Kamuoyunun “kapatma kararı”na odaklandığı esnada, Konya’nın Taşkent ilçesi Balcılar beldesindeki üç katlı yurt binasının çökmesi, 28 Şubat postmodern darbesi aktörlerince yine mevhum “irtica”ya fatura edildi.
Yerel yetkililerin tespitiyle “tüp patlaması”ndan meydana gelen enkazın altında can veren ve yaralanan öğrencilerin hesabı, âdeta 28 Şubat sürecinde edinilen itiyatla, ihmali görülenler ve binanın müteahhitleri aşılarak, dehşetli bir demagojiyle yurtta yapılan din eğitimine ve Kur’ân öğrenimine bağlandı.
Öylesine ki bazıları “Kur’ân öğrenimine gerek var mı?” sorusunu dahi sordular; vatandaşların çocuklarını dinlerini öğrenmesini ve kitabının öğretilmesini büyük bir pervâsızlıkla “kaçak Kur’ân kursu” çarpıtmasıyla “suç” ilân ettiler. Arkasına da bir yığın uydurmayı taktılar…
Halbuki vatandaşların kendi imkânlarıyla inşa ettiği yurt binasının “kaçak” olmadığı ve Millî Eğitim’in “izni”yle kurulduğu, daha ilk günden ilgililerce açıklanmıştı. Ne var ki amaç, çöküntünün nedenini araştırmak değil, Anadolu’yu ağlatan onsekiz mâsumun vefâtı üzerinden yeniden “irtica tehdidi” sendromuyla “laik - antilaik” kamplaşma ve kavgasını başlatmaktı.
Velilerin, “Çocuklarımız şehid oldu, dâvâcı değiliz” diye tahrik tuzağına düşmemelerine medyanın ekran ve manşetlerinden açığa çıkan “öfke”nin arkasında bu menhus maksat yatmaktaydı…
KUR’ÂN ÖĞRENİMİNE YAŞ SINIRLAMASI
Çöküntünün faturasını “Kur’ân öğrenimi”ne kesenler, nedense yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede çocukların dinlerinin temel kitabını öğrenmekten mahrum edilişlerini gözardı etmekteler. 28 Şubat “irtica ile mücadele” konseptinden kalma “yaş yasağı”ndan tecâhül-ü ârifte bulunmaktalar.
Vakıa şu ki bugün Türkiye’de dünyanın hiçbir yerine rastlanmayan “Kur’ân öğrenimine yaş yasağı” devam ediyor.
Buna bağlı olarak, “Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’ân kursları ile öğrenci yurt ve pansiyonları yönetmeliği”nde 23.12.2003 tarihinde yapılan değişikliğe rağmen, “Millî Eğitim Bakanlığının denetim ve gözetiminde açılabilen” yaz Kur’ân kurslarına öğrencilerin gidebilmeleri için, “ilköğretimin 5. sınıfını tamamlama” şartı duruyor. Bunun anlamı, tatil zamanı bile öğrencilerin devletin “din işleri”yle ilgili anayasal kuruluşu olan Diyanet’e bağlı Kur’ân kurslarına ve camilerde Kur’ân öğrenmeleri için en az 12 yaşında olmaları gerekiyor.
Keza okul zamanı yine Diyanet’e bağlı Kur’ân kurslarına ve camilere devam için ilköğretimi bitirmiş olmaları, yani 15-16 yaşına gelmiş olmaları şart koşuluyor. Özellikle öğreticiler, bu hususta denetleniyor; zaman zaman bazı işgüzârlarca “cezâ”ya tabi tutuluyorlar. Kısacası, velilerin, bu yaşlara kadar çocuklarına besmeleyi dahi öğretmeleri yasak.
Oysa Kur’ân öğreniminin küçük yaşlarda başlaması gerektiği, hem Peygamberimizin hadisleri hem de eğitimcilerin tespitleriyle ortada. Türkiye’de Kur’ân kurslarına katılanların yüzde sekseni 12 yaşın altındaki çocuklar olduğu ve sırf “yaş yasağı” yüzünden her yıl 500 bine yakın çocuk Kur’ân öğreniminden mahrum bırakıldığı araştırmalarla tespit edilmiş.
MİLLETİN DEĞERLERİNE SAMİMİYET BU MU?
Din eğitimi ve öğretimini “devletin denetimi ve gözetimi” altına alan yasaklı yasa ve yönetmeliklerle günde ancak “üç saat eğitim-öğretim yapılacağı” ve bunun iki saatinin Kur’ân-ı Kerim ve meâli, bir saati de itikat, ibadet, siyer ve ahlâk dersi verileceği hükme bağlanmış.
Peki 12 yaşına ve hele 15-16 yaşına gelmiş çocuklar, bu ülkede dinlerini ve dinlerin temel kitabını nasıl öğrenecekler? “Yaş yasağı”na ilâveten toplam iki ayı ve haftada beş günü geçmeyecek kurslarda öğrenciler, Kur’ân-ı Kerim’i ve meâlini bu süre zarfında nasıl öğrenebilecekler? Bale, dans, müzik, resim, spor, yüzme, yabancı dil kursları için herhangi bir yaş sınırı aranmazken, yalnız Kur’ân öğrenimine konulan yaş sınırlamasının anlamı nedir?
Devletin, anayasa ve yasalarla üzerine aldığı din eğitimi ve öğretimini ve Kur’ân öğrenimini antidemokratik, temel hak ve hürriyetleri sınırlayan yasa ve yönetmeliklerle kısıtlanmasını görmezden gelen mihrakların, “fâcia”yı istismar edip faturasını vatandaşlara çıkarmaları doğrusu ibret verici.
Devletin esirgediğini vatandaşlar kendi imkânlarıyla yapmakta; okula devam eden çocuklarını okul zamanı ve tatillerde dinlerinin kitabını öğrenmelerine çabalamakta. Bu durum takdir göreceği yerde, ne yazık ki mâlum medyaca bir “kaza” üzerinden serişte edilmekte.
Ve mâlum medya Kur’ân kurslarında öğrenimi engelleyen ucûbe “yaş yasağı”nı gündeme getirmemekte. Onca demokrasi ve özgürlükler iddiasına rağmen altı yıldır bunu kaldırma irâde ve icraatını gösteremeyen AKP hükûmetini hesaba çekmemekte!
Millete, milletin değerlerine, demokrasi, hak ve özgürlüklerde samîmiyet bu değildir…
07.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|