Gübretaş Genel Müdürü Mehmet Koca, "sürekli yanlış gübreleme, sürekli yanlış sulama yaptığınız zaman toprak iflâs ediyor ve Aadolu'da böyle bir risk var. Anadolu'daki topraklarımız kireçleniyor, iflâs ediyor" dedi.
ÇİFTÇİNİN VAZGEÇİLMEZİ: GÜBRE
Tarımsal üretimde bol ve kaliteli ürün elde edebilmek için gerekli girdiler arasında kimyevî gübreler önemli bir yer tutuyor. Son yıllarda dünyadaki tarımsal gelişmelere bağlı olarak, özellikle yağlı tohum bitkilerinin enerji kaynağı görülmesi ile birlikte tarımın önemi arttı. Gelişmiş ülkeler ekilebilecek bütün topraklarını kullanma yoluna gitti. Bunun sonucu olarak inanılmaz bir gübre açığı ortaya çıktı. Gübre fiyatları rekor seviyelerinde artışlar gösterdi. Tabiî olarak Türk çiftçisi de bu fiyat artışından etkilendi. Çiftçi kuruluşları ise gübreye uygulanan yüksek KDV oranlarından şikâyetçi. Kuyumcularda değerli mücevherlere uygulanan yüzde 18 oranındaki KDV’nin gübrede de aynı oranda uygulanmasının zaten alım gücü düşük olan çiftçinin belini büküyor.
Yüksek verimli ve kaliteli ürün yetiştirebilmek için bitki ve toprağın ihtiyacı olan gübrenin doğru seçilmesinin yanı sıra gübrelemede miktar, zaman ve uygulama şekline de dikkat edilmesi gerekiyor. Uzmanlar, dengeli ve zamanında bir gübreleme için mutlaka toprak ve yaprak analizleri yapılmasını öneriyor. Gelişen tarım teknolojileri sayesinde artık sıvı gübrelerde kolayca bitkiye verilebiliyor. Sıvı gübreler bitkinin dengeli beslenmesini sağlıyor. Dengeli beslenen bitkinin, hastalıklar, aşırı sıcak ve soğuk, susuzluk gibi faktörlerden kaynaklanan olumsuzluklara karşı direnci de aynı ölçüde artıyor. Bu da çiftçilerimize çok büyük avantajlar getiriyor.
Çocukluğumuzda, “Bisküvi denince hemen onun adı akla gelir” diye başlayan bir reklâm sözü vardı. Türkiye’de de gübre denince ilk akla gelen şirket Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği’nin iştiraki olan hisselerinin bir kısmı 1986 yılından buyana İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) işlem gören Gübre Fabrikaları T.A.Ş.’dir. Şirketin kısa marka adı “Gübretaş” şeklinde ifade edilmekte. Türkiye’de gübre sektöründe bir üretici firmalar var bir de ithalatçı firmalar var. Gübretaş bu üretici firmalardan birisi. Gübretaş’ın dışında diğer üretici firmalar var. Toros Gübre, Ege Gübre, Bağfaş, Yılpet, İksaş gibi... Bunun dışında da gübre ithal edip satan firmalar var. Bu üretimi yapan firmaların da her çeşit ürünü üretme kabiliyetleri yok. Bu firmalar üretme kabiliyetleri olmayan ürünleri, ürün ithal edip satıyorlar. Gübretaş’ın üretimden satışı, yaklaşık yüzde 35 civarında. Ürünlerinin yüzde 65’ini ithal edip, ambalajlayıp çiftçimizin hizmetine sunuyor. Gübretaş, 1953 yılında çiftçinin ihtiyaç duyduğu her türlü kimyevî gübreyi, üretim ya da tedarik yoluyla karşılamak amacıyla kurulmuş bir şirket. Gübretaş, Türkiye’nin en büyük 100 sanayi kuruluşu arasında yer alıyor. Gübretaş, İran’ın en büyük entegre gübre tesisi olan Razi Petrochemical şirketi’ni satın aldı. Gübretaş, faaliyetlerini yurt dışına da taşımış oldu. Gübretaş’ın yüzde 50 payla liderlik yaptığı bir konsorsiyum bu şirketi satın aldı. Konsorsiyum tesislerin yüzde 95.62’sini 6.072 milyar İran riyali (656 milyon USD) karşılığında almaya hak kazandı. Gübretaş’ın faaliyetlerini Genel Müdür Mehmet Koca ile konuştuk. Şimdi sözü sayın genel müdüre bırakalım.
Küresel ısınma, su kullanımını ve tarımsal sulamayı önemli hale getirdi. Gübretaş olarak toprak yapısının iyileştirilmesi konusunda yaptığınız çalışmalar var mı?
Her gün aynı yemeği yesek vücudumuz tepki
gösterir. Dolayısıyla bizim çiftçilerimiz toprağa her yıl aynı bitkiyi ekip, aynı gübreyi verip, aynı suyla suladıkları zaman gelişmeleri ve değişimleri kontrol etmedikleri zaman toprak ne yapar. Onları kabul etmez. Dolayısıyla bizim toprağımızdaki canlı varlıkların oranını korumak lâzım. Korumanın yolu nedir? Toprağı doğru gübrelemektir. Doğru ekim yapmadır. Olaya doğru yaklaşmaktır. Diyelim ki siz orada sürekli patates ektiniz. Sürekli yanlış gübreleme yaptınız. Sürekli yanlış sulama yaptığınız zaman toprak iflâs etti. Ve Anadolu’da böyle bir risk var. Anadolu’daki topraklarımız kireçleniyor, iflâs ediyor. İflâs ettiği vakit geri dönüşümü mümkün olmaz. Bunun yolu toprağımızla hissiyatımızı birleştirmemiz lâzım. Hissiyatımızı birleştirmek ne anlama geliyor? Toprağı tanımak anlamına geliyor. Onun içindeki canlıları arttırmak için ne gerekiyorsa; hayvan gübresi mi kullanacak, başka bir gübre mi kullanacak. Bu sene başka bir ürün mü ekecek. Gelecek sene başka bir ürün mü ekecek?... Bunların gereğini yaptığın zaman sen toprağa baktığın zaman toprak sana bakar. Şimdi GAP bölgesinde yanlış sulamadan dolayı topraklar kireçlendi. Çok sulamak da doğru değil. Doğru sulamak önemli. Anız yakma meselesi tam bir ihanet. Vatana ihanet. Canlıları yakıyoruz. O canlılar toprağımıza katkı sağlıyor.
Gübretaş olarak çiftçiyi bilinçlendirmek adına yürüttüğünüz faaliyetleriniz var mı?
Tabi ki var. Bizim toprak haritası çalışmamız var. Bizim uzmanlarımız araziye gidip numune alıyorlar. Toprak numunesi alınca uydu ile temas kurup, numune aldıkları noktayı dijital olarak haritaya çiziyorlar. Laboratuvardaki çıkan sonuçları da dijital ortamda o haritaya kaydediyorlar. Tabi ki denekler arttıkça Türkiye’nin bir toprak haritası çıkmış olacak. Trakya hemen hemen bitti. Trakya’da 2 bin noktada çalışma yaptık. Türkiye çapında ise 10 bin noktada denek yapacağız. Şu anda 4 bin denekli bir çalışma oldu. 2 bini Trakya’da diğerleri Anadolu’da. Ciddî bir çalışma devam ediyor. Biraz zaman istiyor. Kendi imkânlarımızla bu çalışmayı yürütüyoruz. Çalışma bitince çok faydalı neticeleri olacak.
İyi bir verim almanın yolunun toprağı tanımaktan, onu korumaktan dolayısıyla toprak analizinden geçtiği bilinen bir gerçek. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bu konuda çifitçimiz hem ilgisiz hem bilgisiz. Türkiye’de çiftçilik bir meslek olarak yeni yeni görülmeye başlandı. Türkiye’de çiftçi kavramında bir problem var. Her çiftçi köylü, her köylü çiftçi diyoruz. Köylü ayrı bir kavram. Çiftçi ayrı bir kavram. Çiftçi bir meslek. Çiftçilik toprağı, havayı, suyu, mevsimi tanımaktan geçer. Ve hangi ürünü ekip, biçeceğini, uluslar arası piyasada ve yerel piyasada hangi üründe daha iyi sonuç alacağını bilmekten geçer. İşletme büyüklüğünün manidar olmasından geçer. Diyelim ki 5 dönüme bir traktör aldınız, 500 dönüme de bir traktör aldığınız zaman birim maliyetini hesap edin. Dolayısıyla çiftçi öncelikle toprağını analiz yaptırması lâzım. Toprağa ne kadar gübre lâzım olduğuna toprak, bitki ve hava karar verir.
Suyunu, oradaki mevsimi, rüzgârı tanıması lâzım. Tahlil sonucunda toprağına diyecek ki eğer buğday ekersen bu gübreyi kullanacaksın, arpa ekersen bu gübreyi kullanacaksın, ayçiçeği ekersen bu gübreyi kullanacaksın diye bir reçete ortaya çıkacaktır. Çiftçi o reçeteye göre gübre kullanılması lâzım ki, hem kaynak israfı olmasın hem daha etkin daha doğru verim elde edilebilsin. Ama maalesef böyle bir şey yoktu. Yeni yeni oluşmaya başladı.
Tarım Bakanlığı’nın toprak analizi konusunda teşvikleri var. Bizim gibi şirketlerin eğitim faaliyetleri var. İl Genel Meclis’i Başkanlıkları ve üniversiteler toprak tahlil laboratuvarları oluşturuyorlar. Bu gittikçe, fayda sağladıkça, çifitçi buna yönelmeye başladı. Ama dün anadan babadan gördüğümüz geleneksel yaklaşımlar vardı. Dolayısıyla zaman içinde bir düzelme var. Ama henüz yeteri kadar değil.
Kimyasal gübrelerin sulama suyuna katılarak toprağa uygulanması Türkiye’de yeni yeni yayılmaya başlandı. Özellikle seralarda uygulanıyor. Bu uygulamaya sizin bakışınız nedir?
Tabi gübre uygulamaları çeşitlendi. Sıvı, toz gübrelerde yüzde yüz çözünür gübreler var. Dolayısıyla yüzde yüz çözülen gübreleri damlama sulama şekliyle vermek çok mantıklı, manidar ve teşvik edilmesi gereken bir şey. Ne yapılıyor? Gerektiği miktarda, gerekli noktaya, gerektiği zamanda verildiği zaman faydalı. Bu bilinçle alâkalı bir şey. Bugün çok büyük alanlarda bunu yapmak mümkün değil ama seralarda başladı. Ama damla sulama projeleri biliyorsunuz hükümetin teşvikleri kapsamında. Bunların gelişmesi lâzım. Bu neyi sağlayacak? Su israfını önleyecek, doğru ve etkin gübrelemeyi sağlayacak. Bu mânâda manidar anlamlı ve güzel bir gelişme. Bizim gübre fabrikaları sıvı, toz olarak yaklaşık 80 çeşit gübre çeşidimiz var.
TEK BAŞINA GÜBRENİN ZARAR VERİCİ BİR ÖZELLİĞİ YOK
Toprağı gübrelemenin çevre üzerinde sebep olduğu olumsuz etkiler nelerdir? Çevreci kuruluşların yürüttüğü, kampanyalar, gübreleri en büyük çevre kirleticiler olarak göstermeye yöneliyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Her şeyde olduğu gbi yanlış kullanmaktan kaynaklanıyor. Bir kere gübrenin kendi başına çevreye bir zararı yok. Azot, Fosfat ve Potasyum zaten. Bunlar zaten tabiatta var. Bitkinin ve toprağın ihtiyacı kadar kullanıldığı zaman zararı yok. Kıvamında, ölçülü ve dengeli kullanıldığı zaman hiçbir zararı yok. Çünkü toprak belli bir zamanda onu absorbe edecek. Her şey aşırılıkta zararlı. Çevreci örgütler iyi ki varlar. Kampanyalar düzenlesinler ki doğru gübre kullanımı noktasında teşvik edici olsun. Onların varlığı bizim için iyi. Bizi diri tutar. çiftçilerimizi de bilinçlendirir. Ama bilgiler yanlış. Tek başına gübrenin zarar verici bir özelliği yok. aşırı yanlış kullanımdan dolayı zarar verir. Gübre kullanmasak bu kadar verim alamayız ki.
Şu anda dünyada yaşayan insanların tamamı yeteri kadar gıda beslenmesini sağlayamıyoruz. Afrika‘da yeteri kadar gıda yok. Hindistan’da yok. Şimdi onlar normal refah seviyesine ulaştığında nüfus artışını boşverin şimdiki kadar mı gıda tüketecekler....
Yapay gübreler yerine tabiî kaynakların kullanımı ile yapılan organik tarım bir alternatif üretim şekli olabilir mi?
Bunlar bir birlerinin alternatifi değil. Bunlar bir birlerinin tamamlayıcısı. Zaten dünyada organik tarımın nihaî hedefi yüzde 10. Varılacak nokta olarak yüzde 10 olduğu söyleniyor. Bugün Türkiye’de yüzde 1 bile değil. Dolayısıyla nihaî hedef olan yüzde 10 hedefine ulaşıldığı zaman kalan yüzde 90’lık üretimi kimyevî gübrelerle yapmak durumundayız. Kimyevî gübre derken, kimyevî gübrenin yapılış şeklinde bir kimyasallık var. Hammadde itibariyle tabiî kaynaklar. Fosfat ve Potasyum tabiatta maden olarak var.
TARIM ÜRÜNLERİNİN ENERJİ KAYNAĞI OLARAK KULLANILMASINDAN DOLAYI TARIM
ÖNE ÇIKTI
Uluslar arası Gübre piyasasında yaşanan dalgalanmaları neye bağlıyorsunuz?
Gübre piyasasında son yıllarda, büyük artış kaydetti. Dolar bazında çok büyük artışlar oldu. Tamamen dünya piyasasının getirdiği bir sonuç. Türkiye ile bir alâkası yok. Dünyada gübre talebi çok arttığı için bu talebi karşılayacak arz yeterli gelişmedi. Talepler karşılanamadı. Arz yetersiz kaldı. Tabi tesisler birden kurulamıyor. Dünyada kaynaklar sınırlı. Bunun planlaması da kontrolü de zor. Dünyada fiyatlar arttı. Bunun en büyük sebeplerinden birisi dünyada tarım gelişti. Dünyada refah seviyesi artıyor. Güney Amerika, Hindistan, Çin... Artı tarım ürünlerinin enerji kaynağı olarak kullanılmasından dolayı tarım öne çıktı. Özellikle Amerika bunu politika haline getirdi. Güney Amerika ile kavgalı olmasına rağmen Bush, Güney Amerika devletleriyle bu mânâda bir anlaşma yaptı. Bunlardan dolayı tarım arttı. Ve gübre ihtiyacı arttı. Çiftçi de tarıma ilgi artınca yeteri kadar para kazandı. Ve bu fiyatları dünya çiftçisi ödeyebiliyor tabi. Bizim çiftçimiz de zaman içinde ödeyecek.
Dünyada yıllık kullanılan gübre miktarı ile Türkiye’nin kullandığı miktarı kıyaslar mısınız? Türkiye’nin yıllık tüketimi maksimum ne kadar olabilir?
Bazı yıllar 5 milyon ton oluyor. Bazen 5.1 milyon tona çıkıyor. Bazen 5.2, bazen de 5.3 milyon tona çıkıyor. 2006 yılında 5.3 milyon ton gübre tüketildi Türkiye’de. Geçen sene yani 2007’de ise 5.1 milyon ton tüketimi oldu. Türkiye’deki gübre üretim kapasitesi dünya ile orantılandığında yüzde 1.5 gibi bir orana tekabül ediyor ama hammadde kaynakları itibariyle düşündüğünüz zaman Türkiye’nin maalesef bir yeri yok. Türkiye’de gübre fabrikaları var. Gübre üretim kapasitesi var. Bu doğru. Teorik olarak Türkiye’nin yaklaşık 5 milyon tonluk bir kapasitesi var. Şuanda 3 milyon tonu üretiliyor. Ama hammadde kaynakları bakımından dışa bağımlı olduğu için dışa bağımlı bir şekilde 5 milyon tona yakın bir kapasitesi var yaklaşık olarak. Hammadde ithal edip, Türkiye’de üretilip, piyasaya satılıyor.
Türkiye’nin gübre hammadde potansiyeli olmadığını ifade etttiniz. Bu bağlamda “bor madeni” iyi bir hammadde olarak değerlendirilebilir mi? Enerji Bakanının bu yönde bir açıklaması olmuştu...
Düşünce olarak güzel, heyecan verici bir şey ama pratikte realitesi yok. Gübre kullanımı esas itibariyle bitkinin ve toprağın ihtiyacı neyse o miktarda gübre kullanmak lâzım. Bor katkılı gübreler kullanılabilir. Ama bunlar eser miktarında. Yani vitamin cinsinden şeyler. Vitamin mânâsında dozunda kullanılması gereken bir katkı olabilir ancak. Ki bizim de bor katkılı sıvı, toz gübre üretimimiz var. Ama çok az kullanılan bir şey. Kıymet olarak çok önemli bir miktar değil. Gübre ile ilgili asıl ana girdi. Azot, Fosfat ve Potasyumdur. Bor, Magnezyum gibi şeyler mikro elementler olarak vitamin gibi kullanılır. Azot, doğal gaz, kömür ve amonyaktan elde edilir. Fosfat ve Potasyum’da tabiatta maden olarak bulunur. Azotlu gübreler bizim hinterlandımızda Romanya, Ukrayna ve Rusya biliyorsunuz doğal gaz olan ülkerdir. Fosfatlı gübrelerde ise bizim hinterlandımız Kuzey Afrika ülkelerinde var. Tunus, Fas gibi ülkelerdir.
KDV doğrudan çiftçinin kucağında kalan bir sonuç
Devletin vergi politikalarının gübre fiyatları üzerinde etkisi nedir? Yüzde 18’lik bir KDV oranı ve gümrük vergileri fiyatları nasıl etkiliyor?
Türkiye’de gübre sektöründe tamamen serbest piyasa şartları geçerli. Devlet oyuncu değil bu sektörde. Tamamen özel liberal kurallar geçerli. Tabiî gübrede KDV yüzde 18. Bunun gözden geçirilmesi lâzım. Tabiî gübre her şeyin temel girdisi. KDV doğrudan çiftçinin kucağında kalan bir sonuç. Diğer tüccarlar diyelim KDV mahsup edebilir. Virmanlayabilir. Nihaî tüketici çiftçi olduğu için KDV yüzde yüz çiftçinin kucağında kalıyor. Gümrük vergisi de ürün bazından ziyade ülke olarak değişiyor. Avrupa ülkelerinden gelirse Gümrük Birliği anlaşmasından dolayı yüzde sıfır, diğer ülkelerden gelirse yüzde 6.5. Yani gübrede en yüksek gümrük vergisi yüzde 6.5. Bazı ürünlerde ise sıfır.
Özellikle Doğu ve Güneydoğu’daki satışlarda Tarım Kredi Kooperatifleri ve diğer kooperatif satışları dışındaki bayi satışlarında kayıt dışılık bulunduğu iddia ediliyor. Sizin bu yönde tesbitleriniz var mı?
Gübre sektöründe kayıt dışılık genelde az. İthal olduğu için bir kere girişte gümrük vergisi ödeniyor. KDV ödeniyor. Ama her sektörde olduğu gibi zaman zaman istismarlar oluyor. Gübre niyetine bazı sahte satışlar olabiliyor. Ama sektör olarak girdi tamamen ithal olduğu için kayıt dışılığın aşırı bir şekilde olduğunu zannetmiyorum. Ama Güneydoğu, Doğu Anadolu diye sınırlamak yanlış olur. İnsanın olduğu her yerde bu tür şeyler olabilir.
X ürünün taklidi şu köşedeki mağazada olabiliyor. Bu mânâda Güneydoğu, Doğu Anadolu diye sınırlamak doğru değil. Meselâ geçen günlerde İzmir’de yakalandı. Daha önce Denizli’de ve Adana’da yakalandı... Türkiye’nin her yerinde yanlış insanların olduğu her yerde bu tür yanlışlıklar oluyor. Çok yaygın değil ama bu. Burada çiftçilerimize şunu söylemek istiyorum. Markalı ürünleri kullansınlar. çiftçilerimiz zaten bizim Gübretaş ürünlerini tercih etmeye çalışıyorlar. Bu gibi şeylere muhatap olmamak için.
|