Batı’da işçi olarak çalışan veya oraya yerleşen, Avrupalılarla ticârî ve sâir münâsebetlerde bulunan insanlarımızın birinci problemi, İslâm ve Müslümanlarla ilgili yanlış ve bâtıl imâjdır. Bunu, lisân-ı halleriyle silmeleri gerekiyor.
İkinci problem dildir. Orada çalışan insanlar, gerek çalışma şartlarını, gerekse bulundukları mahalle ve hayat şartlarını düzenleyebilmeleri ülkenin lisanına âşina olmalarıyla orantılı. Ayrıca, İslâmiyeti lisan-ı kal ile de onlara anlatabilmeleri, diyalog kurabilmeleri de, lisana bağlıdır.
Bir diğer önemli problemleri, iş bulma ve çalışma şartları. Hem gurbet elde, hem yabancısı oldukları bir kültür içinde, hem dillerine âşina olmadıkları patronların fabrikalarında, iş yerlerinde kimi zaman ağır çalışıyorlar.
Bu arada işlerini kaybetme ihtimâli yüksek. Yeniden iş bulmak da oldukça zor. Bunun sebeplerinden birisi, iki Almanya’nın birleşmesi. Doğu Avrupa’nın, gelişmiş Batı Avrupa ülkelerine akın etmesi; bir kısmının Avrupa Topluluğuna giriş hazırlıkları da buna ilâve edilebilir.
Mühim bir mesele de, işçilerimizin haklarını tam mânâsıyla alamaması, arayamaması. Evvelâ, lisanları yok, olsa da kanunları bilmiyorlar. Bilseler de, işlerini bırakıp onun peşinde koşamıyorlar. Buna zamanları yok.
En önemli problemleri de, çocuklarını kendi inanç ve kültürlerine göre yetiştirememeleridir. Yabancı bir ülkede, değişik kültür ve ahlâkın hâkim olduğu bir mekânda, kendi inanç ve örflerine tamamen ters bir eğitim sisteminin hüküm sürdüğü bir toplulukta olmaları sıkıntının en büyüğünü teşkil ediyor.
Avrupa’da insanları ve bilhassa gençleri çeken öyle cazip şeyler var ki, onları tutmak çok zor. Özellikle gençleri bir hortum gibi içine çekiyor! Üstelik, memleketlerindeki gibi caydırıcı unsurlar da yok!
Bunun için kimisi yetişkin çocuklarını Türkiye’ye gönderiyor. İki kız çocuğunu Türkiye’ye gönderip imam-hatip okulunda okutan bir işçimiz, “Neden buradaki okullara göndermiyorsun. Oysa burada eğitim araç-gereçleri daha da gelişmiş değil mi?” şeklindeki suâlimize şöyle cevap verdi:
“Evet, burada kitap-defter, kalem bile bedava. Okullar modern. Ancak, beraber gezilere çıkıyorlar. Alt-alta üst üste. Giyim-kuşamları, okuldaki hareketleri beni ürkütüyor. Böyle bir ortamda yetişecek çocuklar sonunda nereye düşecek? Türkiye’ye dönenlerin bazılarını da bekleyen başka tehlikeler var: Ya diskoya, ya uyuşturucu veya fuhşa. Çünkü, orada serbest bir hayata alışıyor. Ülkeye de dönünce bizim insanlarımıza ayak uyduramıyor, cemiyetimiz ile kaynaşamıyor.”
Avrupanın hevâ ve hevese hitap eden cazip fantaziyeleri, bir canavar gibi ağzını açmış, özellikle çocuklarını dahil herkesi yutmayı bekliyor. O fitne ve fesatlara karşı mücâdele etmek zorundadırlar.
Gençler veya orta yaşlılar, İslâmî faaliyetler gösteren kuruluş ve cemaatlerden uzak iseler, en büyük düşmanları Avrupa’nın bu câzibedar cephesi; daha doğrusu kültürüdür. Bunlar da, alkol, kumar, uyuşturucu, diskotek gibi alışkanlıklar ve yerlerdir.
04.08.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|