ demek. Eşyaya dönüştürülmüş, kullaştırılmış insan demek. Daha doğrusu, abdi memlûk, insan kılığında eşya demek. Abdi memlûk’un iğretiliği, bönlüğü, yaratıcılıktan, özgürlükten, isyan ve direnişten uzaklığı bakın nasıl eleştirilmiş:
“‘Allah şöyle bir örnekleme yaptı: Hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının eşyası durumunda bir kul / köle ile bizden bir güzel rızıkla rızıklandırdığımız ve ondan gizli-açık dağıtan bir kişi. Bunlar aynı olur mu?!’
“‘Allah şöyle bir örnekleme de yaptı: İki adam; birisi konuşmaz; hiçbir şeye gücü yetmez; efendisi / yöneticisi üstünde sadece bir yük. Efendi onu nereye gönderse hiçbir hayır getiremez. Şimdi bu adam, dosdoğru bir yol üzerinde bulunup adaleti özendiren kişi ile aynı olur mu?’ (Kur’ân, Nahl, 75-76)
“İslâm dünyasının biricik derdi ve belâsı bu: Kula kulluk. Ve daha büyük belâsı da şu:
“Kula kulluğu Allah’a kulluk sanmak...
***
Diğer bir yazının başlığı ve bir bölümü ise şöyle:
“Kula kulluk bitmedikçe… Kaç asırdan beridir, Müslüman kitlelerin büyük çoğunluğu, görünürde Allah’ın kulu, gerçekte ise efendilerinin kulu. Bu ikinci kulluk ‘müritlik’ adı altında yürütülüyor.
“Ne demek mürit? İradesini efendisinin iradesine teslim eden kişi demek. Yani iradesi ve aklı felç edilmiş kişi, insan sûretinde robot. Kur’ân’ın deyimiyle abdi memlûk, yani kendi iradesiyle köleleştirilmiş kişi.
“Peki, ‘Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.’ (Fâtiha Sûresi, 5) diyerek önünde secde ettiğimiz Allah’a kulluk nerede?”
Ya, işte böyle hocam!
Ölmüş, gitmiş, 85 yıllık mirasıyla ülke belini doğrultamamış, getirdiği ilkeler için demokrasi, insan hakları olmayan bir beşere “Türkiye Cumhuriyetini küllerden yaratmış!” derseniz, abdi memlûk mu olursunuz, ubeydülmemlûk mu (kulcukların kulcuğu!), başka bir şey mi, bilemeyeceğim artık!..
Toplama bir aileyi düşünün: Çocuklar çocuk esirgeme kurumundan alınmış. Esirgeme kurumu da, cami avlusundan toplamış. Çocuklar, yanlarında bulundukları aileyi, gerçek anne-babaları, kardeş bildiklerini de öz karındaşları sanıyorlar. Gel zaman, git zaman çocuklar büyüyor. Ve en sonunda durumu öğreniyorlar! Meydana gelecek travmayı düşünebilir misiniz?
İşte Türkiye böyle bir durum yaşıyor.
Eğer arşivler açılırsa, kimin ne olduğu ve miras ortaya çıkacak! Meselâ, deccal kim, deccal yamakları kim, hepsi ortaya çıkacak. Süfyan kim, anlaşılacak. Bu ülkeyi kim, niye geri bıraktı, anlaşılacak!
Latife Hanım’ın hatıralarında ne vardı ki, yayınlanmasına müsaade etmediler? Yok böyle bir şey, diyorsanız açınız arşivleri! İngiltere’de 30 sene sonra arşivler açılıyor, tarih oluyor! 85 sene oldu, hâlâ ne bekliyorsunuz? Açın Genelkurmay arşivlerini, açın Meclis’in arşivlerini…
Dananın kuyruğu kopacak ve kimin kimin kulu olduğu anlaşılacak ve seyreyleyin gümbürtüyü…
06.08.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|