"Gerçekten" haber verir 27 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hasan YÜKSELTEN

Paranın unutturduğu Hipokrat yemini



“Tıp fakültesinden aldığım bu diplomanın bana kazandırdığı hak ve yetkileri kötüye kullanmayacağıma, hayatımı insanlık hizmetlerine adayacağıma, insan hayatına mutlak sûrette saygı göstereceğime ve bilgilerimi insanlık aleyhine kullanmayacağıma, mesleğim dolayısıyla öğrendiğim sırları saklayacağıma, hocalarıma ve meslektaşlarıma saygı göstereceğime din, milliyet, cinsiyet, ırk ve parti farklarının görevimle vicdanım arasına girmesine izin vermeyeceğime, mesleğimi dürüstlükle ve onurla yapacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.”

(Hipokrat Yemini)

İLKOKULU okuduğum köyün öğretmeni aynı zamanda fahri sağlık görevlisiydi. İğne yapmak, serum takmak, pansuman, vs. gibi sağlık işlerini yapardı. Günün her saatinde köylüler kendisinin kapısını çalabilirdi. Gecenin yarısı da olsa hiç üşenmeden insanların yardımına koşan bu gönül insanı, kimseden asla para veya hediye de kabul etmezdi. Karşılık beklemeden yardım etmenin, diğergamlığın, almanın değil de vermenin yüceltildiği bir hayat tarzının örneğini ilk kez onun şahsında görme imkânım olmuştu.

O günlerin üzerinden uzun bir zaman geçmedi ancak bugün, vermenin değil de almanın öncelendiği bir hayat anlayışının içerisindeyiz. Dış dünyadaki çölleşmeye paralel olarak iç dünyalarda da yaşanan çölleşmenin neticesinde insanî değerler artık çok da umursanmıyor maalesef. Belki de bu yüzden, sürekli kendisini düşünmekten ötürü evhamlıdır modern çağ insanı. Sağlığın ve gençliğin kutsallaştırıldığı bir zamanda en çok da gençliğini ve sağlığını kaybetme ihtimaline karşı evhamlıdır. Nitekim eskiden bir şehirde bir hastane ihtiyaca karşılık verebilirken, bugün hemen hemen her semtte bir hastane olmasına rağmen, ihtiyaç karşılanamıyor. Hayat artık iki hastane odası arasında yaşanıyor. Eskiden evde doğup evde ölen insanlar artık büyük oranda hastanede doğup hastanede ölüyor. Ve insanların vehimlerinden faydalanan sağlık sektörü insanlara çok kolay tahakküm edebiliyor.

Günümüzde birçok sektör gibi tıp da ticarileşti maalesef. Fiziksel şartlar geçmişle kıyaslanmayacak oranda iyi ancak temel yanlışlık maddî yoksulluktan değil ruhlardaki ahlâk yoksulluğundan kaynaklanıyor. Satılık hastalıkların hastane koridorlarında doktorlar ve ilâç firmaları tarafından pazarlandığı bir zamandayız.1 Ülkemizde doktorluğun, idealist olan çok küçük bir azınlık haricinde, insanlığa hizmet için değil de, daha çok para kazanmak için tercih edildiği bir gerçek. Bunun sonucudur ki, hastayı insan gibi değil de, bir dosya numarası, bir hastalık ismi, bir müşteri ya da bir banknot olarak gören, insaniyetten uzak tavırlı, tüccar zihniyetli doktorlara her yerde rastlayabiliyoruz. Belki de bu yüzden eskiden itibar gören, saygı duyulan doktorluk mesleğine artık o kadar saygı duyulmuyor.

Tüketim çağında, heveslerinin peşinde modern fukara hayatı yaşayan günümüz toplumundaki yozlaşma sadece sağlık sektörüne has değil elbette. Ancak insanların üzerinde en çok titredikleri varlıkları olan sağlıklarıyla ilgili yaşadıkları problemler daha çok göze batıyor. İnsanın kendisini en aciz hissettiği, şefkat ve merhamete en çok ihtiyacı olduğu bir zamanda o insana tahakküm edilmesi, onun insandan ziyade ceset ya da banknot olarak görülmesi vicdanlarda derin bir yara açıyor. Her mesleğin stresi ve yoğunluğu olabilir ancak böyle olması kimseye karşısındakini aşağılama, denek olarak kullanma veya dolandırma hakkını vermez. Oysa ülkemizde kamu hastanelerine giden hastaların aşağılandığı, kobay gibi kullanıldığı, insanca muâmele görmediği, özel hastanelere gidenlerinse gereksiz test ve tahlillerle dolandırıldığı büyük oranda bir gerçek. Özellikle özel hastanelerde, sizden istenen test ve tahlillerin gerçekten gerekli olduğuna hiç emin olamıyorsunuz. Zira hastane yönetimi, doktorlara belli sayıda test yapmaları gibi bir zorunluluk dayatıyor. Toplumdaki temel ahlâk zaafı her alanda karşımıza çıkıyor. Karşılıksız yardımın en güzel örneklerini yüzyıllarca sadaka taşlarıyla, vakıflarıyla gösteren bu milletin, günümüzde bu kadar ahlâk fukarası bir duruma düşmesi insanı çok düşündürüyor. Sağlık sektörünün bir an önce materyalist anlayıştan insan odaklı anlayışa geçmesi gerekirken, her bireyin de kendi kapısının önünü süpürmesi gerekiyor.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen, yine de ümitvâr olmamız gerektiğine inanıyorum. Çünkü az da olsa hâlâ insaniyeti unutmayan, idealist doktorlara rastlayabiliyoruz çok şükür. Ara sıra da olsa, meslek ahlâkını maddî değerlerden üstün tutan, mert yürekli, fedakâr, dürüst doktorları görmek, sağlık sektöründeki çürümüşlüğe karşı umutlarımızı yeşertiyor. Sağlık sektörü bu öncü doktorlar üzerinden kendisini temizleyecektir diye düşünüyorum. Birgün Hipokrat yemininin tekrar hatırlanacağını, bütün hastanelerin tüccar zihniyetinden kurtulup insanca muâmeleye döneceklerini hayal ediyorum. Ve ben hâlâ her doktora gidişimde fedakâr ilkokul öğretmenimi hatırlıyorum.

Dipnot:

1- Konuyla ilgili bakınız: Satılık Hastalıklar, Ray Moynihan / Alan Cassels, Hayy Kitap

27.08.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (21.06.2008) - Bizi lükse alıştırmayın

  (19.04.2008) - Kanunun gözü terazinin özü müdür?

  (08.04.2008) - Mahzun bakışlı köpekler ve darbeciler

  (08.03.2008) - Musalla taşı

  (24.02.2008) - Bazen daha fazladır her şey

  (13.12.2007) - Hayat eve dönmektir çoğu zaman

  (05.12.2007) - Maşrapasını atan Diyojen

  (01.11.2007) - ‘Askerimiz fakirdendir’

  (31.08.2007) - Ağustos böceğinin vedâ turları

  (13.06.2007) - Zaman iktisat zamanı

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır