Türkiye’de zaman zaman “irtica yaygaraları” koparılır. Herkesin anladığı bir irtica tanımı vardır. İrtica kelime anlamı olarak “gericilik…” demektir. Peki geri giden nedir? Geriye götürenler, yani “irticacılar” yani “gericiler” kimlerdir? İrticacı denilerek kimler kastedilir? Bu soruların cevabını net şekilde verebilen kimse olmamıştır. Ama birileri ihtiyaç duyduğunda bu yaygara koparılır.
Şimdi koparılan bir irtica yaygarası yokken nereden çıktı “irtica” lafı diyebilirsiniz. Okulların açılmasıyla birlikte öğrencilere dağıtılan Milli Güvenlik Bilgisi ders kitabında irticadan bahsediliyor. Malum bu derse askerler giriyor. Askerler girdiğinden mi böyle hazırlandı, ya da onlara şirin gözükmek adı da mı böyle yazıldı bilemiyoruz. Bakın “irticai faaliyetler”le ilgili neler yazılmış: “Bugün de irticai unsurların, din perdesi altında her alanda Atatürk’e ve onun inkılâplarına saldırı devam etmektedir. Bizlere düşen görev, Atatürk ilkelerine sımsıkı bağlanarak, cumhuriyetimizin temel kazanımı olan laikliği her türlü tehdide karşı korumaktır…”
Aynı kitap da irtica ise şöyle tanımlanmış: “Dinî değerlerin istismar edilerek siyasî emellere alet edilmesi, yanlış düşünce ve inanışların din adına halka benimsetilerek mevcut devlet ve toplum hayatını yıkıp onun yerine daha geri bir düzen kurma amacına yönelik faaliyetlere verilen ortak isimdir…” Kitapta irticaının panzehirinin de laiklik olduğu vurgulanmış.
* * *
Bu tanımı okuyunca bundan tam 2 yıl önce yine böyle irtica yaygaralarının yapıldığı bir dönemde Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, 4982 Sayılı Bilgi Edinme Kanunu gereğince başta Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı ve MGK olmak üzere bazı kurum ve kuruluşlara “İrtica nedir? İrtica suç mudur, suç ise kimler bu suçtan yargılanmıştır” şeklindeki sorular sormuştu. Ve gelen cevapları basın toplantısıyla açıklamıştı.
O tarihte, liselerde okutulan Milli Güvenlik Kitabında irticaının tanımı yapılmasına rağmen koca koca devletin kurumları bir tanım getirememişlerdi.
İşte “irtica nedir?” sorusuna devletin kurumlardan gelen cevaplardan bazıları:
Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer’in 12 Nisan 2006 tarihinde Harp Akademileri Komutanlığı’nda yaptığı konuşmada “irticaın devlete sızdığı” yönündeki açıklamaları üzerine gönderilen yazıya cevap: “Cumhurbaşkanının konuşmaları kendi takdiridir.”
Millî Güvenlik Kurulu bildirilerinde irtica vurgusunun yapılmasına cevap: “Talebinizin irticaın genel tanımı gibi geniş kapsamlı bir konuda genel ve soyut nitelikte olduğu görülmektedir. Bunun için işleme konulamaz.”
Yargıtay Başkanlığı; “Yargı organları anılan yasanın kapsamı dışında bırakılmıştır.”
Adalet Bakanlığı “İrtica suçundan kaç kişinin yakalandığı ve haklarında ne gibi işlem yapıldığı” yönündeki soruya: “Ayrı ve özel bir çalışma, araştırma, inceleme ve analiz neticesinde oluşturulabilecek türden bir bilgiye yönelik başvurunuza cevap verilememiştir.”
İçişleri Bakanlığı, “Kanunda irtica suçu mevcut olmadığından ve irtica suçları kavramıyla hangi suçların ifade edildiği anlaşılamadığından dilekçenizde talep ettiğiniz konulara cevap verilememiştir.”
Ankara Cumhuriyet Savcılığı: “İrtica ile ilgili herhangi bir soruşturma hazırlık dosyası yoktur.”
Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Danıştay, ODTÜ ve Ankara Üniversitesi hiçbir cevap göndermezken, Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde hazırlanan soruya detaylı cevap veren tek kurum Diyanet İşleri Başkanlığı olmuş ve irticaı, “Dinden sapmak, tekrar cehalet ve şirk hayatına dönmektir” şeklinde tanımlamıştı.
* * *
Devletin kurumları tarafından dahi tarifi net şekilde yapılamayan irticaının ders kitaplarında “tanımlanması”nı yapanları tebrik etmek lazım! Hiç değilse bir tanıma kavuşmuş oldu! Ancak ihtilâllerin ve ara dönemlerin sebeplerinden sayılan, ezanın aslına çevrilmesine, çocukların dinini öğretmesi amacıyla kurulan imam hatiplerinin açılmasına, başörtüsü ile okuma ve çalışmaya irtica suçlamalarının gerçekçi olmadığı görülmesine rağmen neden çocuklara bu yönde şeyler öğretiliyor?
Gizli siyaset belgelerinde “irtica birinci tehdit” olarak belirtildi. İrtica bahane edilerek başörtülü öğrenciler okullarından uzaklaştırıldı. İnsanlar “irticacı” damgası ile memuriyetten atıldı. Şimdi irticaın tanımı yapılarak çocuklara şimdiden gözdağı mı verilmek isteniyor? Biz bir anlam çıkaramadık. Ama birilerinin de bu soruları cevaplaması lâzımdır diye düşünüyoruz.
Darbeleri meşru gösteren kitaptaki yanlış düzeltilerek bir hatadan dönülüyor. Bu kitap da toplanacak ya da değiştirilecek mi merakla bekliyoruz.
21.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|