Türkiye’nin gündemi AKP kapatma davası ile Ergenekon soruşturması arasına sıkışmış durumda. Her iki davada da belirli bir noktaya gelindi, ancak bu gündem içinde ‘halkın gündemi’ni soran yok. Ekonomideki dalgalanmalar biliniyor, ancak bunları konuşan yok. Var olan, Ankara’daki kutuplaşma ve kavgalar.
Bütün bunları yaklaşık üç aydır Anadolu yollarında olan, dayatılan gündemin içinde yer almamak için, 4 Nisan’da başladığı “Beyaz yürüyüş”le şu ana kadar 26 il gezen, önümüzdeki Pazartesi günü de Doğu illerini ziyarete Erzurum’la başlayacak olan Demokrat Parti Genel Başkanı Süleyman Soylu’ya sorduk.
Bu soruları niye Soylu’ya sorduğumuzu merak edenler için açıklayalım: Çünkü, Soylu aylardır halkla iç içe. Kimi zaman fakir sofralarında, kimi zaman traktör üzerinde, kimi zaman işsizlerin toplandığı kahvehanelerde halkla yakın temas içinde. Halkın nabzını en iyi tutan liderlerden birisi.
Soylu’ya ilk sorumuz “Ankara’nın gündemi ile halkın gündemi uyuşuyor mu?” sorusu oldu. Soylu halkın gündemini şöyle özetliyor:
“Halkın gündeminde zam var. Tarım kesiminde çiftçimizin çektiği sıkıntılar var. Mazota son 2-3 ay da yüzde 30’un üzerindeki zamlar var. Gübre atma zamanında gübreye yapılan yüzde 100’lük zam var. Sabahtan akşama siftah yapamayan esnafın sıkıntıları var. Gençlerimizin işsizlik sorunu var. Vergi dairelerine borcunu ödeyemeyen küçük sanayi işletmelerinin dertleri var.”
Niye Anadolu yollarında olduğunu ise şöyle açıklıyor: “Ankara siyasetinin çetrefil, üretmeyen siyasetin içerisinde olmamak adına hem milletimizi dinleyebilmek hem de Türkiye’nin gerçek gündemini yakalayabilmek, milletin taleplerini, arzularını, önerilerini bir şekilde sıcak temas kurarak değerlendirmek için Anadolu yollarındayız.”
Bütün bu sıkıntılara çare bulunmadığını söylüyor Soylu. Bunlara karşılık siyasetin gündeminin ise kapatma dâvâsı üzerinden olduğuna dikkat çekiyor. AKP ve CHP’nin arasında yaşanan siyasî çatışmaları da “kısır siyaset anlayışı” olarak değerlendiriyor.
1990’dan sonra dünyanın fevkalâde değiştiğini, Türkiye maalesef bu değişikliğe önemli ölçüde yakalayamadığını söylerken, “Tek başına iktidarlar bu değişikliği yakalamak için bir fırsattırlar. AKP bu fırsatı da Türkiye adına heba etmiştir. Demokraside gerekli adımları atamamıştır” değerlendirmesinde bulunuyor.
Kısır siyaset anlayışının diğer siyasî aktörü CHP’yle ilgili olarak da, “Normal yollarla iktidara gelme şansı olmayan CHP, ‘anormol yol’lardan iktidar olma çabası gösteriyor” diye eleştiriyor. CHP’nin bir “tahrik siyaseti” ortaya koyduğunu söylüyor. AKP’nin bu siyasetten nemalanmaya çalıştığını dile getiriyor. Türkiye’nin AKP ile CHP arasında sıkışıp, politika üretemeyen, değerler üzerinden siyaset yapan bir konuma getirildiğini savunuyor.
Bu sıkışmış siyasetin çaresini şöyle sıralıyor: “Bir gelecek siyaseti, hizmet siyaseti ve üretim siyaseti ortaya konulması lâzım. Milletin değerleri ile kavga edilmemesi gerekiyor. Veya bunların üzerinden, bunları sömürerek, istismar ederek siyasal ranta yönelik anlayış oluşmaması gerekir…”
Anadolu’yu ziyaretlerinin özetini de şöyle açıklıyor: “Demokrat partinin yeniden milletle bütünleşme sürecini ortaya koymaya çalışıyoruz. Gittiğimiz her yerde hem DP adına, hem Türk demokrasisi adına çok büyük kazanımlar sağladığımızı söylemeliyim.”
Soylu, çıktığı yolda diğer partilerin aksine kavga siyaseti yerine çözüm siyaseti ortaya koymaya çalışıyor. Millet Ankara’da kısır çekişmeler içindeyken o halkla bütünleşme çabasında…
Soylu’nun AKP’nin kapatma dâvâsı ve Ergenekon soruşturması ile ilgili görüşlerini de yarın aktarmaya çalışalım…
05.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|