Mevsimin âfetleri
Her yaz mevsiminde, bilhassa muhâfazakâr mevkûtelerin yazarları, endişelerini okuyucuları ile paylaşırlar. Diğerlerine nazaran yaz mevsiminin âfetleri daha çoktur. Sıcaklığın insan vücûdunda meydana getirdiği yorgunluk, uyuşukluk, tenbellik gibi; zihnî ve rûhî sâhada da sıkıntılar yaşanması muhtemeldir.
Günlük işleri yaparken ârız olan gevşeklik, ibâdetlerde de insana musallat olur. Hayırlı işlerin ileri ve uygun bir zamâna ertelenmesi; zarûrî vazîfelerin ihmâle uğraması bu meyânda zikredilebilir. Hele bu mevsim içinde tâtiller, sıla-ı rahîm ziyâretleri, eski eş-dostla buluşmalar gibi meşgûliyetler sebebiyle bâzı mühim işler aksar; bâzıları da muvakkaten terk edilir.
Hazîran başlarında yazarlarımızdan Osman Zengin’in de ifâde ettiği gibi, gazete abonelerinde bile bir gevşeklik ortaya çıkar. Bu sebeple olsa gerektir, hemen her gazete yaza mahsûs bir takım hediye teşvîkleri ile okuyucunun alâkasını sürdürmeye çalışırlar. Tabiî, bu bizimki gibi temsîl ettiği topluluk adına önemli bir vazîfe îfâ eden; âdetâ, tâkipçilerinin gözü, kulağı, dili mesâbesinde bulunan bir neşir vâsıtası için söz konusu olmasa da, yine istenmeyen bir takım aksamalar kaçınılmazdır.
Çâresi olmayan bir mes’ele olmaz. Abonelerin yerlerinden uzaklaştıkları zaman uzun sürecekse, gidilecek yerlerde kısa süreli abonelikler mümkündür. Devamlı yer değiştirme sûretinde gezilerle geçecek bir tâtil düşünülüyorsa, eski aboneliğin devâmı ve gazetelerin orada biriktirilmesi uygun olur. Çünki, dönüşte bir göz atmak şeklinde bile olsa, bu, kendi penceremizden hâdiselere bakmak için gereklidir. Hem, “okunmayan gazete yenidir”… Bendeniz de, 6-7 yıldır, her yaz ve güz mevsimini şehirden uzak bir köyde geçirmekteyim. Gazetelerim şehirdeki dağıtıcıda birikmekte ve haftada bir alış-veriş için indiğimde, önümüzdeki bir haftayı geçirmek için, geçmiş bir haftada fikren seyâhatime vesîle olacak bir malzemeyi de alıp getirmiş olmaktayım. Böylece, olan biteni bir hafta geriden incelemek bâzen daha zevkli olmaktadır. Zâten, asırlar geçse bile değişmeyecek hakîkatleri ifâde eden “lâhika” sayfası, fıkıh ve dînî bahisler için “aktüalite” söz konusu değil! Yorum, görüş, makaleler günlük hâdiselerden sonra, isâbetlerini görmek açısından, daha hoş… Haber faslı, gazeteden elde edilecek bilgi bakımından en son geliyor: Radyo, TV, internet gibi vâsıtalar o ciheti iyice saf dışı bırakmış bulunuyor. Yalnız, haberin veriliş tarzında bile bizim pencereye çoğu zaman ihtiyâc var!
Gazeteden, günlük zarûrî okumalara, oradan ibâdet ve tâate müteallik mevzûlara intikal edersek; Hz. Üstâd’ın da îkâz ettiği gibi: “Bu yaz mevsimi, gaflet zamanı ve derdi maişet meşgalesi hengâmı ve şuhûru selâsenin çok sevaplı ibadet vakti ve zemin yüzündeki fırtınaların silâhla değil, diplomatlıkla çarpışmaları zamanı olduğu cihetle, gayet kuvvetli bir metanet ve vazife-i nuriye-i kudsiyede bir sebat olmazsa, Risâlei Nur’un hizmeti zararına bir atâlet, bir fütur ve tevakkuf başlar.” Gerçekten, içinde bulunduğumuz yılda, hem mübârek üç aylar yaza rastlıyor; hem de, maalesef, yeryüzünde sulh-i umûmîyi te’min edecek olan İslâmiyetin hakîkatleri ekseriyet tarafından kabullenip uygulanmadığından, hâlâ silahlı fırtınalar ve diplomatik hücûmlar devâm edip gidiyor. Ferd olarak elimizden gelen bir şey olmadığına göre, kendi dâiremizdeki işlerimizi yaparak, Cenâbı Hakk’dan âlemin ıslâhı için niyâzda bulunacağız. İnsanları selâmet sâhillerine ulaştıracak muazzam bir gemide hizmetle mükellef tayfalardan olduğumuzu unutmadan, nöbetimizi en mükemmel şekilde îfâya çalışacağız.
Âile efrâdımız, yakınlarımız, komşularımız, tanıdıklarımız için bu dönemde yapabileceğimiz çok iş var: Onlarla bire bir sohbetler ederek, samîmiyetimizi ilerletmek; birbirimizi daha iyi tanımaya çalışmak… İnsanlar, hasbî bir şekilde ve sevgi ile birbirini tanıdıkça, hakîkatlerin tebliği daha kolaylaşır. Karşımızdaki kişiye ayna olmak, ona âmir ve hoca tavrı takınmaktan daha faydalıdır. Lisân-ı hâlin, lisân-ı kalden daha ziyâde etki yapacağı ma’lûmdur… Bu fasılda, çocuklar için ayrı bir ehemmiyet, ayrı bir himmet, ayrı bir gayret gerektiğini îzâha hâcet var mı? Belki, yaz mevsiminde en fazla onlarla ilgilenmemiz ve onların eksikliklerinin giderilmesi için zaman harcamamız lâzımdır. Okulların açık olduğu sıralarda, çocuklar ders çalışmaktan, imtihanlara hazırlanmaktan doğru dürüst yemeye ve dinlenmeye imkân bulamıyorlar. Onların bilhassa ma’nevî yönden yetişmeleri için o günlerde sarfedilecek mesâî pek semeredâr olmuyor. Fakat, yazın, okul gailelerinden bir miktar uzak oldukları bu günlerde, çocuklarla daha râhat alâkadar olunur ve onlar da kendilerini verilmek isteneni daha bir kolaylıkla kabûl edebilirler.
Özetlersek; nefsimize, âilemize, çevremize, cem’iyyetimize, dâvâmıza sarfedilecek çok faydalı zamanlardayız. Tarladaki mahsûlü kaldırana kadar, fedâkâr köylülerimiz gibi, dur – durak yok… Yola devâm!
|
Ekrem KILIÇ
02.07.2008
|