Ankara’da işler iyice çığırından çıktı. Hiç kimse neler olacağını kestiremiyor. Gündemi olaylar belirliyor. İpin ucu iyice kaçırılmış durumda. Bir tarafta Anayasa Mahkemesinde AKP’nin kapatılması dâvâsı, diğer tarafta da Ergenekon soruşturması devam ediyor. İkisinin aynı zamana denk gelmesi bazılarının aklına “hesaplaşma”yı getirdi.
AKP’nin kapatılma dâvâsında Yargıtay Başsavcısı Yalçınkaya Salı gün son sözünü söyledi ve “AKP kapatılsın” dedi. Dün de Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ve Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ sözlü olarak savunmalarını yaptılar ve partilerini kapatacak bir durumun olmadığını söylediler.
* * *
Şimdi esas gündemimiz bu dâvâyı da gölgeleyen Ergenekon soruşturmasında yaşanıyor.
Ümraniye’de bir gecekonduda 12 Haziran 2007 tarihinde ele geçirilen 27 el bombası, TNT kalıpları ve fünyelerle ilgili olarak başlatılan ve daha sonra genişletilen soruşturma kapsamında aralıklarla gözaltı ve tutuklamalar devam ediyor. İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, Veli Küçük gibi isimlerle birlikte şu ana kadar 49 kişi tutuklu bulunuyor. En son olarak da Jandarma eski Komutanı ve ADD Başkanı Şener Eruygur, 1. Ordu eski komutanı Hurşit Tolan, ATO Başkanı Sinan Aygün olmak üzere 23 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanların 8’inin emekli asker, 3’ünün de gazeteci olması dikkati çekti.
Bu aşamada Ergenekon soruşturmasının ilk ayağı tamamlandığı belirtilirken 2 bin 500 sayfa olduğu açıklanan iddianamenin yazımının sonuna gelindiği bildiriliyor. Dâvânın “terör örgütü” kapsamında açılacağı da kesinleşmiş durumda.
Kaos planları gazetelerde neşredilmeye başlandı. Darbeye zemin hazırlamak adına 7 Temmuz da uygulanmak üzere plânlar yapıldığı “4 aşamalı kalkışma”nın ayrıntıları tek tek sıralanıyor. Bugünlerde açıklanacak iddianamede bakalım daha neler ortaya çıkacak? Sır perdesi aralanacak mı?
Tutuklananlar ya da gözaltına alınanlar “Atatürkçü” oldukları için gözaltına alındığını savunuyorlar. Özellikle ATO Başkanı Sinan Aygün’ün gözaltına alınırken polislerin arasında gazetecilerin sorularına karşılık “Atatürk’ü sevdiğim için gözaltındayım” sözü espri konusu oldu. Özel kasasında 2,5 milyon Euro (yaklaşık 5 trilyon lira) çıkan ve geçmişte “Türk lirasına itibar kampanyası” başlatan Aygün’e polis memurunun “Atatürk’ü seviyorsunuz ancak kasadaki paralarda Atatürk resmi yok” dediği iddiası “Atatürk sevgisi” bu mu sorusunu akla getirdi. Bakalım bu dâvânın sonunda Atatürkçülük perdesi altında neler yapıldığı da ortaya çıkacak mı?
* * *
Hem AKP’nin kapatılması, hem de Ergenekon soruşturması ile ilgili yargıyı etkilemeye yönelik konuşmalar, yazılar yazılmaya devam ediyor. Yargı serbest bırakılmıyor, adeta baskı kurulmaya çalışılıyor.
Özellikle Ergenekon soruşturmasında 6. dalgasında gözaltına alınan iki eski generalin gözaltına alınması birçok kişiyi rahatsız etmiş durumda. Bu kişiler gözaltına alınmasının Yalçınkaya’nın sözlü savunmasını verdiği güne denk getirilmesinin altında bit yeniği arıyorlar. “Orgeneraller nasıl gözaltına alınabilir. Hem de orduevinden…” diyenlere şunu söylemek lâzım. Bu ülkede cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar evinden götürülüp yargılandı mı? Başbakanlar, bakanlar asıldı mı? Eski başbakanlar, bakanlar yüce divanlardan yargılanmadı mı? Eski bir kuvvet komutanının gözaltına alınması niye bu kadar büyütülüyor anlamak mümkün değil. Asker hata yapamaz mı? Yargılanamaz mı? Elbette hata da yapar, yargılanır da. Eğer suçsuzsa gözaltından sonra serbest bırakılırlar. Suçluysa da cezasını çeker. Yeter ki, her şey adalet içerisinde olsun.
Bu aşamada söyleyeceğimiz şudur: Bugünlerde herkes sağduyulu olmak durumdadır. Demokrasiye ve hukuka inanan herkesin kendine yapılınca “yargı bağımsız değil”, başkasına yapılınca “yargıya müdahale etmeyin” dememelidir. Bu samimiyetsizlik olur. Yargı yargılığını, siyasetçi siyasetini, gazeteci gazeteciliğini, yani herkes işini yapmalı. Bu yapılmazsa her şey içinden çıkılmaz hale gelecektir. Hiç kimse bu aşamada “darbe” sözünü de ima etmemeli. (son gözaltılardan sonra ima eden yazarlara rastlanıyor.) Özetle, yargıyı herkes serbest bırakmalı ki, adaletli sonuçlar ortaya çıksın. Meselelere haklar, hürriyetler, özgürlükler ve demokrasi perspektifinden bakılmalı. Aylardır söylediğimiz gibi bugünler demokrasiye sahip çıkma günüdür. Çünkü kurtlar puslu havayı sever… Ve puslu havadan medet umanlar, karışıklık çıkarmak isteyenler çıkabilir. Bunu yapacaklarda demokrasiyi hazmedemeyenlerdir.
04.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|