"Gerçekten" haber verir 15 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

İnançsızlar harika haller nasıl gösterebilir?



Gayrimüslimlerin, Hint fakirlerinin ateş üstünde yürümeleri, ateistlerin telepatik yolla insan zihninden geçenleri okumaları gibi olağanüstü haller, aslında o kadar da garipsenecek durumlar değildir. Zira, bu dünya bir tarladır. Tarlayı, Allah’ın kanunlarına uyarak kim ekerse, mahsül alır. Tabiat kanunları, Allah’ın tekvinî şeriatıdır. O şeriata uyan, sonucunu alır. Zira, olağanüstü işler, harika haller yalnızca tekye, zâviye veya tasavvuf ile tefekkür ehline mahsus değil. Ruh / duygu ve bedende bulunan elektrik, elektro-manyetik, biyo-manyetik ve diğer binlerce enerji boyutlarını düşünce, duygu ve duyu güçlerini birleştirerek odaklaştırıp temerküz ettirebilen herkes olağanüstü haller sergileyebilir.

Kâinatta bulunan kanunlar çerçevesinde çalışarak, psiko-biyo-fizyolojik eğitim ve terbiyeden geçerek tekâmül eden herkes bu formasyonu kazanabilir. Mütedeyyin olmayan ve gayrimüslimlerin gösterdiği harika olaylar ile kerâmet arasında bir çelişki yoktur. Çünkü bu, kerâmetin eksi kutbudur.

Kerâmetin zıddı olan istidraç, gaflet içinde iken varlığın metafizik boyutunun inkişafından ve garip fiilleri açıklamaktan ibarettir.1 Buna istidraç denir. İstidraç, “Biz onları bilmedikleri, farkına varmadıkları bir yerden yavaş yavaş azaba yaklaştırırız”2 âyetinin orijinal metninde açıkça geçer. İstidraç sahibi, istidracını nefsine, gücüne dayandırmakla gururu öyle fazlalaşır ki, Karun gibi, “Bu servet, bilgim sayesinde bana verilmiştir!”3 demeye başlar. Lâkin istidraç gösteren ile kerâmet ehli arasında (ilk aşamada) fark yoktur.

Tam mânâsıyla fenâya mazhar olanlar, yani hak yolunda çalışıp kendisinin bir hiç olduğunu idrak edenlerde Allah’ın izniyle maddenin, varlığın metafizik boyutu inkişaf eder, açılır. Ve onlar, fenâfillah (yani Allah’ın isim ve sıfatlarını tamamen özümsemiş, kendisini O’na vermiş) olanlar, o eşyayı duygularıyla da görür. Bunun adı kerâmettir.

Necm Sûresi’nin 39’uncu âyetinde: “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır” diye beyan edilir. Dikkat edilirse, “insan” tâbiri kullanılmış, Yani kim “sünnetullah” denilen tabiat kanunlarına uyarsa; mutlaka karşılığını alır. Dolayısıyla küfür, tuğyan, zulüm ve inançsızlığın zirvelerinde olan bir kısım dehşetli insanlar da istidraç denen “harika haller” gösterebilir. Ki, istidraç bir anlamda, olumsuzluğun derecesinin artması, negatif gücün yükseltilmesidir.

Yalnız istidraç ehlinin hedefi, nefsî arzularını, heva ve hevesini tatmin etmek, olağanüstü işleri hedeflemektir. Zatında çok âciz, zayıf bir varlık olduğu halde, İlâhî kanunlar çerçevesinde meydana gelen halleri nefsine mal eder. Bunlarda görülen harikalıklar, bir kısım inkişaflar neticesinde meydana gelir ve bunların mahiyet itibarıyla kerâmetten farkı yoktur.

Kerâmet de, istidraç da ısrarlı ve disiplinli bir çalışma sonucunda, tabiat kanunları ve şartları içinde insanların gösterdiği fevkalâde hal, hareket ve işlerdir. Yani, tarlayı ekmek gibidir. Mü’min de ekiyor, inkâr eden de. İnkâr eden, tabiattan, kendinden zannediyor. Oysa, her şeyi Yaratan O’dur. Harika halleri de yaratan O’dur.

Dipnotlar:

1- Mesnevî-i Nuriye, s. 192.

2- Kur’ân, Kalem, 44.

3- Kur’ân, Kasas, 78.

15.08.2008

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (14.08.2008) - Yalnız Allah’tan korkup, yalnız O’na ibadet edip, O’ndan isteseydik!

  (13.08.2008) - Suçlu biziz, kendimizi gözden geçirelim!

  (12.08.2008) - Sabun kullanılırsa temizler, din yaşanırsa…

  (11.08.2008) - Şimdi ne oldi?

  (09.08.2008) - Şaka değil,imtihanlardan imtihana…

  (08.08.2008) - Bir bu eşref-i mahlûkata bakın, bir de şu esfel-i mahlûkata!

  (07.08.2008) - İhlâs, hırs ve birlik

  (06.08.2008) - “Kulcuğa kulcuk” Kemalist İlahiyatçı kim?

  (05.08.2008) - “Yabancı nefreti” vahameti ve dönüş...

  (04.08.2008) - Lisan problemi

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır