Geçtiğimiz Ramazan ayında Manisa Belediyesi’nce düzenlenen Ramazan faaliyetleri çerçevesinde bir konser vermek üzere bu şehirdeydim. Meydanda kurulan sahnenin önünde oturarak bu programı izleyen genç yaşlı bütün Manisalılarla Tasavvuf Müziği’mizin en güzel eserlerinden oluşan ilâhilerimizi paylaşıyor, gelen istekleri seslendiriyorduk. Konserimizin sonlarına doğru meydanı dolduran özellikle hanım izleyicilerimizi kastederek “Şu ana kadar icra ettiğimiz ilâhilerin bütün bestekârları ya da şairleri hep erkek şair ya da bestekârlar idi. Şimdi ise en çok sevilen ve bilinen ilâhilerden birini icra edeceğiz. Ancak bu ilâhimiz, bir hanım şair ve bestekâra ait: Hacı Tahsine Hanım” dedikten sonra sizlerin de bildiği Rast makamındaki “Erler demine destur alalım” ilâhimizi seslendirmiştik. Program sonrası konseri izleyenler arasında yer alan değerli Manisa Belediye Başkanı avukat Bülent Kar Beyin çok yakın ilgisi ve misafirperverliği ile oturup sohbet ederken az önce söylediğim ilâhi ile ilgili sözlerime atıfta bulunarak bana bir kitap hediye edip “Bakın bizim de bir hanım şairimiz var” dedi ve Manisa Belediyesi Kültür Yayınları arasında çıkan ve sayın Gürol Pehlivan, Bülent Bayram, Mehmet Veysi Dörtbudak tarafından yazılan “Osmanlı Taşrasında Kadın, Şair, Mevlevî olmak, Tevhide Hanım ve Divanı” isimli kitabı hediye etti. İstanbul’a döndükten sonra bu özel kitabı ve içindeki şiirleri tek tek okudum. Yazımızda kısaca da olsa bu eserden tesbitlerimden ve Tevhide Hanım’dan bahsetmeye çalışacağım:
Manisalı bir şâire: Tevhîde Hanım
Tevhide Hanım 1847 yılında Manisa’da doğmuştur. Mevlevîdir. “Ölüm sayyad-ı âlemdir elinden kimse kurtulmaz” diyen Tevhide Hanım, 1876 yılında henüz 55 yaşında iken vefat etmiştir. Mezarının nerede olduğu bilinmemektedir.
Dîvanında, Manisa’nın manevî tablosunu çizer aşağıdaki dizeleriyle Tevhide Hanım:
“Çölünde Karaca Ahmed Sultan hazırken,
Üstünde Saruhan Baba nazırken
Sağda Haki Baba solda Kırtık Sultan vezirken
Defter kaydolmaz vebali Mağnisa’nın”
Gerçektende yeşili ile birlikte huzuru da içinize çekersiniz bu şehirde. Manisa deyince akla ilk gelen “mesir macunu ve şenlikleridir” değil mi? Sultan Nevruz günü denilen her yıl 21 Mart’ta yapılan bu şenlikleri Tevhide Hanım şöyle anlatır:
“Etraf köyde şehirlerden gelirler
Handa hânelerde misafir olurlar
Sultan Camisinde saf saf dururlar
Altın kemerlidir beli Mağnisa’nın
Sultan Nevruz günü mesir saçarlar
Cem olup cümle halk avuç açarlar
Mollalar imaretden çorba içerler
Her şehre ulaşır eli Mağnisa’nın’’
İnanmış bir mü’minedir aynı zamanda Tevhide hanım. İçi Allah sevgisi ve Peygamber aşkı ile doludur. Münâcatlarını okuduğunuzda ne kadar içli bir yakarışla Rabbinden af istediğini görürsünüz.
“Rûyimin karasına bakma Ya Rab
Mahşer halkına rüsva etme Ya Rab
Kulun Tevhide’ni nâra yakma Ya Rab
Ki sensin Padişahlar Padişahı”
Şu dizeleri ise Na’t-ı Resûl’de yer alan iki cihan güneşine dairdir:
“Cemâlin şevki canlara sefâdır ya Resûlallah
Sekar-ı merhemin derde devadır ya Resûlallah
Niçe canlara cânansın niçe dertlere dermansın
Nim-nigâhın mücrimâna şifadır ya Resûlallah’’
Hazreti Ebûbekir (ra) için;
“Ol Bekir Sıddik değil mi, Resule iman eden
Hak yoluna cümle varın dağıdıp yağma eden”,
Hazreti Ömer (ra) için;
“Ol Resulün ikinci yari idi
İsm-i şerifi Ömer Faruk idi’’
Hazret Osman (ra) için;
“El hayaü mine’l-iman” tahtına sultan olup
Hayasından rûyindakı açılan gül-zarı gör.”
Hazreti Ali (ra) için
“Ol Resûlün damadı gel cânım cânanım Ali
Hem seca’atde hem sehavetde ehl-i irfanım Ali”
Hazreti Peygamber’in (asm) ciğerpâreleri Hazreti Hasan (ra) ve Hazreti Hüseyin (ra) için ise;
“Nûr-ı Hakk’a karışıp gitti o dem meh-pâreler
Haşre dek kan ağlasınlar âşık-ı bî-çâreler” der.
Yine Tevhide Hanım dîvanında, Hazreti Mevlânâ, Sultan Aziz, Sultan Hamid için de şiirler vardır.
Yine divanında bazı dizelerin sonunun Harf-i Elif’ten Harf-i Ye’ye kadar alfabenin harfleri ile biten nefis şiiirleri yer alır: Meselâ “Aşkın bir abdala düşse elbet uyandırır a (elif); Efendim iznin olursa toplayalım birkaç ahbabı (be); Ülfeti cana safadır semen-i ab-ı hayat (te); Bahr-i umman oldu ah çeşmim boşandım bu gece (cim); ...Aşık isen aşk-ı şevkullah ile yan evvelâ (lamelif)” gibi..
Bu değerli kitabı hazırlayan yazarların kanaati, bazı edebiyatçıların tesbitine göre Tevhide Hanımın şairliğinin vasat olduğu yönündedir. Elbette bir şair veya edebiyatçı değilim, ama okuduğum bu şiirlerden aldığım lezzeti pek çok usta bilinen şairlerden alamadığımı söyleyebilirim. Eğer yapabilirsem bu şiirlerden bazılarını bestelemek çabası içine gireceğim. 19. yüzyıl şartlarında bir Anadolu şehrinde hem de hanım bir şair olmakdan bahsediyoruz. Günümüzde iki üç kelimeyi yanyana getirdiğinde ünlü bir şair muamelesi yapılanları görünce Tevhide Hanım’a haksızlık yapıldığını düşünüyor insan. Eğer Manisa Belediyesi Kültür Yayınları arasında çıkan bu eseri edinebilirseniz, siz de bu dizelerdeki ahengi, duygu zenginliğini göreceksiniz. Keşke Manisa Belediyesi kültüre yaptığı bu katkıları ve yayınladıkları eserleri sadece bu ilimizde yaşayanlara değil bütün vatandaşlarımıza ulaştırabilse...
Nât-ı Resûl
Derûnum ateş-i aşkınla yansın Yâ Resûlallah
Dü çeşmim hâb-ı gafletten uyansın Yâ Resûlallah
İcazet var mıdır varam huzura eyleyem zârı
Yanıp kül olmadan dil hasretinle Yâ Resûlallah
Niçe benden gibi aciz eder isyan umar ihsân
Ümidim kesmezem hem himmetinden Yâ Resûlallah
Bu Tevhide ki âciz niçe siyah–rû karavaşlar (köleler)
Umar ihsan devletinden Yâ Resûlallah
(Tevhîde Hanım)
Gönülden Dile
“Derakab zeval ile acılanan mülâkatlar keder ve meraka değmez. İştiyaka hiç lâyık değiller. Çünkü zeval-i lezzet elem olduğu gibi zeval-i lezzet tasavvuru dahi bir elemdir. Bütün mecazî âşıkların divanları yani aşknâmeleri olan manzum kitapları şu tasavvur-u zevalden gelen elemden birer feryattır. Herbirinin bütün divan-ı eş’ârının ruhunu eğer sıksan elemkârane birer feryad damlar!”
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, 17. Söz
13.08.2008
E-Posta:
alioktay@alioktay. net
|