Austrevicius: Türkiye AB'ye üye olacak, AB Türkiye'ye değil. Bu yüzden kurallara ve kriterlere, AB'ye uyum sağlaması gereken taraf Türkiye. Tabiî ki ülkeler değişmemeli ve kendilerine has ve öz yapılarını korumalılar.
3,5 milyon nüfusuyla Litvanya; 1990 yılında SSCB’den bağımsızlığını ilân etmiş ve Mayıs 2004’ten bu yana AB üyesi olan bir Kuzey Avrupa ülkesi. Bu eski SSCB, yeni AB ülkesinin parlamentosunda 141 milletvekiliyle 8 parti temsil ediliyor. Ekim ayında yapılacak olan genel seçimlere hazırlanan ülkedeki siyasî partilerden biri olan, Litvanya Cumhuriyeti Liberaller Hareketi milletvekili ve daha önce de Finlandiya Büyükelçiliği, Başbakanlık Dış İlişkiler Başdanışmanlığı ve AB Baş müzakereciliği görevlerinde bulunan Petras Austrevicius ile ülkedeki mevcut politik ve ekonomik durum hakkında konuştuk.
Litvanya, Ekim ayında yapılacak seçimlere hazırlanıyor. Sizin seçimlerle ilgili düşünceleriniz
nelerdir?
Petras Austrevicius: Maalesef halkın seçimlere katılımı çok az. Bir önceki seçimlerde sadece yüzde 46’lık bir katılım sağlanmıştı. Bu seçimlerde durumun ne olacağını tam olarak bilemiyorum, fakat halkın beklentisi çok az olduğu için, seçimlerde oy kullanmayı anlamsız buluyorlar. Biz de bunun değişmesi ve insanların hassasiyetlerini tekrar kazanıp, vatandaşlık görevlerini bilinçli olarak yerlerine getirmeleri için çabalıyoruz.
Peki, siz parti olarak ne gibi yenilikler sunuyorsunuz?
Biz, insanların gelecekteki hayatlarını değiştirecek ve etkileyecek daha hırslı yenilikler sunuyoruz. Bunların hepsinin başında eğitimin geldiğine inandığımız için, daha iyi bir eğitim sistemi, farklı eğitim stratejileri ve eğitimde rekabet ile beraber yüksek seviyede bir eğitim sistemi getirerek, mevcut sistemi de tamamen yenileyerek, gelecek nesiller için şimdiden çalışmayı düşünüyoruz. Eğitim sisteminin yanı sıra, ekonomide de rekabet olmasını savunuyoruz ve böylece özellikle piyasaya ve pazar ekonomisine canlılık getirmeyi düşünüyoruz. Tabiî ki, ekonomik alandaki düzenlemelerde haksız rekabet değil, haklı rekabeti esas alan reformlar getirmeyi düşünüyoruz.
Bütün bunların yanı sıra, aile politikaları yeniden düzenlenmeli ve aileler desteklenmeli diye düşünüyorum. Bürokrasinin azaltılması da çok önemli bir nokta. İyi bir yönetim ve azaltılmış bürokrasi ihtiyacımız olan şeyler.
Hepimizin bildiği kadarıyla Litvanya, uzun ve soğuk kışların yaşandığı bir ülke. Küresel ısınmanın ve artan enerji fiyatlarının ülkeye ve ekonomiye ne gibi etkileri oldu?
Bu, şu an gündemde olan bir konu. Orta gelirli bir ailenin aylık gelirinin büyük bir kısmı maalesef yakıt harcamalarına gidiyor. Ortalama 7-8 ay kış yaşandığını ve bu sürenin tamamında az ya da çok, kalorifer veya diğer ısıtma teknolojilerinin kullanıldığını hesap edersek, bu çok yüklü bir miktar. Bu konuyla ilgili, "yenileme programı” isimli yeni bir yasama önerisi sunuldu. Bununla birlikte, bütün evlerdeki ısı yalıtımının yeniden gözden geçirilmesi ve en yüksek düzeyde yalıtım sağlanması ve de doğal gaz yerine çevre dostu bio yakıt kullanımının yürürlüğe geçmesi bekleniyor.
Litvanya’da AB üyeliğinden sonra ne gibi gelişmeler ve değişmeler oldu?
Öncelikle ben, bizim de üye olduğumuz yıl olan 2004’te gerçekleşen genişleme etabının, AB’nin en büyük başarılarından biri olduğuna inanıyorum. Ülkemizdeki duruma baktığımız zaman ise, genel anlamda olumlu gelişmeler olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Biz, AB üyeliğini hak edebilmek için çok şey yaptık. Ülkemizde çok şey değişti. Kriterlere uyum sağlamak için çok çalıştık. Çünkü; AB’ye uyum sağlaması gereken taraf biziz. AB’nin bize uyum sağlaması beklenemez. Bu üyelikten kazançlı çıkan hem AB, hem de ülkemiz oldu. Şimdi sınırları olmayan tek bir ekonomi içerisindeyiz. Biz de, artık büyük bir karar mekanizmasının parçasıyız. Ülkemizin güvenliğine ve AB’nin istikrarına büyük katkı olduğunu düşünüyorum. AB çoğu konuda bize büyük destek oluyor.
Litvanya’dan baktığınız zaman, Türkiye’yi nasıl görüyorsunuz?
Türkiye, çok daha ortada olan bir ülke. Türk diplomatlarla tanıştığım ve görüştüğüm zaman, onların biz Avrupalı meslektaşlarıyla, aynı zihniyette olan kişiler olduğunu kolaylıkla görüyorum. Ülkeye gidip, farklı çoğu bölgeyi gördüğüm zaman ise, ülkenin ne kadar değişik bir yapıda ve ne kadar renkli olduğunu görüyorum.
Peki, ya Türkiye-Litvanya ilişkileri? Bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz?
Şu an fırsatlar çağında yaşıyoruz. Çok şanslıyız. Bizden önceki nesillere kıyasla daha çok seyahat edip, birbirimizi tanıyor ve kültürlerimizi öğreniyoruz. Özellikle bu seyahatler vasıtasıyla, gayriresmî yoldan insanlarımız kültür alış verişinde bulunuyorlar ve birbirlerini daha iyi tanıyor, ülkelerini öğreniyorlar. Özellikle Türkiye’ye tatile gidip, hayran kalıp, daha sonra oraya yatırım yapan birçok vatandaşımız var. Bu vatandaşlarımız oraya yerleşmeyi düşünüyorlar. Ben her iki halkın birbirleriyle çok daha iyi kaynaştığını ve de kaynaşacağını düşünüyorum.
Kültürel ve ekonomik açıdan da ilişkilerimiz gayet iyi. Bir müddet önce Türk F-16 uçakları, Baltık hava sahasında bir gösteri yaptılar. Bu bir dayanışma örneğidir.
Türkiye’nin AB’ye üyeliği ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Sürecin çok iyi başladığını düşünüyorum. Süreç başladıktan sonra, artık kurallara göre gidişata bakmalıyız. Kurallar belli, kriterler herkes tarafından bilinmekte. Belki biraz zaman alacak, ama taraflar arasında anlaşma sağlandıktan sonra her şey kolay olacak diye düşünüyorum. Önemli bir nokta da; Türkiye, AB’ye üye olacak, AB Türkiye’ye değil. Bu yüzden kurallara ve kriterlere, AB’ye uyum sağlaması gereken taraf Türkiye. Tabiî ki ülkeler değişmemeli ve kendilerine has ve öz yapılarını korumalılar. Bence ülkelerin AB’ye en büyük katkıları da bu.
Fakat, Türkiye profili diğer ülkelerden oldukça farklı. Ortada belli bir etki yapan gerçeklikler var. Meselâ Türkiye’nin genç ve dinamik bir nüfusu var. Böylelikle gelecekteki en büyük AB ülkesi Türkiye olacak gibi gözüküyor. Nüfusa ve yüzölçümüne bağlı olarak, Türkiye’de farklı durumlar da söz konusu. Örnek verecek olursak, Türkiye’de tarım bile büyük yüzdelerde. AB’nin ortak tarım politikasına Türkiye’nin adapte olması neredeyse imkânsız. Bu ve bunun gibi bazı istisnai durumlarda, belki de AB’nin Türkiye’ye uyum sağlaması gerekecek. Bu uyum sürecinin, biraz da, karşılıklı bir uyum süreci olması gerekiyor.
Sizce, korkulduğu gibi; Fransa’nın AB Dönem Başkanlığı, Türkiye’nin üyelik sürecini yavaşlatması, ya da farklı bir olumsuz etki yapması mümkün müdür?
Tabiî ki dönem başkanlığının AB’de belli etkileri olacaktır. Fakat, başkanlığın görevi, orta yolun bulunmasını sağlamak ve olayları yönetmek, bir nev'î uzlaşmacılık yapmaktır. Yine de fazla abartılması gereken bir konu değil. Çünkü, eninde sonunda altı aylık bir dönem ve başkanlığı elinde bulunduran ülke ne olursa olsun Avrupa’nın ortak iradesine karşı hamleler yapamaz. Sinyalleri ve Avrupa’nın beynini bilmeleri, hissetmeleri ve ona göre oynamaları gerekmektedir.
Son olarak; Litvanya’da gerek hükümet, gerekse diğer siyasî partiler yahut organizasyonlar tarafından Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyecek kampanyalar yürütülüyor mu?
Biz de bu üyelik sürecinden geçtik ve yeni üyelerin önü her zaman açık olmalı bence. Hükümet Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyor olmalı ve bu yönde bazı kampanyalar yürütüyor olabilir. Kriterlere uyan, ülkede gerekli reformları gerçekleştiren bir aday ülkeye destek verilmesi oldukça normal ve olması gereken de bu zaten. Tabiî, AB’deki bütün zihniyetlerin de Türkiye’nin üyeliğine hazır olması gerekmektedir.
Bunların yanı sıra; Mart-Haziran ayları arasında Avrupa Komisyonu Litvanya Temsilciliği, Parlamento’nun Avrupa Bilgi Bürosu, Türkiye Vilnius Büyükelçiliği ve benim öncülüğümde bir tartışma forumu düzenlendi. Bu forumun ana teması, Türkiye’nin AB üyeliği idi. Forum çerçevesinde, 60 okul öğrencisi, farklı AB üyelerini, müzakere birimlerini ve AB başkanlığını temsil ettiler. Ve sonucunda finalistler Brüksel ve Ankara’ya kısa bir seyahat kazandılar. Bu ve bunun gibi aktivitelerle, hem gençliğin bu konulardaki bilgisini arttırıyoruz, hem de halkın konuya daha fazla ilgisini çekiyoruz.
Bize ayırdığınız vakit ve bu güzel sohbet için teşekkür ederiz.
Rica ederim. Burada genç bir Türk gazeteciyi görmek beni şaşırttığı kadar çok da sevindirdi ve ben de bu sohbetten çok memnun oldum. Bildiğiniz gibi 2009 yılında Vilnius, Avrupa Kültür Başşehri seçildi. Programlarımıza katılırsanız, memnun oluruz.
|