“KEMALİST, eyyamcı-solcu” ile magazin basının, kitle iletişim vasıtalarının, “medyanın” verdiği zararı; fert, aile ve topluma yaptığı tahribatı hiçbir kesim yapmamıştır. Haberleri çarpıtmakta, uydurma haber yapmakta üstüne yoktur. Eskiden müftünün koyunu çalınır, “Müftü koyun çaldı!” diye yazılırdı. Şimdilerde daha kamuflajlı yapılıyor. Bu işi takip edelim:
“Kilis’te, cinnet getiren baba önce karısı ile 4 çocuğunu öldürdü, ardından da intihar etti. Tüm kenti şok eden olay İsmet Paşa mahallesi, Mutlu sokak, Ölmez apartmanında dün sabah saat 05.00’te meydana geldi. Yaklaşık 6 aydır eşiyle aralarında sorunlar olduğu öğrenilen Ökkeş Çelebi (40), dün alkollü halde sabaha karşı eve geldi. Daha sonra uyumakta olan eşini uyandıran Çelebi ile karısı arasında şiddetli bir tartışma başladı. Bu sırada kontrolünü kaybederek tabancasına sarılan Ökkeş Çelebi, önce…”1
İşte gazetenin sürmanşeti: “Baba Cinneti… Baba cinnet getirdi tüm ailesini öldürdü…”
İşte çarpıtma bu kadar olur! Sarhoş serserinin, alkol yüzünden işlediği cinayet, “cinnet!” diye lanse edilir; içki, alkol, kamufle edilir! Bu dürüstlük değil. Hem ayıp, hem şarlatanlık… Bu haberi ayık olan hazırlayıp, manşete sürebilir mi? Ey meslektaş demeye haya ettiğim gazeteci!
Şimdi de şu magazin haberciliğinin tuzaklarını deşifre eden tuzağa bakınız (Kimi zaman da medyanın magazin tuzağına tuzak kuruluyor!):
“İtalya’nın radikal eski dış ticaret bakanı Emma Bonino, sadece magazin haberlerine önem verilmesine kızınca, tuzak kurup ilginç bir şekilde intikam aldı. Roma’da düzenlenen FAO Dünya Açlıkla Mücadele Zirvesi’ndeki açıklamalarının haber yapılmamasına sinirlenen Bonino, bir dergiye ‘Bu yaşımda aşık oldum, çok mutluyum’ dedi. Haberin çıkmasıyla birlikte telefonları kilitlendi, evinin önü paparazzilerle dolup taştı. Bunun üzerine Bonino, ‘Aşık filan olmadım. Sadece sizleri sınadım. Ciddî şeylerle uğraşın’ diyerek şöyle sitem etti: ‘Maalesef dünyadaki ciddî ve hayatî olayları yansıtmak için yaptığımız çağrıları medya duyurmuyor. Ama benim medyayı denemek için uydurduğum bir aşk hikâyem, magazin basınında çarşaf çarşaf yer buluyor.’”2
Matbuât (medya) halkın gözü ve kulağıdır. İki temel görevi vardır: Doğruya, iyiye, güzele teşvik; çirkin, kötü, yanlış ve suistimallerden uzaklaştırmalı.
“Gazeteler iki kıyas-ı fâsid cihetiyle ve haysiyet kırıcı bir neşriyat ile ahlâk-ı İslâmiyeyi sarstılar. Ve efkâr-ı umumîyeyi perişan ettiler.
Ey gazeteciler! Edipler edepli olmalı, hem de edeb-i İslâmiye ile müteeddip olmalıdırlar. Matbuat nizamnâmesini (basın kanunu ve ahlâkını) vicdânlardaki hissi-i diyanet tanzim etsin.”3
“Ve onların sözleri, kalb-i umumî-i müşterek-i milletten bîtarafane çıkmalı. Ve matbuât nizamnamesini, vicdanınızdaki hiss-i diyanet ve niyet-i hâlisa tanzim etmeli. Halbuki, siz iki kıyâs-ı fâsidle, yâni taşrayı İstanbul’a ve İstanbul’u Avrupa’ya kıyas ederek efkâr-ı umumiyeyi bataklığa düşürdünüz. Ve şahsî garazları ve fikr-i intikamı uyandırdınız. Zira; elif bâ okumayan çocuğa felsefe-i tabîiye dersi verilmez. Ve erkeğe tiyatrocu kadın libâsı yakışmaz: Ve Avrupa’nın hissiyatı, İstanbul’da tatbik olunmaz. Akvâmın ihtilâfı, mekânların ve aktârın tehâlüfü, zamanların ve asırların ihtilâfı gibidir. Birisinin libası, ötekinin endamına gelmez.”4
Dipnotlar:
1- Sabah, 15 Ağustos 2008.; 2- Basın, 28 Haziran 2008.; 3- Hutbe-i Şâmiye, s. 109.; 4- A.g.e., s. 25-26.
19.08.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|