AZ çok herkeste bulunan önsezi özelliği yalnız insana mahsus değildir. Hayvan, hatta bitkilerde de (duyarlı antenlerle) “İlâhî sevk” şeklinde önseziler vardır. Ne yazık ki, 19 ve 20’nci asrı etkisi altına alıp çalkalayan seküler, lâdinî, ateist felsefe ‘sevk-i İlahî’yi, “kendi kendine oluyor veya tabiatın icâbı” diyerek “içgüdü” kılıfıyla örttü.
Akıl/ilim, araştırmalar göstermiştir ki, atomdan yıldızlara, milyonlarca hayvan türleri ve bitki çeşitlerine dek her varlığın, hem kendi içinde hem de diğer tüm unsurlarla öyle harika/girift bağlantıları var ki, içeriden değil, mutlaka dıştan sonsuz bir akıl, ilim, irade ve güç sahibi tarafından idare ve sevk edilmesi gerekir.
Hayvan ve bitkilerin de “ilhamla/İlâhî bir sevkle” yönlendirildiklerine delil, onların yaptığı harika işleri yüz milyonlarca akıllı, şuurlu ve bilgili insanın bir araya geldikleri halde yapamamaları, âciz kalmalarıdır.
Meselâ kedi gibi bazı hayvanların gözü kör olduğunda, kaderin sevkiyle gidip gözüne ilaç olan otu bulup sürmesi, kartal gibi (etobur) kuşların fersah fersah uzaklardaki hayvan ölüsünü fark etmesi, bir günlük arı yavrusunun, havada bir günlük mesafede izini kaybetmeyerek ve yuvasını karıştırmayarak dönüp dolaşıp gelmesi; bülbülün yuvasını çorap gibi örmesi, anestezi yapan sivrisinek, binlerce kilometre uzaklara göç eden kuş ve balıkların yerlerini bulması vs... nasıl içgüdü olabilir?
Demek, onlara İlâhî sevkle ve ilhamen bildirilir. İlâhî Kudret ve izinle bütün hayvanların melâikeden bir çobanı var ki onları yönlendiriyor…1
Bir arının, bir çay kaşığı balı yapabilmek için günde 18 bin çiçeğe konduğu, bilimin tespitleri arasındadır. (Sanki her bir çiçek, 18 bin âlemden birisini temsil ediyor). Bu kadar karmaşık yollardan sonra tekrar kovanını bulması, içgüdüyle izah edilip geçiştirilebilir mi?
Kezâ tavuk, inek, kurt, kedi, köpek gibi hayvanların depremin yaklaştığını hissetmeleri de ilim ve tecrübeyle sâbittir. Ki, kimi garip sesler çıkarıyor, kimisinin vücut hareketleri değişiyor, kimisi deprem bölgesini terk ediyor...
Ya patates, soğan, pancar gibi sebzeler, toprak altındaki karanlıkta nasıl büyüyüp gelişiyorlar? İpek gibi yumuşak kökler nasıl taşı toprağı deliyor, ihtiyaçları olan kimyevî elementleri (gıdayı) hassas ölçüyle şaşırmadan ayırt edip alıyorlar?
Atomdan galaksilere kadar her şey, nasıl yörüngesinden sapmadan, nizam ve intizam içinde yoluna devam ediyor?
Bunlar apaçık, sevk-i İlâhî şeklindeki önsezinin varlığını göstermiyor mu?
Dipnot:
1- Emirdağ Lâhikası, s. 81.
22.08.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|