Sovyetlerin dağılmasıyla “bağımsızlığına” kavuşan Gürcistan, özellikle Macar Yahudisi Amerikalı George Soros’un, “renkli turuncu devrimi” sonrası sağa sola saldırmaya başladı.
CIA eski ajanı Karzai’nin Afganistan’ın başına geçirilmesi gibi, “kadife darbe”yle “seçtirilen” Şaakaşvili’nin, ağababası Amerika’ya dayanarak komşu küçük toplulukları işgale kalkışması, bölgenin yeniden fitnenin içine itilmesinin kıvılcımı oldu.
Bush’un Kafkasya’daki en yakın dostu Saakaşvili, Gürcü Stalin’in Güney ve Kuzey diye böldüğü Osetya’nın, güneyini Gürcistan’a bağışladığı kanaatinde. Bush ve Cheeney’in ittirmesiyle, Amerika’nın Hazar havzası enerji kaynakları ve hatları üzerindeki bölgeyi tamamen kontrolüne almasına aracılık etmekte.
Bundandır ki Abhazya ve Güney Osetya’nın yanısıra Türkiye ile tarihî derin bağları bulunan nüfusun yarıya yakını Müslüman eski Osmanlı bakiyesi Acaristan özerk cumhuriyetine karşı saldırgan ve işgalci tutumu, Gürcistan’ı bölgede ABD’nin emrinde “küçük emperyalist” haline getirmiştir.
Bu bakımdan Soros’un finanse ettiği iç darbeyle “barış, demokrasi ve özgürlükler” perdesinde Saakavaşkili’nin evvela Acaristan’ı Gürcistan’a ilhakı, peşinden Osetya ile Abhazya’ya göz dikmesi tamamen bir Amerikan projesi olduğu sırıtmakta…
ZÂLİMLERİN ZULÜMLÜ ÇIKARLARINA KURBAN
Abhazya ve Arcaristan’ın kanla biten işgal denemelerinden sonra on üç yıl aranın ardından Güney Ostetya’ya girip göz göre göre bahane arayan Moskova’yı kışkırtması, aslında açık bir provokasyon. Ve bu provokasyonla yalnız yüzlerce mâsum insan ölmedi, binlercesi evsiz kaldı, daha da acıklı perişanlığa dûçar edildi.
En vâhimi de Saakaşvili, başta Gürcistan olmak üzere bütün bölgeyi ateşin içine attı; yangın yerine dönen Kafkasya’daki fitne ateşini alevlendirdi. Sâdece ülkesini değil, bütün Kafkasya’yı zâlimlerin zulümlü ve karanlık çıkar hesaplarının, kanlı projelerinin kurbanı yapmaya teşne hale getirdi. Bölgedeki karmaşa ve bataklığı daha da içinden çıkılmaz bir bataklığa dönüştürdü, ecnebilerin istilâ emellerine taşeron durumuna soktu.
Neticede Güney Osetya üzerinden görünürde Gürcistan, gerçekte ABD ile Rusya’nın karşı karşıya gelmesi, yeni dünya düzenindeki gizli ve âşikâr ilişkileri ele veriyor.
Bush’un muavini Cheeney’in, ABD’nin binlerce kez bombalayıp işgal ettiği Afganistan’da ve Irak’ta milyonlarca insanın katliyle sonuçlanan katliamlara bakmadan, Rusya’nın burnunun dibindeki olaya müdahalesini, “Gürcistan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğüne yönelik bir tehdit” görmesi, doğrusu gülünç geliyor.
Diğer yandan Şaakasvili’nin “yardım!” çağrılarını cevapsız bırakan Washington’un oyalaması ve vurdumduymazlığı, ABD’nin “stratejik ortağı” olmakla caka satan yönetimlere tam bir ibret dersi oluyor. Uluslararası menfaat ve küresel hegemonya peşinde koşan zâlim güçlere güvenilmeyeceğini bir defa daha hâdiselerin tasdikiyle ortaya koyuyor.
Keza Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un, krizin Güney Osetya’daki “etnik temizlikten” türediği, Soros’un “renkli devrimle” iktidara gelen bölgedeki bir diğer ABD’nin stratejik ortağı Amerikan yanlısı Ukrayna yönetimini “savaş kışkırtıcılığı”yla suçlaması dikkat çekici. Gürcistan yönetimini işgale azmettiren Washington’la birlikte Gürcistan’a her türlü desteği veren ve askerlerini eğiten ve ordusunu modernize eden İsrail’in yanısıra Ankara’yı da üstü örtülü sorumlu tutması da anlamlı…
ÇATIŞMALARIN ARDINDAKİ KARANLIK KANLI ELLER
Gürcistan’ın Yahudi kabine üyelerinden Yakubaşvili’nin, İsrail ordu radyosuna İbranice yaptığı açıklamada, İsrail’in Gürcü askerlerinin eğitimine yaptığı katkıdan dolayı ordusuyla gurur duyması gerektiğini söyleyerek İsrail silahlı kuvvetlerine teşekkür etmesi, çatışmaların arka plânındaki “her çeşit fesad şebekesine karışan ve her nevi ihtilâle parmak karıştıran” karanlık ve kanlı elleri ele veriyor. İsrail’in son yedi yıldır Gürcistan’a gelişmiş silâhlar sattığını belirten Gürcistan’ın Yahudi Bakanının, Osetya ve Abhazya’daki gelişmelerden endişe duyup “Gürcistan’ın toprak bütünlüğü”nü savunması ise tam bir komedi.
Duvarlarla kuşattığı, amansız ambargo uyguladığı ve soykırım yaptığı Filistinlileri vatanlarından eden İsrail’in, muhibbi Şaakaşvili’nin ülkesinin “bağımsızlığı”na bu denli düşkün olması, “yeni dünya düzeni”ndeki çarpıklığı açığa çıkarıyor.
Bu arada Türkiye’nin üzerinde hassasiyetle durduğu, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının Rus uçakları tarafından bombalandığı iddialarının, bir “Amerikan – Gürcü provokasyonu” olduğu anlaşılıyor. Rus Genelkurmayının Ankara’ya, “Irak’ta petrol yatakları ve boru hatlarının ABD işgali sırasında vurulduğunu, ancak bu şâyianın Gürcü tarafının çatışmanın boyutunu genişleterek Türkiye’yi savaşın içine çekmek için provokatif iddiası olduğu” mesajı, çatışmaları bütün bölgeye yayma plânını deşifre ediyor.
Ve bütün bunlar, “kılavuzu karga olanın” deyimini akla getiriyor; ABD’nin telkinleriyle hareket eden Gürcistan yönetiminin Rusya’yı tahrik edip bölgeyi nasıl bir felâkete sürüklediğini gösteriyor. Ne yazık ki, olan yine zavallı bölge halklarına oluyor…
14.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|