"Gerçekten" haber verir 23 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Habib FİDAN

Hayat bu can!...



Hey can!... Yüreğimizden avucumuza bıraktığımız nice düşler uçurduk ufuklara. Çocuksu sevinçlerdi, sadece yaşadığımız. Daha kirlenmemiş dünyamızı, dünyalara katık etmekti amacımız; ipini sımsıkı tuttuğumuz uçurtmalarımızı göklere uçururken. Daha tatmamışken ensemizde kasırganın dehşet nefesini, daha gezinirken saçlarımızda tatlı bir meltem, yazgımıza doğru yollara düştük. Dilimizde, “Bilir misin hancı, bu güne kadar / Hanından kaç yolcu çıktı bu yola? / Sıladan gurbete giden yolcular / Kaç damla gözyaşı döktü bu yola?” türünden mısraların dokuduğu ilmek ilmek sorularla, nakış nakış işledik uzun ince yolumuzu.

Evet can! Kimi zaman yandık, kimi zaman yakıldık; ne kadar toza toprağa bulansa da yüreğimiz, elimizden tutardı bizi ülkümüz. Evet, yakut uzaklıklarda bulunurdu bizi bekleyen yitik yurdumuz. Ve biz yürümeliydik… Leylî sabahlarda, Mecnun gibi çölleri kan eylemeliydik her adımımızda. “Dinle!” nidasıyla, döne döne nasıl döşediyse yolunu kutlu ülkenin kıyılarına Mevlânâ; “Dağlar ile taşlar ile” yana yakıla, nasıl yol eylediyse garip Yunus uzakları; çığlık çığlığa mekân eylemeliydik biz de ufukları…

Oysa can!... Saatin tiktaklarını dinlemekle geçti ömrümüz. Avuçlarımızda boğduğumuz düşlerimiz can verirken toprakta, koptu ipleri uçurtmalarımızın. Kirlenmiş dünyada bedbinlikle yetinen yüreğimiz, sessiz ağıtlarla mı geçirmeliydi zamanı? Hayat denen büyük lütfu, böyle mi idrak edecekti ruhumuz? Hani, “Hayat, bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir(Bineğidir).” düsturu? Yoksa “Nerde o günler, o şevk o heyecan… Gittikçe artıyor yalnızlığımız” diyen şâirlik melankolisi mi sardı dört bir yanımızı? Her şey gibi, dostlukların da hesaplar üzerine kurulduğunu anlayan yüreğimizin isyanı mı bizi suskunluğa boğan? Zihinleri kendinden geçiren demdemeleri; sessiz, sakin ve kimsesizliğe mi düştü hayallerimizin?

Yine de can!... Tezatların kapanında kısılışın bir isyanı olsa da yüreğimizde, yorgunlukla büyüyen yeknesaklık içinde, korkular sarsa da umut dağımızı; uyku sarhoşluğu, pençesine almışsa da bedenimizi; bizi biz yapan her şeyimizi, kemirmeye başlamışsa da kaygılar; pencerelerimizden dışarı baktığımızda, dalga dalga üstümüze yığılsa da ıssızlık; “Tevehhüm ile yoktan elem almak, rahmet ve kader-i İlâhiyeye itimadsızlıktır…(Said Nursî)” sözünü idrakimize katık edenlerdeniz, unutma! Sahi, “Mutluluk, bir yola bilerek gidenlerin hakkıdır” demiyor mu Şirazlı Sâdi? O hâlde çoğu zaman kendimizi dinlemek, yıpranmış duygularımızı dinginleştirmek için âdet edindiğimiz bu ruhî yürüyüşler, neden ruhu âzaba sürükleyen bir yolculuğun başlangıcı olsun?

Uyan can!... Kollardan ve bacaklardan çekilmedikçe hayat usaresi, atıyorsa hâlâ kalbimiz ezelî ritmin zembereğinde, ufkun kollarında uhrevî yalnızlığın gölgesinde bize doğru açılan bir “yarın”a somurtmak neden? Hayatın kaldırımlarını arşınlarken bir bir, “Âkil odur ki, ferahlı ve güzel şeylerle meşgul olup çirkin, sıkıntılı şeylere ehemmiyet vermez, şekva ve merak yerinde şükreder, sevinir (Said Nursî).” sözleriyle aklımızın kanatlarında gönlümüzü enginlere taşımaya yanaşmamak neden?

Bil Can!... Bütün mesele; hayat denen bu tezatlar pazarında, tezgâhları önünde satıcıların cıyak cıyak bağırdıkları sahte inciler ile bir kuyumcu dükkânının sâkin ve sessiz havası içinde, hiçbir çığırtkana muhtaç olmadan er geç değerleneceği günü bekleyen gerçek inci arasındaki farkı anlamaktır… Ve bunu da unutma: Görmeyi bilen her insan için, güneş her gün aynı ihtişam ve güzellikte doğabilir. Yoksa, “Geldi geçti ömrüm benim, şol yel esip geçmiş gibi / Hele bana şöyle gele, şol göz açıp yummuş gibi” türünden, pişmanlıklara düşme ihtimali var can…

23.08.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (16.08.2008) - SAVAŞA DAİR

  (02.08.2008) - Yangın var

  (26.07.2008) - Taziye edebiyatı

  (19.07.2008) - Neler oluyor bize?

  (05.07.2008) - Geceye medhiye

  (28.06.2008) - Hayatımız(da) futbol

  (21.06.2008) - Güzel (i) görmek elimizde

  (14.06.2008) - Karne serencamı

  (07.06.2008) - Ahmet Haşim’in “O belde”sinde

  (31.05.2008) - İstanbul’u anla(t)mak

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır