Yıllardır yurt içi ve yurt dışı olarak seyahat etmeme rağmen, okyanus aşırı ve en uzun hava yolculuğumu bu sefer gerçekleştirdim. Avrupa’da seyahat etmenin verdiği alışkanlıkla Kanada’daki priz girişlerine uyacak ekstra priz aparatı getirmemiş, Türkiye ile zaman farkının bu kadar uzun olduğunu da unutmuş olduğumu anladığımda, geçen haftaki yazımı göndermek için vakit çok geç olmuştu. Kanada şartlarına uyan bütün donanımlara bu hafta içerisinde kavuşur kavuşmaz, bu semalarda neler oluyor, biraz anlatmak istedim.
Burada dünyanın 120 ülkesinden her renk, ırk, dil, din ve etnik kökene sahip 500 genç, Türkiye’yi temsilen burada bulunan bir grup gençten biri âcizane ben olmak üzere, 4. Dünya Gençlik Kongresi için toplanmış bulunmaktayız. İnsanların ayrım gözetmeksizin aynı anda, dünyanın dört bir yanından aynı amaçlar çerçevesinde bir araya gelmeleri muhteşem bir olay. Sabah kahvaltısını bir Madagaskarlıyla, öğle yemeğini bir Norveçliyle, akşam yemeğini de Panamalıyla yiyebiliyorsunuz. Ve bütün bunlar “Neden dünyada hâlâ savaş var, hâlâ ırkçılık var?” sorularını akla getiriyor. Bu soruları herkes kendisine de soruyor, ama elle tutulur bir cevap alan henüz çıkmadı. Eğer gençler bugünün ortağı ve geleceğin liderleriyse ve savaşsız, kavgasız, barış içinde bir arada olabilmeyi, paylaşabilmeyi, gülümsemeyi başarabiliyorlarsa; bizi çok güzel bir gelecek bekliyor demektir.
Geçtiğimiz haftalarda Binyıl Kalkınma Hedeflerini (MDG) detaylı olarak ele almıştım. Bu hedeflere ulaşmanın sağlanmasının ve sürdürülebilirliğinin, kongrenin en temel amaçlarından biri olduğunu düşünürsek, burada bulunan bilinçli gençlerin bunu gerçekleştirebileceğine olan inancımız da artar. Kimi 20, kimi 30, kimi 2–3 saatlik yolculuk sonucunda Quebec Şehrinde, Laval Üniversitesi kampüsünde iki haftalığına bir araya gelen dünya gençliğinin temsilcileri olan bizler, etraflarımızda gerçekleşen olaylara bir çözüm bulabilmek, bunların yanı sıra daha çevreci, daha tutumlu, daha bilinçli hayat sürdürmenin önemini vurgulamak üzere çeşitli aktiviteler çerçevesinde bir program geçirmekteyiz.
Quebec eyaleti Kanada’nın Fransızca konuşulan bölgesi olduğu için, hemen hemen herkes İngilizce biliyor olsa bile, zaman zaman zorluklar yaşamıyor değiliz. Özellikle yemekler esnasında bütün yemek isimlerinin Fransızca yazılmış olması, farklı din mensuplarının her yemek esnasında tek tek yemek adı ve muhtevasını sormasına sebep oluyor. Ben de birkaç gün önce acaba çorba sebze çorbası mı değil mi diye Fransızca yazılanları anlamaya çalışırken, Kanadalı olan ve kaldığımız üniversitenin öğrencisi olan bir gencin yanıma gelip “Merak etmeyin, bu sebze çorbasıdır. Ben de Müslümanım (Elhamdülillah), tereddüt etmenizi anlayabiliyorum. Ama rahatlıkla yiyebilirsiniz” demesi üzerine, hem rahatlıkla yemeğimi yedim, hem de burada kongre ekibinden olmayanların arasında da farklı dinlere mensup insanların bulunmasına sevindim.
Cuma günü bütün Müslüman gençler bir araya gelerek kendilerine tahsis edilen yerde Cuma namazını kıldılar. Bunun öncesinde belki de Laval Üniversitesi kampüsünde ilk defa ezan okundu. Bu da gençlerin bir aradayken ne kadar hoşgörülü ve duyarlı olduklarının bir göstergesidir. Herkes din, dil, dış görünüş ayrımı yapılmaksızın aynı çatı altında misafir edilmenin mutluluğunu yaşarken, geleceğin liderleri olarak ortak problemlerine çare aramayı da ihmal etmiyorlar. Katıldığımız dinler, nesiller ve uluslar arası diyalog çalışma grubunda da birbirinden farklı inanışlara sahip onlarca gencin hoşgörü, karşılıklı saygı ve anlayış çerçevesinde barış ve huzur içerisinde bir arada bulunup, ölçülü şekilde konuşup tartışarak güzel bir çalışma gerçekleştirdiklerine şahit olduk.
İnsanların çeşit çeşit problemler yaşadığı, ülkelerinde içecek suyu bile olmayıp gölden aldıkları suyu içen insanların bulunduğu, bunun yanı sıra, çeşmelerinden akan suyun temiz ve içilebilir su olmasına rağmen hazır şişe suyu alan insanların sayısının artışı; iletişim eksikliği, teknolojinin her yere aynı ölçüde ulaşmamış olması, birçok gencin vize sorunu yaşayarak kongreye katılamamış olmasına rağmen, bu dünya gençliği ümitvar olup, el ele vererek, inançlarını yitirmeden bir şeyleri değiştireceklerine inanıyorlar.
2010 yılındaki Dünya Gençlik Kongresine ev sahipliği yapacak ülkemizin de, stratejik ve coğrafî açıdan sahip olduğu konum ve farklı dinlere, dillere mensup insanların aynı çatı altında yaşadığı bir ülke olması açısından, kongreyi birkaç adım daha ileriye taşıyacağını ve Dünya Gençlik Kongreleri serilerinde çok olumlu ve büyük değişikliklere sebep olacağını umut ediyoruz. Bizler genç nesil olarak elimizden geleni yapacağız ve Türkiye’nin, Türk gençliğinin herkese örnek olduğunu, dünyanın dört bir yanını birbirine bağlayan bir gönül köprüsü olduğunu İnşallah ispatlayacağız.
19.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|