2 Temmuz (2008) günü bir Filistinli Kudüs’te ele geçirdiği bir buldozeri halkın üzerine sürmüş ve bu hengamede halk sarâya tutulmuş gibi öteye beriye kaçışırken, üç kişi de hayatını kaybetmiş. Can havliyle halk öteye beriye kaçışırken, İsrailli bir polis de akıcı İngilizcesiyle terör eyleminden sözediyordu. El Kuds el Arabi gazetesi “Herkes o Filistinliyi bizimle birlikte kınadı, ama kimse Filistinli gencin yaşadığı travmatik geçmişi sorgulamak istemedi...” diyor. Bizdeki travma tartışmalarına paralel olarak İsrail de Nakba felâketini veya travmasını görmezlikten geliyor, doğrusu tanımak istemiyor. Halbuki, travma bir vakıa. İsrail’in İran’a yönelik tehditlerini değerlendiren İran Dışişleri Bakanı Muttaki de bunun nedeninin İsrail’in Temmuz 2006 Lübnan saldırısının travmasını üzerinden atamamak ve bundan kurtulamamak olduğunu söylemiştir. Benim asıl üzerinde durmak istediğim konu başka. Buldozer hadisesi Arapların deyimiyle ‘abir’ yani gelip geçici bir hadise. Kudüs’teki buldozer dehşeti kimsenin gözünden kaçmadı. Ama bazı hahamların üzerinde titizlikle çalıştıkları Mescid-i Aksa buldozeri kimsenin umurunda bile değil. Jerusalem Post gazetesinde 1 Temmuz tarihli ( 2008) dehşetengiz bir provadan haber veriliyordu. Buna göre, hahamlar Üçüncü Mabed’i inşa etmek için harekete geçmişler ve harıl harıl çalışıyorlar ve son hazırlıkları tamamlıyorlardı. Kimi Yahudiler harıl harıl dünyanın merkezi mabedi olarak gördükleri Beit Hamikdash’ın inşası için uğraşıyorlar. Mescid-i Aksa’nın altında kazılar yapılması ve bu surette yapının mail- i inhidam haline getirilmesi ve bir oldu bitti ile binanın çökmesi Yahudilerin hem temenni ve hem de kasıtlı planları arasındadır. Mağribiler Kapısı bölgesinde yapılan kazıların da amacı bu. İsrail Hava Yolları El Al bürolarında buna dair bir kitapçık satılıyor veya meccanen dağıtılıyor. Yıllar önce El Al bülteni mutasavver Süleyman Mabedi’nin maketini kapağında yayınlamıştı. Hahamlar şimdi bir aşama ilerisini gerçekleştiriyor; temeli öncesi son provaları yapıyorlar. Danielle Kubes’in Jerusalem Post gazetesindeki haberinin başlığı şu: Third Temple preparations begin with priestly garb. “Üçüncü Mabed için hazırlıklar hahamların kisvetiyle başladı.”
***
Bu hususta, bu meseleyi kendisine iş edinen ve hançerisini yırtan tek kişi var, o da Raid Salah. Halbuki Müslümanlar derin uykusunda iken, kimi hahamlar son provaları yapıyorlar. Bu bağlamda, sarık ve açık mavi tunik giymiş ve gümüş zünnar kuşanmış görevli hahamlar Kudüs’ün eski şehrinin arka köşelerinden birinde Mabed’de giyilmek üzere hazırlanan kıyafetleri imal ediyorlar. Odada canlandırılmış İlk Mabed’in arkasında Kırmızı İneği kurban eden yüksek rütbeli hahamlar gözüküyor. Pazartesi günü Mabed Enstitüsü, Üçüncü Mabed’i kurma çalışmaları, mabed kurulduğunda burada hizmet verecek din adamlarının giyeceği kisvetlerini yapacak olan atölyenin açılışıyla başlatılmış oldu ki, bu mabed, Mescid-i Aksa’nın ve ona bağlı Müslümanlarca kutsal sayılan İslâmî külliyenin barındığı Harem-i Şerif havzasına kurulacak. Buradaki mabedde hizmet verecek özel din adamları sınıfından Kohenim grubunun kisvetleri dokunulacak. Bu kıyafetler Romalıların İkinci Mabed’i (MS: 70) yıkmalarından bu yana ilk defa giyilecek. Bu kıyafetler Üçüncü Mabed’in inşasına kadar tedavülden kaldırılmıştı. Şia’da, Mehdî gelmeden ahkâmın tatil olması gibi, Yahudilikte de Mesih (İsa değil, Davut soyundan bir hükümdar) gelmeden ve yıkılan Mabed yeniden kurulmadan bazı ahkâm tatil edilmişti. Ama Yahudi revizyonistler zamanla geleneksel öğretideki Mesih’in gelişi ile Arz-ı Mev’ud’a dönüşü ve Mabed’in kuruluşu arasında takdim tehir yapmışlardır. Üçüncü Mabed’in inşasından sonra bu mabedde görev yapacak olan Kohanim hahamları doğrudan Musa Aleyhisselam’ın kardeşi olan Harun’un soyundan geliyorlar ve Enstitü onları geleneğin bekçileri olarak tanımlıyor. Bugün onlar özel dinî sorumluluklar taşıyorlar. Gabiru’l ezman, yani geçmiş zamanlarda da Mabed içinde özel görevler ifa ediyorlardı. Kohanim görevi de olmak üzere aşağı yukarı Tevrat’ın talimatlarının üçte biri Mabed kuruluncaya kadar askıya alınmış ve tatil edilmiştir. Bununla birlikte, Üçüncü Mabed kimileri için şaşalı bir rüya iken, siyasî arenada da büyük bir kâbus ve karabasan hükmünde. Zira Yahudilerin Üçüncü Mabed’inin kurulması Müslümanların Üçüncü Mabed’inin (Birinci Kıble) yıkılmasını gerektirecek. Birisinin inşaşı için ötekisinin yıkılması gerekecek.
***
Bununla birlikte, kendilerini Üçüncü Mabed’in hadimleri (sadin) gören kimi hahamlar, kimi Müslümanların da bu iş için kendilerine gizli destek verdiklerini ve kendileriyle temasta olduklarını söylüyorlar. Böyle bir ihtimal varid olabilir mi? Bilemiyoruz, ama Süleyman Ateş gibiler Mescid-i Aksa’nın Kudüs’te değil de Mekke’de olduğunu söyleyerek, belki de dolaylı olarak hahamların söylediklerini doğruluyor olabilirler. Mabed yeniden kurulduğunda Kohenim, icra edeceği ritüeller için münasip kisveleri de giymiş olacak. Bu kisve bir setten oluşuyor. Sarık, tunik pantalon, kuşak ya da zünnar bunların dikim masrafları 2500 dolardan aşağı değil. Tabiî bunlara ilave bornoz da var. Dağ Mabedinde giyilecek kıyafetler ender renklerden oluşuyor. Bu kıyafetlerin renklerini elde etmek için Hindistan ve İstanbul’dan dış alımlar ve ithalat gerçekleştiriliyor. Dağ Mabedi kıyafetlerinde kullanılan mavi ve kırmızı renk çeşitleri İkinci Mabed’in yıkılışından beri kayıp ve bulunamıyor. Daha doğrusu bu gelenek yok olduğundan yeniden canlandırılması gerekiyor: İbranice gibi... Üçüncü Mabedciler kurban etmek için aradıkları evsafta kırmızı ineği de henüz bulabilmiş değiller. Besbelli ki bir kısmını yaparak diğerleri için de ‘istim arkadan gelir’ tabirini kullanıyor olmalılar. Üçüncü Mabed’in kaimleri veya hadimleri Mabed’in misyonunu evrensel görüyorlar. Sadece Yahudilere hitap etmeyeceğini ve onlara münhasır olmadığını düşünüyorlar. Bu nedenle de, Müslümanların itirazlarına da mahal olmadığını savunuyorlar. Bu mabedin bütün dünya milletlerinin etrafında kenetlendiği merkezî bir yapı ve mabed olacağını öngörüyorlar. Bütün Peygamberler (onlara göre) böyle bir günü müjdelemiş ve ahirzamanda bütün milletlerin Kudüs’e gelerek buradaki Mabed’e yüz süreceklerini ve eşik öpeceklerini haber vermiş. Galiba Şimon Peres, Sedat’tan sonra Esad’a da Kudüs yolunu göstererek böyle bir misyon yüklemiş. Sarkozy aracılığıyla Beşşar’ı davet etmesi özünde böyle bir mesajı bsaklıyor olabilir mi ? Şimdilik Mabed yok, ama Knesset kaimi makamı konumunda değil mi?
04.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|