"Gerçekten" haber verir 27 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Van Mevlidine doğru

Üstadımızın, hayatta iken ziyaret edip ona talebe olma mazhariyetine eren Vanlı Selahattin Akyıl Ağabeyle İzmir’de bulunduğu bir günde konuştuk.

“Allah mübarek etsin”, “Hayırlı olsun” temennilerimi ileterek yapılacak Van’daki Bediüzzaman Mevlidinden bahisle söze başlamıştık.

Selahattin Akyıl Ağabeyin tetiklemesi ile Van’daki dostlarımızın gayretleri sonucu alınan Van Mevlidi kararı isabetli olmuştur.

İnşallah çok güzel hizmetlere vesile olacaktır.

Van, Van Mevlidi ve mevlidler söz konusu olunca geçmiş yıllarda Van’da yapılan Bediüzzaman Mevlidlerinin hepsinin organizasyonunda görev alan birisi olarak, 3 Ağustos’ta yapılacak Bediüzzaman Mevlidiyle alâkalı işimden bir kaç kelâm etmek arzusu uyandı.

Geçmişte yapılan Bediüzzaman Mevlidleri vatan sathında sanki birer ayrı bayram havası oluştururlardı.

Yurdun dört bir yanından Van’a akın ederek gelen Nur yolcusu insanlar, muhabbet yelleri estirerek “Biz muhabbet fedaileriyiz” sözünü teyiden bütün ehli imanla kucaklaşmanın sıcak iklimini yaşatırlardı insanlara...

Bunlarla birlikte birlik, beraberlik, muhabbet, kaynaşma, paylaşma ve müsbet hareketin güzel örneklerine vesile olunurdu...

3 Ağustos tarihinde yapılacağı gazetemizde ilân edilince, eski yıllarda yapılan mevlidlerin ihtişamı da gönüllerde aksetmeye başladı.

Önceki yıllarda yapılan Van, Isparta, Urfa ve Ankara Mevlidleri birlik mesajlarının yanı sıra hizmette muhabbet, uhuvvet, ihlâsın güzel örneklerini de göstermede oldukça manidar ve güzel hizmetlerdendi... Araya giren zaman akımı içinde bu güzel unsurların yaşatılmasına vesile olan Ankara ve Urfa Mevlidleri de hep bu bağlamda güzel hizmetlere vesile olmaya devam ediyordu.

İnşallah bu defaki Van Mevlidi kalınan yerden güzelliklerin başlangıcı ve devamına vesile teşkil eder... Geçmiş yıllarda yapılan Van Mevlidinin hatıraları bir çok nurlu simada canlılığını muhafaza ettiği gibi, bizde de aynı duyguların yaşanmasına sebep olmaktadır.

Rahmetli Ali Uçar ve Halil Uslu ağabeylerle birlikte Van’a gelen misafirleri organize etme ve karşılama saadeti hâlâ içimde canlılığını muhafaza etmektedir. Hiç unutmam, Van’da yapılan mevlidlere katılan binlerce insanın Van’a akın etmesi ve nurlu hakikatleri Van sahrasında solumaya vesile olması ve aynı zamanda, mevlidlerin ülke birliğine katkısı unutulur gibi değildir.

Yapılan mevlidlerin mahallinden o yıllarda gazetemiz adına yaptığımız haber, yazı yoluyla kitlelere duyurulmasında aldığım vazifenin verdiği saadeti de hiç unutmuş değilim...

Van’da yapılacak Bediüzzaman Mevlidinin ardından Isparta, Urfa ve Ankara’da yapılmasının heyecanı duâ olsun İnşallah...

3 Ağustos’ta Van’da yapılacak Bediüzzaman Mevlidine bu yıl yurdun dört bir yanından katılımın yüksek olması bekleniyor.

3 Ağustos Van mevlidinde buluşmak ümit ve temennisiyle...

Mustafa ÖZTÜRKÇÜ

27.07.2008


Müsbet tenkit

Bu müsbet kelimesi, bize Bediüzzaman'ın “müsbet hareket” düsturundan tevarüs etmiştir. Herhangi bir işin müsbet yönüne bakıp, yani güzel görüp güzel düşünmeye başlayınca, hayatımızdan lezzet alıyoruz Elhamdülillah. Hangi fiilimizde müsbet hareket ettiysek, hayırlı neticeler alıyoruz.

Geçenlerde bir internet sitesinde gözüme çarpan bir reklâm canımı sıkmıştı. Mamulün reklâmı yapılırken, “doğadan gelen mû’cize” ifadesi kullanılıyordu. Tabiî, bu ifade biraz şirk koktuğu için (çoğunlukla da firmalar bilmeden yapıyorlar), “Tabiat Risâlesi” gibi bir eserle imanı takviye olmuş kimseler olarak inancımıza ters gelmişti.

Bu reklâmı görünce yirmi yıl önce yine başımdan geçen bir hadiseyi hatırladım:

1988 senesinde Balıkesir’deydim. Televizyonda bir margarin yağının reklâmı yapılıyordu. Bir tiyatro san’atçısı kadın rol alıyordu reklâmda. En sonunda da “doğadan size” anonsuyla bitiyordu reklâm. Bunu görünce canım sıkıldı. “Yahu, bu bilerek veya bilmeyerek tevhid inancına zıt birşey, şirk kokuyor “ dedim. Hemen düşünmeye başladım, ”Ne yapılabilir veya ne yaparım?” diye. Birden aklına geldi ki, ”Ben bunlara güzel bir mektup yazayım.”

Ve oturup yazdım; mamullerini aldığımızdan v.s. falan bahsedip, bir fasıl geçtikten sonra, ”TV’de yağınızla ilgili gördüğüm reklâmda geçen ifadeler biraz bizi üzdü. Orada geçen bu cümle bizim inancımıza terstir. Sizler de Müslümansınızdır şüphesiz. Bunda herhalde reklâm şirketinin bir yanlışlığı olmuştur.” Bu mealde yazıp, mektubu yolladım. Aynı zamanda da reklâmı takip ediyorum. Hep aynı minval üzere gidiyor.

Yaklaşık bir ay kadar geçti, baktım, reklâmın anonsu değişti. ”Mutfaktan size” gibi birşey oldu. Ben şaşırdım. ”Allah Allah! Acaba bizim mektubun bir tesiri oldu mu yoksa?” diye söylendim. Birkaç gün sonra firmadan bana mektup geldi: “Sayın Osman Zengin, Mamüllerimize, dolayısıyla firmamıza göstermiş olduğunuz yakın ilgiye teşekkür ederiz. Kıymetli ikazınıza binaen ibarenin reklâmdan çıkarılması hususu reklâm ajansımıza talimaten bildirilmiştir. Bilgilerinizi rica eder, işlerinizde başarılar dileriz” diye.

Aman Allah’ım! Nasıl sevindim. ”Yani şimdi binlerce insan sokağa dökülse, alayiş, nümayiş yapsa, bağırsa, çağırsa bu netice alınamazdı, çok şükür” dedim. Ve müsbet hareket gibi, müsbet ile başlayan her şeyin neticesinin güzel olduğunu veya olacağını bir defa daha görmüş olduk. Müsbet düşünme, müsbet tenkit v.s. gibi.

Bir ağabeyimiz anlatmıştı: Bir şehirde zengin ve tahsilli, kültürlü bir zat varmış. Cuma namazlarına gidiyor, ama beş vakit kılmıyormuş. Malûm zihniyet sahipleri de bu zata herkesin içinde “Bu var ya bu, beynamazdır ha. Sadece Cuma namazlarını kılar” deyip, adamı rencide ederlermiş. O da onlara bozulurmuş. Nasıl olmuşsa bir gün bizim arkadaşlarla tanışmış, tabiî onların elinde ölçü ve düstur olduğundan yeri geldiğinde ”Bu ağabeyimiz var ya, çok iyi bir insan. Cuma namazlarını hiç kaçırmaz” demişler. Tabiî bu şekilde yaklaşım adamın da hoşuna gitmiş. ”Bu insanlar beni öyle bir anlattılar ki, sanki beş vakit namaz kılıyormuşum intibaını verdiler. Bari beş vakit kılmaya başlayayım“ diye namazlarını kılmaya başlamış. İşte bu da müsbet düşünmenin bir nümunesi.

Neyse, baştaki girişti esas mevzumuz. İşte, o reklâmdan sonra ilgili arkadaşları aradım ve hatırlattım. Peşinden de firmaya telefon ederek durumu izah ettim. Onlar da memnun oldular ve bir müddet sonra baktım ki, reklâm anonsu değişerek müsbet ifadeye gelmiş.

Yine yaşanmış bir hatıra ile yazıyı bitireyim: 70‘li yılların sonlarında idi herhalde. TRT‘de bir daire başkanını ziyarete giden arkadaşlarımız anlatmıştı. Sohbet esnasında arkadaşlar ona demişler ki, “Niye bizim kendi öz müziğimizden; şarkılarımızdan, türkülerimizden çok Batı müziği, aranjman çalınıyor?” Arkadaş diyor ki: “Bizi aldı bir yere götürdü. Kiler gibi bir oda. Kapısını açtı, içeride bir sürü mektup. ‘Bakın, bunlar vatandaştan gelen istek mektupları’ deyip, bize rastgele beş-on tane mektup seçtirdi ve açıp okuttu. Şaşırmıştık, gelen mektupların bir tanesinde dahi, bizim müziğimizden istek yoktu. O zaman bize dedi ki: İşte bu şekilde vatandaşın isteğine göre değerlendirme yapılıyor.”

Benim bunları anlatmamdaki maksadım; herhangi bir yanlış şey gördüğümüzde üşenmeden vazifemizi yapacağız. Kırmadan, rencide etmeden, güzel bir üslûpla muhataba yaklaşıldığında, mutlaka güzel neticeler alınıyor.

Osman ZENGİN

27.07.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır