Yalnızlıkta yârânım, mânâ maidesinde dostum… Fitne çölünde, günah fırtınalarında metin destekçim ve dayanağım… Fısk çamuruna, zulüm derelerine düşmekten koruyan yakın arkadaşım… Fazilet yollarında güzel yoldaşım, kusurlarımın örtücüsü, gönlümün süruru civanmert kardeşim…
Hayırhahım, hizmet hatırlatıcısı, hakikat haykırıcısı, nefsimin kırıcısı, aklımın fikri, fikrimin iksiri, kalbimin komşusu… Muhabbetimin uhuvveti, uhuvvetimin muhabbeti, fedakârlığın zirvesi, zihnimin izinsiz misafiri…
Rahatımı rahatsız edebilecek kadar emin olduğum, eminlikte yetişemediğim enis dostum… Sevgimin sevgilisi, sessizliğimin sesi, sinemin sadık emaneti… Eman dediğimde yardım eli omuzumda, eyvah dediğimde benden önce davranan duyarlı yoldaşım…
Sıkıntılar sıktığında ferahım, refahımda refikim… Fikirsizlikte hikmetli hatırlatıcım, gevşeklikte ciddî uyarıcım… İncinsem de üzülmediğim, incitsem de üzülmeyen… Gönlü gönlümün hizasında, aklı aklımın ufkunda, vicdanı vicdanımla el ele… Buluşmamız bereket, ayrılığımız hüzün…
Açıklarımın kapatıcısı, acımın dindiricisi, sevincimin incisi; ona bunlardan daha hızlı olmak istediğim biricik, binicik ihtiyacım…
İhtiyaç duyduğumda hayali hazır, hazırımda huzurum… Hızır gibi hissettiğim, Yuşa gibi yakın bulduğum sadık dostum…
Duâma sorgusuz âmin diyen, duâsına sıdk ile âmin dediğim… Eli elimin yanında, elemini derinden hissettiğim, emelini elimde tuttuğum, yüzüne aşina, aşkıma ayan…
Nerede olduğunu bilmesem de yanımda, yanımın öbür yarısı, ömrümün ince teli, teşyicilerin en başı ve sonu… Sonsuzluk sevdamın sadık yaranı, yarınlarda bugünden yanımda, bu günlerden yarına hazırlayıcım…
Hızımın yavaşlatıcısı, yavaşladığımda hızlandıran, orta yolda ortak dostum, selim akıllı, sevecen gülüşlü…
Sustuğumda konuşan, konuştuğumda susan, dikkatli muhatabım… Muhatap olduğum her anda hatırladığım, hatıralarımda hep taze yaşayan, eskinin eskitemediği dirilikte duran…
Dursam da durdurmayan, durgunluğumda beni dinleyen, duâ dilencim, dâvâ dayanağım… Vurduğunda öbür yanağımı gösterdiğim, göğsümün övüncü, övüncümün incisi…
İncittim mi seni? Nerdesin, seni ararım kaybettiğim kalabalıklarda, kabalığın kalabalığında… Ne yaparım yalnız çöllerde, kum kalabalıklar ne kadar da yakıcı?
Eşik arayışlarında Hızır peşinde koşar gibi koşarım ardından… Hızır’ım da hazırım da sen olasın diye. Ya sen gel, ya ben geleyim, artık yanmayayım yalnızlıklarda.
26.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|