"Gerçekten" haber verir 13 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Duman olup giden tütünlü yıllar



Çocukluğumun ve gençliğimin en az on beş yılı tütün tarlalarında geçti. O yılları hatırladıkça hayıflanır, esef duyarım. Çünkü, bu meretin insanlığa faydadan çok zararı var. Üstelik, yetiştirilmesi hükûmetlerin müdahalesine tabi olduğundan, gelir ve kazanç noktasında da güvenilecek hiçbir tarafı yok. Hükümet müsaade ettiği zaman ekebiliyorsun, “Yasak, ekemezsin!” dediği zaman da o zenaati bırakmak durumundasın.

Nitekim, bizim memlekette de durum aynen öyle oldu. Bizim köylüler 1940’lı yıllarda tütün etmeye başlamışlar. O zamanki şeflik hükümeti buna müsaade etmiş.

Elli sene sonraki son Ecevit hükümeti zamanında ise, tütün ekimine kota konuldu ve mevcut mahsulatın yaklaşık yüzde seksen miktarına yasak getirildi. Bu acımasız kota sebebiyle, yüz binlerce insan bir anda işsiz ve mesleksiz kaldı.

Evet, tütün işi öyle nankörce bir uğraştır ki, diğer bütün iş ve mesleklerin önüne geçiyor, onların hemen tamamını nesillere unutturuyor.

Tütünü serbestçe ekip biçtiğiniz zaman, maddî olarak size iyi bir menfaat sağlıyor. Parası fena değil. Ancak, gayet iyi biliyorum ki, o paranın da hayrı yok, bereketi yok.

Kendimce, bu bereketsizliğin iki-üç sebebini biliyorum.

Birincisi: 1930’lu yıllarda Sason ilçesine bağlı olan köyümüz, Güneydoğu Bölgesinde tütün ekme serbestliğine sahip olan köylerin başında gelir. Sebebi de şu: 1936-37 yıllarında yaşanan “Sason İsyanı” gerekçesiyle, o dönemin İsmet Paşa hükümeti tarafından “İsyancıların kafasını kesip getirene ödül var” şeklinde bir duyuru yapılıyor. Esasında ortada bir isyan durumu falan da yoktu; bölge insanı bir hiç uğruna birbirine düşürülmüştü. Neticede, dağ başlarına muhacir olup düşen sözde isyancılardan birini, her nasılsa bizim bir köylü öldürüyor ve kafasını keserek hükümet yetkililerine götürüp gösteriyor. İşte bu iyiliğin(!) mükâfatı olarak o tarihlerde bizim köye tütün ekme serbestliği veriliyor. Haliyle, bunun övünülecek hiçbir tarafı yoktur ve olamaz. Dahası, başlangıcı vahşiyane bir cinayet olan bir gelir unsurundan da hayır-hasenat beklenilmemeli. Mazide yaşanmış bu elim vak’aları hatırladıkça, tütünlü geçen yıllarımdan büyük üzüntü duymaktayım.

İkincisi: Tütünün, dolayısıyla sigaranın çevreye ve insan sağlığına verdiği zararı yakînen bilen ve bu hususla alâkalı mükerrer yazı yazan biri olarak, tütün üretimi ile geçen yıllarıma cidden acıyorum ve hatırladıkça esef duyuyorum.

Üçüncüsü: Tütünle uğraşan babalarımız ve dedelerimiz, başkaca hiçbir işle uğraşamadılar, dolayısıyla hiçbir mesleği de öğrenemediler. Dahası, çocuklarına ve torunlarına da meslek itibariyle hiçbir miras bırakmadılar. Bütün sene boyunca tütün parası diyerek yatıp kalktılar. Sonunda o da elden gitti. Yeni nesiller ortada perperişan kaldılar.

Öte yandan, tütün işi o kadar büyütüldü ve o derece önemsendi ki, evin zarurî ihtiyacı olan sebze ve meyve üretiminin de önü kesildi. Bazı kimseler, aman bir kilo tütün fazla alayım diyerek, çoluk çocuğunu birçok tarla-bahçe nimetinden mahrum bıraktı. Verimli toprakların neredeyse her karışı tütün için işlendi, tütün için bekletildi.

İşte bunlar gibi daha başka sebepler de var ki, tütün ekimi, kırımı ve demetlenmesiyle geçen yıllarımın heba olup gittiği kanaatini uyandırıyor.

Keşke diyorum, şimdiki fikrim olsaydı da, o yıllarımı hayırlı daha başka meşguliyetlerle geçirseydim.

Fakat, hayıflanmak, esef duymakla elden ne gelir ki… Hiç olmazsa, bütün bu tecrübeler yeni nesillere yarasın istiyoruz.

Tarihin yorumu = Tarihin yorumu

Bediüzzaman, Darü'l-Hikmeti'l-İslâmiye'de

Bediüzzaman Said Nursî, Ordû–yi Hümâyûnun (Osmanlı Ordusu) kontenjanından Şeyhülislâmlığa bağlı "Dârü'l–Hikmeti'l–İslâmiye"ye (İslâm Akademisi) âzâ oldu. Kısa bir süre önce müracaatını yapan ve üyelik formunu dolduran Bediüzzaman, kendini şu şekilde tanıtıyor: "İsmim Said, şöhretim Bediüzzaman'dır. Pederimin ismi Mirza'dır. Ma'ruf/bilinen bir sülâleye nisbetim yoktur. Mezhebim Şafiîdir. Devlet–i Osmaniye tebâiyetindenim. "Tarih–i velâdetim (Rûmî) 1293'tür. Doğum yerim Bitlis vilâyeti dahilinde Hizan kazası mülhakatından İsparit nahiyesinin Nurs karyesidir."

13.08.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.08.2008) - Emirdağ Hatıraları (14)

  (11.08.2008) - Mahlûkatla ülfet ve münasebet

  (09.08.2008) - Emirdağ Hatıraları (12)

  (08.08.2008) - Emirdağ Hatıraları (11)

  (07.08.2008) - Emirdağ Hatıraları (10)

  (06.08.2008) - Emirdağ Hatıraları (9)

  (05.08.2008) - Emirdağ Hatıraları (8)

  (04.08.2008) - Emirdağ Hatıraları (7)

  (02.08.2008) - Emirdağ Hatıraları (6)

  (01.08.2008) - Emirdağ Hatıraları (5)

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır