Yabancılarla karşılaştığımızda ne yaparız, hiç düşündünüz mü? Çoğumuz şunu yapıyoruz: Ya hiç görmemiş gibi davranırız. Ya da gözlerimizi kaçırır, başımızı başka taraflara saklamaya çalışırız.
Neden? Korkuyor muyuz? Yüreğimizi onlara açmamıza engel olan şey nedir? Gözlerimizi onlardan kaçırmamıza sebep nedir?
Bu meraklı sorulara herkes kendi dünyasında cevaplarını düşünüp bulsun. Ben de kendi bulduğum cevapları anlatayım ve bunlarla karşılaştırma yapalım. Sonra tercih yine size ait, artık dilerseniz hâlâ yabancılardan kaçarak saklambaç oynamaya devam edebilirsiniz, ya da bu günden sonra gördüğünüz ilk yabancıya, "Sobe! Seni gördüm artık", diyebilirsiniz.
Görülmek onların, görmek de sizin hoşunuza gidecek. Tatlı bir huzur hissedeceksiniz ve o yabancı da hissedecek. Böylece huzurlu yüreklerden çıkan olumlu enerjilerle, o ana huzur yayılacak.
Başını yere eğmiş, asık bir suratla, gözlerini herkesten kaçırarak gezen bir insanın huzurlu olduğu düşünülemez. İçin için sorunlarıyla boğuşmayı tercih ettiğinden kimseyi gözü görmemektedir. Hangimizin sorunu yok ki? Huzurlu ve mutlu insanlar da en az diğerleri kadar bir çok sorunlarla yaşıyorlar. Tüm bunlara rağmen ben size, ille de dışa dönük olun, başkalarını güldürmek için, onların gününü ışıldatmak için enerjinizi tüketin demiyorum. Cana yakın, iyimser rolü oynamanızı da öneriyor değilim. Önerim sadece, yabancıların da bizden farklı olmadıklarını kabul ederek, karşılaştığımızda kafamızı çevirip geçip gitmek yerine, saygıyla gözlerine bakarak gülümsemeyi öneriyorum.
Galiba bizdeki sorun şu: Yabancılara selâm veremeyişimizin, gözlerine bakıp gülümseyemeyişimizin ana sebebi, kendimize olan yabancılığımız. Biz, bize o kadar uzak ve yabancıyız ki kendimizle tanışıp kaynaşamamışız. Kendimizle barışamamışız. Kendimizi tanıyıp bildiğimiz de herkes çok tanıdık ve bildik gelecek bize. Tıpa tıp bizim aynımız olmasalar da, bizden çok farklı olmayan insanları artık bir yabancı olarak değil, bize benzeyen insanlar olduğunu düşünüp, kendimizi emniyette hissedeceğiz… Ve bizden birileri olduğu için onlara da tebessümle selâm verebileceğiz. Yabancıların arasındayken hepimiz rahatsız ve endişe içinde olabiliriz. Bu normaldir. Ama herkesin bizden biri olduğunu düşününce aramızda yabancı yokmuş deyip daha huzurlu olabiliriz. Kendimizi güvende hissedebiliriz.
Biz de birileri için yabancıyız. Birileri de bizden korkup çekiniyor olabilir. Onlara yabancı olmadığımızı, dost olduğumuzu göstermenin en etkili yolu gözlerine bakarak gülümsemektir. Bize güvenecekler ve yabanileşmekten artık vazgeçeceklerdir. Yabanî bir ortamda kim yaşamak ister? Bu herkesin huzurunu kaçırır.. Bunu yaptıkça kendimizde daha güzel değişiklikler fark edeceğiz.
Çoğu insanın da aynı bizim gibi aileleri var. Sevdikleri, özledikleri insanlar var. Sorunları, kaygıları, benimsedikleri ve benimsemedikleri şeyler ve korkuları var. Arayışları ve belkentileri var. Yeryüzündeki tüm insanlar için bunları söylemek mümkün. Yine fark etmemiz gereken şey de, ilk adımı biz attığımız zaman karşımızdaki insanın ne kadar iyi ve huzurlu olabileceğidir. Hepimizin biri birimize ne kadar benzediğini görünce, cani bile olsa insanların içindeki masumiyeti de görmeye başlarız. Masumluklarına masumca yakınlaşırız. Ve karşılıklı elimizden geleni yapmaya başlarız. Aslında en kötü insanın bile derinlerinde bir yerlerlerinde iyilikler olduğunu kabul etmek, içimize saf bir huzur verir.
Aramızda tamamen kötü niyetliler varsa bile, bu onların sorunu, siz hiç üzülmeyin. Keskin sirke küpüne zarar verir. Size bir şey yapmış olsalar bile, en büyük kötülüğü kendilerine yapmaktalar. Hatırlayın, geçmişte en iyilere ve güzellere ne kötülükler yapıldı… Onlar, kendilerine yapılanlara rağmen iyi ve güzel kalmayı başardıklarından hep huzur içinde yaşadılar…
Son zamanlarda hepimizde bir ciddiyet var. İnsanlar hemen her şeye kızıp sinirleniyorlar. Gerginleşiyorlar. Güler yüzlü olmayı başarmış olanlar bile sanki bu haldeler…
Beklediğimiz kimsenin birkaç dakika geç gelmesi, trafikte sıkışıp kalmak, birinin bize ters bakması, ters bir söz etmesi, faturaları ödemek için sırada beklemek. Bunun gibi daha bir çok şey için gülümsemenin gizemli etkisini görmezden gelir, surat asmaya başlarız…
Surat asmamızın altında; olayların istediğimizden farklı bir şekilde gelişiyor olması yatar… Bu olumsuzluğu kabul edemeyişimizden gülümseyemeyiz.
Açıkcası biz herşeyin yolunda gitmesini istiyoruz. Ama öyle olmuyor işte. Hayat bildiğini okuyor ve yapacağını yapıyor….
“Bizim sınırlı bakış açımız, ümitlerimiz ve korkularımız hayatımızın ölçüsü olmuştur; içinde bulunduğumuz şartlar düşüncelerimize uymadığı zaman bunlar bizim zorluklarımız olur.” -Benjamin Franklin-
Hayatımızı hep isteklerimize göre yaşamak isteriz. Böyle olmadığında da acı çeker, kavga eder, surat asarız. Gülümsemeyi bırakırız. Birden ciddileşiveririz….
Gereksiz ciddiyetten kurtulabilmenin ilk adımı şu olabilir: Önce böyle bir sorunumuzun olduğunu itiraf etmeliyiz.
Sonra değişip daha ılımlı olmayı dilemeliyiz… Gerginliğimizin hayatımızın üzerinde nasıl yıkıcı etkiler yaptığını fark etmeye çalışmalıyız. Sıkıntılarımızın büyük bir kısmını kendimiz oluşturuyoruz. Bunu görmek zorundayız.
İkinci adım ise şudur: Beklentilerimize ulaşmadığımızda hayal kırıklığına uğrarız. Oysa hayâl kırıklığına uğramak yerine hayatı olduğu gibi kabul edebilseydik, özgür olurduk. Bir şeye sıkıca sarılıp tutunmak ciddi ölçüde gergin olmamıza sebep olur. Oysa sıkıca tuttuklarımızın ucunu bırakmak yüzümüz gülümsemesini sağlar….
Bunları hayatımızda uygulayabilmek için şu pratiği yapmaya çalışalım. Güne başlarken başkaları tarafından bir beklentiye girmeyelim. Yani falancadan şunu istemeliyim, filancadan şunu almalıyım gibi beklentilerimiz olmasın. Kimsenin bize dostça yaklaşacağını da ummayalım. Dostça davranmadıkları zaman şaşırıp üzülmeyiz. Eğer dostça davranırlarsa da sevinip şükretmeliyiz…
Günümüzün sorunsuz geçeceğini beklemeyelim. Bunun yerine sorunlar çıktığın da, “işte aşmam gereken bir engel daha” diyerek kabul edelim.
Güne bu zihniyetle başladığımızda hayatın daha ılımlı geçtiğini göreceğiz. Ve böylece hayatla boğuşmak yerine hayatla kucaklaşmaya başlamış oluruz.
Artık bunu yaptığımızda çok geçmeden tüm yaşantımızı şenlendirmiş oluruz. Yüzümüz hep gülmeye başlar. Gülümsedikçe huzurumuz artar….
22.08.2008
E-Posta:
|