"Gerçekten" haber verir 25 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

Güzel gör, güzel düşün, mutlu ol!



Eşyanın, varlığın, olayların melekût denen iç âleminde, özünde, metafizik boyutunda, zatında olumsuzluk yoktur. Onları güzel ve çirkin, iyi ve kötü, faydalı ve zararlı kılan, güzel ve çirkin gösteren düşünce tarzımız, bakış açımız ve yaklaşım biçimimizdir.

Yağmurun yağması, güneşin doğması gibi. Bunlar bütünüyle güzeldir. Tedbirsizliğimiz, tembelliğimiz onları aleyhimize çevirebilir. İnsan ancak, melekutî bakış ile kendisine, eşyaya ve hadiselere karşı dengeli bir tutum takınabilir.

Mülk, eşyayı ve varlıkları yatay ilişkileri içinde görme, değerlendirme ve şekillendirmedir. Melekût ise dikey... Mülk cephesinde “hikmet”, melekût cephesinde “kudret” ön plandadır. Yani, dünyamızdaki maddî, bedenî olaylar, şart ve sebeplere bağlı olarak tedricî ve basamak basamaktır. Melekût, mânâ, ruh âleminde ise, bir anda meydana gelirler. Ruhun dolaşması, pek çok işi bir anda yapması ve saniyelik rüyalara pek çok işin ve olayın sığması gibi.

Melekutî bakış, dikey bağlantıları fark etmektir. Meselâ, insan, sebzelerin ve meyvelerin en güzellerini harmanlayarak lezzetli yemekler yaparak yerken, hayvanlar, kabaca ham ot, leş, ağaçlar ise karbondioksit yemektedirler. Mülk cihetinin sonucu itibariyle her ikisi de yiyor ve karnını doyuruyor. Fakat yemekten yemeye fark var. Hayvan sadece “fıtrî bir sevk” ile midesini doyurur. Neyi niçin yediğinin ve hangi yiyecekleri kimin ikram ettiğinin, hangi neticede ne olacağının şuurunda değildir. Onların sadece dış yüzünü, çok sathî olarak görür ve basitçe tadar.

Bu açıdan bakıldığında hayvanlar mülk, insanlar melekût boyutundadır. Eğer, insan da hayvan gibi yer, içer, hiçbir şeyin farkına varmazsa Mün’im-i Hakikîye yani, hakikî nimeti verene teşekkür etmezse, mülk boyutunda dolanıyor demektir. Çünkü insana takılan cihazlar ve duygular, yediği gıdaların ihtivâ ettiği vitamin değerlerinin yanında mânevî değerlerinin farkında olabilmesini sağlar. İnsan bu “insanî” cihazların “kimin ihsanı/ikramı” olduğunu da anlayabilir.

Mülk dairesinde “nesnelerin, hadiselerin ve sebeplerin” mânâlarını “melekût” yüzlerinde buluruz. Melekût, nimete bakıldığı zaman Mün’im’i, yani nimeti vereni, sanata bakıldığı zaman Sâni’yi, sebepler gözlendiğinde hakiki tesir sahibini, Allah’ı zihne getirmektir. Bu, san'attan san'atkârı, fiilden faili, ikramdan ikram edeni gören gerçek bir bakıştır.

Bediüzzaman, varlığa melekût gözüyle baktırır: Bak, peygamberlere, âlimlere, eşine, kardeşine, akrabalarına, insanlara... Onları O’nun hesabına sev! Bak çeşmelere, çaylara, ırmaklara... Yerdeki bütün taşların ve madenlerin çeşitlerine bak... Çiçeklere, meyvelere bak... Kuşlara bak... Bulutlara bak... Göğe bak… Gök içinde hadsiz kütlelerden yalnız kamere dikkat et.

Işıktan tut, ta kamere (aya) kadar saydığımız bütün unsurlar, gayet geniş bir tarzda ve büyük bir ölçüde bir pencere açar, varlığı mutlak gerekli olan Allah’ın birliğini, kudretini ve saltanatının büyüklüğünü gösterir, ilân ederler.1

İşte, melekutî gözlüğü takan insan mülk âleminin kıskaçlarından kurtulup, melekutî âlemlere seyahat ederek Muhammedî (asm) bakışı kazanır, huzur ve mutluluğu yakalar.

Güzellerin güzel yüzlerinde güzelliği yaratan, elbette o güzelliğe müştakları da yaratır.2 Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen güzel rü’ya görür. Güzel rü’ya gören hayatından lezzet alır.3

NOT: Kısa bir aradan sonra buluşmak dileğiyle... Mübarek Ramazan-ı Şerifinizi tebrik eder, İslâm ve insanlık âlemi için hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederim.

Dipnotlar:

1- Sözler, s. 613.

2- Mesnevi-î Nûriye, s. 159.

3- Mektûbât, s. 367.

25.08.2008

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (24.08.2008) - “Ne yaptım da bu başıma geldi?” deme, eden bulur!

  (23.08.2008) - Yabancı olan kim?

  (22.08.2008) - “İçgüdü” mü, sevk-i İlâhî mi?

  (21.08.2008) - Önsezimizi nasıl güçlendirebiliriz?

  (20.08.2008) - Mesajları alabiliyor muyuz?

  (19.08.2008) - “Baba cinneti!” mi, alkolik veya sarhoş cinayeti mi?

  (18.08.2008) - Nimet ve itibar okumayı gerektirir

  (16.08.2008) - Zaman içinde zaman yaratılır bu gece!

  (15.08.2008) - İnançsızlar harika haller nasıl gösterebilir?

  (14.08.2008) - Yalnız Allah’tan korkup, yalnız O’na ibadet edip, O’ndan isteseydik!

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır