Geçtiğimiz haftanın önemli olaylarından biri, darbeyle Pakistan’ın başına geçen Pervez Müşerref’in “istifa” etmek zorunda kalması idi.
Garip olan, “darbe ile gelen”in bu kez sivil demokratik dayanışma ile gitmesiydi. Müşerref’i Genelkurmay Başkanı yapan dönemin devrik Başbakanı ve İslâmî Birlik Partisi Başkanı Nevaz Şerif ile Halk Partisi Başkanı Benâzir Butto’nun eşi Asıf Zerdari’nin ortak kararıyla istifaya mecbur bırakılmasıydı.
Koltuğunda kalmak için yeniden uzlaşmaya kalkıştığı Benazir’in bir suikasta kurban gitmesiyle ABD’nin “işbirlikçilerle işbirliği projesi” akim kaldı; lâkin Pakistan’ı kargaşa ve iç savaşa sürükleyen “kaos projesi” devam ediyor. Şimdi de koalisyon ortakları arasına fitne sokmaya çalışılıyor.
Müşerref’in, 11 Eylül olayları sonrası Afganistan’da ve Pakistan’da Amerikan dayatmalarına itiraz eden binlerce bölge insanını uğruna amansız bir baskı altına aldığı ağababası ABD tarafından ortada bırakılması ise bir başka açıdan ibret verici.
Oysa General Müşerref, Afganistan’ı işgal edip yüz binlerce masum insanı katleden ABD ve küresel savaş müttefiklerinin “talebi”yle işgale ve Amerikan politikalarına karşı çıktıkları için “fişlenen” Pakistanlıları CIA ajanlarına teslim etmişti.
Vatandaşlarını derdest edip yüzlercesini zulüm ve işkence hapishanesi Guantanamo’ya yolladı. Pakistan’da dinî eğitimin verildiği medreseleri kapatmaya kalkıştı. Lal Medresesini günlerce kuşatıp topa tuttu. Ülkesini dış güçlerin dayatmalarına teşne hale getirip, terör ve iç çatışma ile kardeş kavgası ve iç savaşın eşiğine getirdi…
Ama yine de yaranamadı; “işi bitince” buruşturulup atılmasına seyirci kalındı…
“KULLANMA MİADI” DOLUNCA ATILMAKTALAR…
Pakistan halkının seçtiği Zülfikar Ali Butto’yu sırf ülkesinin millî menfaatlerini koruduğu ve nükleer enerji programını devam ettirdiği için atadığı Genelkurmay Başkanı Ziya’ül Hak’a devirten ABD, Butto’yu idam ettirmekle, daha baştan Pakistan siyasetine kan ve fitne bulaştırmıştı.
Ne var ki General Ziya’ül Hak’ın da Pakistan’ın geleceğini öngörüp “nükleer programı” sürdürmesi, bizzat kendisini getiren ABD tarafından “imhası”na sebep oldu. Merhum Orgeneral Eşref Bitlis’inkine benzeyen “suikast gibi kaza”da uçağı havalandıktan hemen sonra düştü; dostu Amerikan elçisiyle birlikte öldü ya da öldürüldü.
Ne Ziya’ül Hak’ın ne de Müşerref’in zalim güçlerle işbirliğinden hiçbir fayda gelmedi. En enteresanı da, “kullanılanlar” önce “kullananlar” tarafından terk edildiler.
Bush ve yardımcısı Cheney’in, Amerikan egemenliği ve çıkarları uğruna kendini fedâ eden Müşerref’in telefonlarına bile çıkmaması bunun en bâriz örneği. Neoconlar, Müşerref’e “geçmiş olsun” bile demediler. İstifasının “Pakistan’ın iç meselesi olduğunu” ileri sürüp daha Müşerref sonrası “yeni işbirlikçiler”le işbirliği içinde çalışacaklarını yüksünmeden ilân ettiler. Amerikan Dışişleri Bakanı Rice, Müşerref’in Amerika’ya sığınacağı haberlerine karşı, “Böyle bir şey programımızda yok” diye vefasız bir biçimde “iltica”sını reddetti.
Keza Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili de tıpkı Müşerref gibi Washington’un nazarında sadece “talimatları” yerine getiren bir “adamı.” Bütün “işbirlikçiler” gibi kullanma miadı dolduğunda harcayacakları bir “kukla”dan ibâret.
Bundandır ki Gürcistan’ın Gori şehrinde sağına soluna bombalar düştüğünde, yaptığı “imdat!” çağrılarına Bush ve Neoconlar kayıtsız kaldı. ABD, Gori harap olduktan sonra, “Rusya cezasız kalmayacaktır” diye oyaladı. İsrail, Tiflis’teki 100 önemli elemanını özel bir uçakla kaçırdı; silâh satıp askerlerini parayla eğittiği Saakaşvili’yi ve Gürcistan halkını Rus bombalarıyla karşı karşıya bıraktı.
ANKARA DİKKAT ETMELİ…
Aslında sıkışan Saakaşvili’ye haftalar sonra “cevap” veren Washington’un, bunu da istilâsına âlet edip istismarı; savaş gemilerini göndermesi, her şeyi açığa çıkarıyor.
Plân, Gürcistan bahanesiyle Karadeniz’i kontrolüne almak. Kafkasya’daki enerji havzalarını ve hatlarını elde etmek. Doğu Avrupa’ya “füze kalkanı”nı yerleştirmek. NATO’yu hegemonya ve çıkarlarına âlet etmek. Bölgedeki üslerine asker ve silâh yığmak. Gürcistan halkı perişan olmuş, Karzai yahut Müşerref gibi Saakaşvili’nin itibarı sıfırlanmış; Washington’un umurunda mı?
Saakaşvili ve Müşerref’in başına gelenler, gerçekten tam bir ders-i ibret. Afganistan işgaline “NATO şemsiyesi” altında askerî birlik gönderen ve Müslüman komşu Irak’ı istilâ edip bir buçuk milyon insanı katleden ABD’ye “destek hamulesi”yle havaalanlarını, limanlarını ve üslerini her türlü askerî personel, silâh ve mühimmatın nakil ve dağıtımına “resmen” açıp Türkiye’yi savaşın tarafı “cephe ülkesi” yapan AKP hükümetinin daha dikkatli olması gerekiyor.
Nitekim iktidar partisini “kapatma dâvâsı” sürecinde, Washington’daki “stratejik ortakları”, sözde kapatmayı tasvip etmemekle beraber, bunu “Türkiye’nin iç meselesi” görüp karışmayacaklarını ve gelen yeni yönetimlerle çalışacaklarını bildirmelerinin anlamı bu idi…
O halde Ankara aklını başına almalı. Türkiye’nin küresel güç ve ecnebi menfaat mihrakları adına komşularıyla arasının açılmasına fırsat vermemeli…
İşbirlikçiliğin ve işbirlikçilerin akıbeti ortada…
25.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|