Her yazı, bir diğer
yazının çocuğu gibi
‘Bir profesörün utancı…’ yazısı, ‘Bir insan yetişirken çok kahramanlar devrededir’ yazının devamı niteliğindeydi. Şimdi oradan yeni yazılar doğuyor. Yazılar bir merdiven basamaklarına benziyor; çıktıkça veya indikçe görülenler de görüş de değiştiğinden yazılar da yenileniyor. Anlaşılan, ‘bu fasıl tamam’ denilecek bir konu yok gibi.
Okuyucumuz Sevgi Yıldız Hanım, geçen haftaki yazımızı şöyle değerlendirmiş:
“Kalemine kuvvet, profesörümüzün eserlerinden bazılarını ben de okudum. Çok istifade ettiğim bir yazar. Ama köşenizde değerlendirdiğiniz aynı düşünceleri, ben de içimden geçirmiştim. Neden bizim yazarlarımız önce kendi değerlerini ortaya koymuyorlar? Neden biz kendimizi başkaları karşısında basit, beceriksiz görmekteyiz? Neden kendi değer yargılarımıza hak ettiği değeri tanımıyoruz? Sayın yazar Doğan Cüceloğlu’nun eserlerindeki tesbitler oldukça yerinde. Özellikle de ‘Savaşçı’ isimli eseri, benim iki, üç kez okuduğum bir eser. Ama eserlerinin bütününde davranışların kaynaklarına dair bir yorum bulunmuyor. Bu noktayı siz çok güzel yakalamışsınız, tebrikler… Size de bir eleştiriyi yapmadan geçemeyeceğim. İdeal davranış öncüsü olarak Hazret-i Peygamberi (asm) gösterdiğiniz halde, O’nun (asm) hangi konularda ideal olduğunu neden belirtmediniz? Ve neden O’nun (asm) hayatından birkaç tane dikkat çekici örnek vermediniz?”
Okuyucu olarak siz de
varlığınızı hissettirin
Öncelikle belirtelim ki, okuyucularımızın bize ilettikleri notlar, bizim için birer yol gösterici işaret olmaktadır. Tabiî bir de attığımız taşın nerelere ulaştığını ve ne gibi yankılar oluşturduğunu görme imkânımız oluyor.
Sevgi Hanımefendinin ifade ettiği konu ise, öyle satır arası değil, günlerce gündem yapılması gereken ve yazılması gereken bir konudur. Bu konuya da çalışacağız inşallah.
Yazılara, düşüncelere, oluşacak konulara okuyucunun yön vermesi mümkündür. Okur ile yazar arasında ne kadar yoğun ‘ileti’ trafiği olursa, o nispette yazar bundan memnun olur. Çünkü yazar, özel bir ilgiyle büyüttüğü yazısını, okuyucusuna özenle takdim etmektedir. Yazı, yazarına ve okuyucusuna neler taşıdığı ile anlamlıdır.
Yazılarımızla ilgili düşünceleriniz ne olursa olsun, kesinlikle bir vesile bulup bize iletin. Bu, varlığınızın ve düşüncelerinizin en önemli delilidir.
Bu vesileyle, bize düşüncelerini iletme zahmetinde bulunan okuyucularımıza teşekkür sadedinde birkaç cümle kuralım.
Kardeşlerimizin gözleriyle
görmek ve kulaklarıyla
işitmek hadisesi bir harika
Ankara’dan mailleştiğimiz Zafer kardeşin ilettiği her bir mail, adeta birer yazı niteliğinde. Son mailinde de hayata orijinal bakış açıları dikkat çekiyor. Zafer kardeşimizle okuyucularımızın da müsait olanların mailleşmelerini arzu ediyorum. Hiç kimse, şartları ne olursa olsun Zafer kardeşin penceresinden hayata bakamayacağından, iman kardeşleri olarak birbirimizin, ‘gözüyle de bakabilir, kulaklarıyla da işitebilir’ olan, yaklaşımdan istifade etmek imkânına sahibiz. Yani siz Zafer kardeşin kulağıyla işitebilir, Zafer kardeş de sizin gözlerinizle görebilir. Bu da şu demek, ne kadar iman kardeşimiz, nur kardeşimiz varsa, onların sayıları kadar dünyaya açılan penceremiz var demektir. Bir şükür daha...
Zafer kardeşin son mailinden bir pencere açalım size: “Mailimi, benim de güldüğüm bir olayla sonlandırmak istiyorum. Bir abinin bürosuna gitmiştim. Orada çok rahat hareket ettiğim için kapı çalınca, kalkıp kapıyı ben açtım. Açınca karşıma çıkan kişi şunu dedi, “Kapıyı nasıl açtın?”. Ben de, “Niye kapıyı açmak için kurs mu almak gerekiyor?” dedim. ‘Yok da’ dedi, eveleyip, geveledi. “Görmediğimden dolayı mı?” dedim. “Evet” dedi. Ben de, şöyle bir şey yaptım. Koltuktan kalktım, odadan dışarı çıktım, sağa döndüm, kapıya doğru gittim ve kapıyı açtım. Bunu da anlatmamın sebebi, o zat psikoloji öğretmeni bir arkadaştı. ‘Bu kişi de bizi anlamıyorsa, işimiz ne kadar zor.’ dedim içimden.”
Zafer kardeş mailini şöyle noktalıyor: “Bizi ne olağanüstü, ne de çok kötü görmek gerekiyor. Bizim içimizde de başarılı, başarısız olabilir. Allah bizi yaptıklarımıza göre değerlendirmeye alacak. Sağlam veya özürlü olmamıza göre değerlendirmeye almayacak. Kim Yaratıcının dediğini en güzel şekilde dikkate alırsa, o insan Allah’ın yanında en değerli insan olacak. Üç aylarınızın hayırlara vesile olmasını temenni ederim.”
Zafer kardeşle görüşmelere, konuşmalara devam…
Bu yıl nerede okuma
programı yapacaksınız?
Rize-Pazar’dan mail ileten Abdullah Uzun kardeşimiz, “Rize Pazar’a kadar gelirsiniz de bize nasıl uğramazsınız” diye haklı olarak yakınıyor. “Şartlarımız çok değişti, ama Yeni Asya okuyucusu olmamız değişmedi.” diyor.
Abdullah kardeş haklı olarak, ‘Bizim mekânlara okuma programına geliyorsunuz, ama biz programdan döndükten sonra, gazetedeki yazılarınızla haberimiz oluyor. Çayımızı içmeseniz bile, Rize Hemşin’de Zübeyir Ağabeyin duâsını almış bir ağabeyimiz vardı, sizi onlara tanıştırırdık.’ diyor. Evet, doğru Gittiğimiz yerlerde ‘müfritane irtibat’a riayet etmeliyiz. Bu, kardeşliğin bir gereği.
“Yaşınız, işiniz ne olursa olsun, her yıla bir okuma programı” sloganımız tuttu. Daha şimdiden, ‘Öğrencilerle yapılabildiği gibi, seneye büyükler olarak da yapacağımız okuma programına bizleri de katın.’ teminatını veren pek çok ağabey ve kardeşimiz var. Bu hayra alamet. Nur talebesi açısından, okuma programı yapılmadan geçen bir yıl eksik geçmiş kabul edilecek. Artık birbirimize, ‘Bu yıl nerede okuma programı yapacaksınız, hangi konuları müzakere edeceksiniz? şeklinde sohbetlerimiz olmalı.
Yazıların orta yerlerindeki
okuyucularımız
Yazılarımız ne kadar okuyucumuza ulaşmışsa, biz nispette mutlu oluyoruz ve ikramları vesilesiyle Cenâb-ı Hakka şükrediyoruz.
Şanlıurfa Suruç’ta öğretmenlik yapan Ali Osman kardeşimiz, kendilerini yazıların içinde bulduğundan bahsediyor. Ve öğrencilere verilen ‘Saçmalama Hakkı’, ‘100 kitap okumak kadar güçlü bir davranış; parmak kaldırmak.’, ‘Dirseğimizin altına koyduğunuz kitap kadar parmağımız yukarı kalkar..’ gibi pek çok başlıkları, kendi hayatında özellikle uyguladığını ifade ediyor. Ali Osman kardeşime özel ilgisi dolayısıyla teşekkürlerimizi iletirken, duâlarını da bekliyor olduğumu özenle belirtiyorum.
Bu işler gerçekten duâdan geçiyor. Bu camiada arkasında okuyucu duâsı olmayan bir yazarın, gerçek anlamda başarılı olması düşünülemez. ‘Duâlarınız olmasaydı ne ehemmiyetiniz var.’ hakikati, bize duâlarımızı ehemmiyetli görmeye ve duâ etmeye itiyor.
Cenâb-ı Hak bizleri, duâmızı kesecek adımlar atmaktan korusun.
Söz ve davranışta nezaket,
taşıyabilene oldukça güzel
yakışıyor
Eğitim Sayfası editörümüzün, alanı ile ilgili yazılar kaleme alındığında, hemen hareketlenmesi ve teşekkür için kolları sıvaması oldukça güzel. Bu hassasiyeti nasıl bir titizlik içerisinde gazete yazılarını incelediğini gösteriyor. “Dirseğimizin altına koyduğumuz kitap kadar parmağımız yukarı kalkar.” tesbitinin orijinal olduğunu belirttikten sonra, görüşmelerin ve yazışmaların devamlılığı noktasındaki notu, görevini hakkıyla yapan bir editöre yakışan bir not. Biz de kendilerinin ilgilerine ve nezaketlerine teşekkürler ediyoruz.
Söz ve davranışta nezaket, taşıyabilene oldukça yakışıyor.
60 yaşlarındaki Hayriye
abla, her yazıyı bir dedektif
gibi okuyor
Zaman zaman yazılan yazılar üzerine bizleri telefonla arayan ve düşüncelerini oldukça rahat bir şekilde bizimle paylaşan okuyucumuz, Konya’dan Hayriye Ablamızı da unutmuş değiliz. Özellikle dili duâ dolu olan ablamız, örnek bir okuyucu profili çiziyor. Belki de böyle okuyucularımızın duâları sayesinde yazılarımız devam ediyor. Artık eşim ve çocuklarım da Hayriye Ablayı tanıyorlar. Hayriye Ablamızın da duâlarının devamlılığını diliyoruz.
Nezih bir okuyucu topluluğu
Pek çok ağabey ve kardeşlerimizin mailleri, telefonları bize ulaşmasa da, duâlarının varlığından haberdarız. Onlar isimsiz kahramanlar olarak, duâlarıyla kayıtlara geçiyorlar.
Ne mutlu bize ki, böyle nezih bir camia içerisinde bulunmayı nasip etmiş Rabbim. Son nefesimize kadar birlikte yürüyüşümüz sürsün inşallah. Bu manevî şirket, dünyevî ve uhrevî pek çok kazançlar içeriyor.
Dünyanın hemen her yerinde, yüzlerce, binlerce, yüz binlerce kardeşi olmak ne büyük bir bahtiyarlık. Bu asır ancak, böyle bir Asr-ı Saadet kardeşliğini taşıyabilir.
Duâlarımız güzelleştikçe,
davranışlarımız da güzelleşir
Cenâb-ı Hak, bütün ehl-i iman kardeşlerimizden, ehl-i nur kardeşlerimizden razı olsun. Bize Asr-ı Saadet kardeşliği yaşamayı nasip etsin. İçimizdeki kirlerden, hastalıklardan bizi arındırsın. Bizi, Kur’ân aydınlığı olan Risâle-i Nur satırlarındaki ihlâsa, samimiyete, birlik ve beraberliğe, dayanışmaya, dürüstlüğe, sadakate eriştirsin. Fani olan şu dünyanın, fani lezzetlerine bizi saptırmasın. Bizi, emmare olan nefsimizle başbaşa bırakmasın. Amin.
Duâlarımız güzelleştikçe, davranışlarımız da güzelleşecektir.
Gelin birbirimize duâ edelim. Birbirimize gidelim gelelim. İrtibatımız müfritane olsun. Birbirimizi sevelim, sevilelim. Gittiğimiz yerlere uygun cebimizde derslerimiz olsun. Asır gündemli yaşamak asrı.
Tekrar edelim, duâlarımız güzelleştikçe, davranışlarımız da güzelleşecektir, İnşallah.
Hepiniz Allah’a emanet olun.
16.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|