Nöbet bize geldi. Biz davete icabet ettik. Dostlar şevk ve teşvike geldi. Birlikte müzakere ve muhasebeler icra ettik.
Geçen yıl çok hikmetli—zahirî—bir maddî musibet, hastalık sebebiyle Barla’ya gelememiştim. Barla, bir çok nur hadimleri gibi benim de bir “gönül sevdamdı.”
İnşaasından açılışına kadar tam beş yıl her safhasında emeğim olan Yeni Asya Barla Sosyal Tesislerinde bu yıl doya doya bir on beş gün geçirdim. Çok farklı, renkli, çeşitli kesim ve gruplardan değerli dostlarla birlikte olduk.
“Seyda’nın sevdasına” katılanlarla, takılanlarla birlik ve beraberlikti bu.
Burada mânevî ummanlara daldık. Okuduk, okuttuk, dinledik, konuştuk, konuşturduk, müzakere ettik, müzakere edilenlerle ruh, nefis ve his dünyamızdaki “kara delikleri” kapamaya çalıştık.
“Başkalarına değil kendimize” yönelmeye gayret ettik. Nefsin desiselerinden kurtulmanın çarelerini bulmaya çalıştık.
En büyük eksikliğimiz olan, “hakikatlerin nefiste tatbikatına” eğilmeye, meyletmeye çalıştık.
İhlâs risâlesinin “lâakal on beş günde bir defa okunması gerektiği” ihtarının önemini ve onsuz kaybolan yılların nefisle-rimizde ve mabeynimizde açtığı tahribatı idrak etmeye gayret ettik.
Hakikatleri çok okuma ve ezberlemek kadar “tatbikatında” olan eksikliğimizi bulup, çözüm aramaya gayret gösterdik.
Yolumuz “On Üçüncü Şuâ”dan geçti bir hafta boyunca. Okuduk. Tekrar okuduk. Dakikalarca, saatlerce “yol haritası ve nur pusulası” olan bu harika “lâhikalardan” dersler çıkarmaya çalıştık. “Medrese-i Yusufiye” devrinin beşeriyete bakan korkunç yönüne rağmen, kaderin sevkiyle oralarda görevlendirilen başta asrın büyük müceddidi, imamı, mânevî tabibi, müftüsü ve fetvacısı, zamanın muhterem ve muhteşem “garibinin” peygamber yolu olan hakiki ihlâs, sabır, sadakat, metanet, itidal, muhabbet, istikamet ve tahammül gibi sıfat ve hususiyetlerini bu açılardan müşahede etmeye çalıştık.
Barla, bir başka bahar, bir başka sevda olmuş gönüllerde. Yurt içinden, yurt dışından çok farklı ve mizaçlı gönül erlerini misafir ediyor şimdilerde. Maneviyât sahasının meyveli bahçelerinin gül çiçekleri, Cennet saraylarının dünya misâlleri olarak duruyor ve o sıfatla ağırlıyor misafirlerini.
Ulvî kelâm, kâinat kitabının mu’cizevî yansımalarının arz sathına şule şule yayılan parıltılarıyla cazibe merkezi olmuş onu seven ve takdir eden gönüllerde. Hasbî dostlar, can kardeşler, muhabbet fedaileri, nurun sebatkâr, istikametli müdavimleri, saff-ı evvelleri takip eden genç nesl-i cedid burada Üstadına ve dâvâsına “sadakte” deyip gelecek asır ve nesillere hizmet götürme telâşındalar.
Tohumların meyveye dönmesi için, toprak ananın çilehanesi karanlık çukurlara gerek olduğu gibi; Barla, “Nur Hizmetlerine” bir çekirdek ve “çilehâne” olmuş. Nur Risâlelerinin beş bin sayfaya yakın kısmı bu mekânda, bu menzillerde ihtar edilmiş, ilham edilmiş.
Eskişehir zindanlarında başlayıp, Kastamonu tarassudâtı, Denizli ve Afyon zindanlarından Emirdağ sürgününe uzayan uzun, meşakkatli, kasavetli ve zor bir serüven ve maceranın başlangıç noktası Barla’dır! Ama şimdilerde Barla, geçmişiyle, bağrında barındırdığı müstesna misafirine ittibâ edenlerle iftihar ediyor. Ve şimdi bu mutluluğu taşıyla, torağıyla, dağıyla, ovasıyla, gölüyle, pınarlarıyla, her kesimden misafirleriyle ve bahtiyar sakinleriyle doya doya birlikte yaşıyor.
“Çileyi” kendine rehber eden peygamber varisi, mazlum, mağdur ve merhum sâkini, meleklerin alkışlayarak uğurladığı meçhul mezarında işte haşrin sabahını böyle bir mutlulukla bekliyor!
Hapishaneleri medrese, evleri dershane, binekleri Rahmanın düldülü, mekânları mescid, dağları fikirhâne, ovaları şükürhane, kürsüleri hakkın tebliğ platformu, gönülleri dostluğa yönlendiren ve eğiten büyük Üstadım, mahir usta, müdakkik sanatkâr! Bu millet, bu ümmet, bu beşeriyet, bu kâinat sana minnettardır!
Gerek maddî, gerekse de manevî havasıyla ruh ve gönüllere rahatlık ve huzur veren bu mübarek mekânda, vazgeçemeyeceğiniz, vefalı dostlarınızla, aile efradınızla, ahbap ve arkadaşlarınızla birlikte olmak için her türlü vesileyi kullanmanızı bir defa daha hatırlatmayı bir hizmet ve vefa borcu biliyorum.
“Kendinizle barışmaya” yardımcı olmak, 1926’ların karanlıklı ve kasavetli havasından bu günlere gelmenin derin ve takat üstü o muhteşem serüvenini dağlarla, tepelerle, ağaçlarla, binalarla, mezar taşlarıyla yeniden yaşamak ve kabrinde yatıp cennet sabahlarını bekleyen o müstesna “Isparta Kahramanlarının” inanılmaz kudsî hizmet aşk ve sadakatini görmek ve bu aziz hatıraları hayalen yaşamak için seçilecek bir başka beldedir Barla!
Kendi eksiklerimizi görüp daha mükemmele gitmek kadar, kendimize ait olan bu güzel tesislerimizin de daha mükemmel olması ve siz değerli dostlarıyla daha güzele gidebilmesi için, sizin eseriniz olan mülkünüzde her zaman güzellikleri, güzel insanlarla yaşamak ve paylaşmak için size ve bu aciz kardeşiniz olan hizmetkâra bir vazife tevdî edildi. O da, bu güzel tesisi daha mükemmele götürecek çalışmaları yapmak ve daha çok hizmete açık tutmak. Kış, bahar, yaz demeden her türlü müştak gönüllere açık ve hazır halde hizmette devamlılığını sağlamak. Bunu hep birlikte sağlayabilir ve başarabiliriz. Hizmet, “himmet” ve kesintisiz ziyaretlerinizi bekli-yoruz. Daha iyi günler ve hizmetler için. Hem geçmiş ecdadımıza vefa borcumuz, hem kendi hayatımıza katkı, hem de gelecek neslimize borcumuz olduğu için bu manevî seferberliği birlikte yürütmeliyiz.
Barla’da okuma ve tefekkür dolu günlerde birlikte olmak, okumak, gezmek, tefekkür etmek ve mânevî saadetleri birlikte paylaşmak ümit ve tesellisiyle.
22.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|