“Zulmedenlere en küçük bir meyil göstermeyin”
Risâle-i Nur şakirtleri tarafından
sorulan suale cevaptır.
Sual: Geçen sene sizden sormuştuk ki, elli gündür merak edip dünya cereyanlarına bakmadınız ve sormadınız, o zaman bize bir cevap verdiniz. Gerçi o cevap hakikattir ve kâfidir; fakat Risâle-i Nur’un intişarı ve hizmeti ve âlem-i İslâmiyetin menfaati noktasında bir derece bakmanız lâzım iken, şimdi, on üç ay oluyor, aynı hâl devam ediyor. Merak edip hiç sormuyorsunuz.
Elcevap: “İnsan şüphesiz ki çok zalimdir” (İbrahim Sûresi, 14:34) âyetine en âzam bir tarzda şimdiki boğuşan insanlar mazhar olmalarından, onlara değil taraftar olmak veya merakla o cereyanları takip etmek ve onların yalan, aldatıcı propagandalarını dinlemek ve müteessirane mücadelelerini seyretmek, belki o acip zulümlere bakmak da caiz değil. Çünkü zulme rıza zulümdür; taraftar olsa, zalim olur, meyletse “Zulmedenlere en küçük bir meyil göstermeyin; yoksa Cehennem ateşi size de dokunur” (Hûd Sûresi, 11:113) âyetine mazhar olur.
Evet, hak ve hakikat ve din ve adalet hesabına olmadığına ve belki inat ve asabiyet-i milliye ve menfaat-i cinsiye ve nefsin enaniyetine dayanan, dünyada emsâli vuku bulmayan gaddarâne bir zulüm hesabına olduğuna kat’î bir delil şudur ki: Bin masum çoluk çocuk, ihtiyar, hasta bulunan bir yerde, bir iki düşman askeri bulunmak bahanesiyle bombalarla onları mahvetmek...
Kastamonu Lâhikası, s. 160
***
Aynen tesbihatta ihtar edildi ki:
Ehemmiyetli sebebi ise: Bakmakta bir tarafa tarafgirlik hissi uyanır; tarafgir nazarı, taraftar olduğu taraf cereyanın kusurunu görmez, zulmüne rıza gösterir, belki alkışlar. Halbuki küfre rıza, küfür olduğu gibi, zulme razı olmak dahi zulümdür.
Elbette zemin yüzünde bu dehşetli düelloda semavatı ağlatacak zulümler ve tahribat oluyor. Çok masum ve mazlûmların hukukları kayboluyor, mahvoluyor. Mimsiz, gaddar medeniyetin zalimâne düsturu olan, “Cemaat için fert feda edilir; milletin selameti için cüz’î hukuklara bakılmaz” diye, öyle dehşetli bir zulüm meydanı açmış ki, kurûn-u ûlâ vahşetlerinde de emsali vuku bulmamış. Kur’ân-ı Mûcizü’l-Beyânın adalet-i hakikiyesi, bir ferdin hakkını cemaate feda etmez...
Kastamonu Lâhikası, s. 112
***
“Birisinin hatasıyla, başkası veya akrabası hatakâr olmaz, cezaya müstehak olmaz” olan düstur-u irâde-i İlâhiyeye karşı, bu zamanda “Muhakkakki insan çok çok zalim ve çok çok nankördür” (İbrahim Sûresi: 34) sırrıyla şedit bir zulümle mukabele eder. Tarafgirlik hissiyle, bir caninin hatasıyla, değil yalnız akrabasına, belki taraftarlarına dahi adavet eder. Elinden gelse zulmeder. Elinde hüküm varsa, bir adamın hatasıyla bir köye bomba atar. Halbuki bir masumun hakkı, yüz cani için feda edilmez; onların yüzünden ona zulmedilmez. Şimdiki vaziyet, yüz masumu birkaç cani için zararlara sokar.
Emirdağ Lâhikası, s. 38
Lügatçe:
asabiyet-i milliye: Irkçılık.
mimsiz medeniyet: Deniyet (alçaklık, gerilik) mânâsına gelen kötü medeniyet.
kurûn-u ûlâ: İlkçağlar.
adavet: Düşmanlık.
|