Gürcistan yönetiminin ABD’nin ittirmesiyle Güney Osetya’ya girmesi ve Rusya’nın karşı müdahâlesiyle başlayan Kafkasya’daki çatışmalar ve karışıklık ile İran Cumhurbaşkanının Türkiye ziyareti üzerine yoğunlaşan kamuoyu, birçok iç konuyu yeterince tartışamadı.
“Kapatılmama kararı” sonrasında siyasî iktidarın gidişâtını ortaya koyan çarpıcı gelişmelerden biri de şüphesiz AKP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Edibe Sözen’in hazırladığı Gençliği Koruma Yasası teklifini geri çekmesi oldu.
Türkiye’nin demokrasi ve özgürlüklerde standartlarına ulaşmayı hedeflediği AB ülkelerindeki tatbikatı örnek alan Edibe Sözen’in hazırladığı taslak, pornografik yayınların 18 yaş altındakilere kimlik numarasının beyânı ve imzası karşılığında satılması ve bayilerin bu bilgileri Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne bildirmesi düzenlemesini getiriyor. Yine AB müktesebatına göre devlet tarafından üniversitelerde ibadethane açılması, ayrıca, pornografik yayın yapan dergilerin, kapalı kırmızı poşette, ağızları dikişli olarak satılmasını zorunlu hale getirtiliyor. Taslağa göre 18 yaşından küçükler internet kafelere giremeyecek; restoran, bar ve discolara sadece velileriyle girebilecekler…
TEDBİR TEKLİFLERİ,
DOĞMADAN ÖLDÜRÜLDÜ…
Dünyadaki ürküten tabloya paralel olarak, Türkiye’de son yıllarda gençliği zehirleyen uyuşturucu yayılması, alkol ve madde bağımlılığı “felâket!” sinyallerini veriyor. Geçtiğimiz dönem Meclis Sokak Çocukları Araştırma Komisyonunun hazırladığı rapora ilâve olarak en son Meclis Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonunda ortaya konulan rakamlar, “dehşet tablosu”nun vahametini su yüzüne çıkarıyor. Bu bakımdan Sözen’in teklifi, gençliğin geleceği için oldukça hayatî önem taşıyor…
Ne var ki bütünüyle AB ülkelerinde uygulanan, gençlerin ve çocukların uyuşturucu, içki, her türlü kötü madde bağımlılığı ve sanal kumara karşı kısmen de olsa yasal ve ahlâkî tedbirler getiren bu teklifler, 28 Şubat “postmodern darbe” döneminde “irtica tehdidi” sendromuyla ortalığı velveleye veren ve son altı yıldır iktidar partisini destekleyen mâlum medya tarafından serişte edildi.
Sözen’in İstanbul Üniversitesinde öğretim üyesi olduğu yıllarda bilhassa yasa dışı başörtüsü yasağıyla mağdur edilen öğrencilerin eğitim haklarına ne kadar sahip çıktığı ayrı bir tartışma konusu.
Ancak iktidar partisi Merkez Yönetim Kurulu üyesinin bir eğitimci olarak Türkiye’de toplumun, özellikle gençlerin korunmasını esas alan önerisinin yalnız sözkonusu mihraklardan değil, partisinden de “tepki” görmesi, dikkat çekici.
Önce mâlum mihraklar, Sözen’in bütün insanlığın şikâyetçi olduğu, gençliği bunalıma itip mahveden, nesilleri yok eden ahlakî krize karşı tamamen AB müktesebatından aldığı önerileri, “fişleme”, “izlenme” ve “özgürlüklerin kısılması” ithamıyla serişte etti. Peşinden bizzat Başbakan Erdoğan tarafından MKY’da âdeta hesaba çekildi.
Erdoğan’ın medyanın “porno yayın yapanlar fişlenecek” gürültüsüne gelerek “Nedir bu çalışma?” sorusuna, Sözen’in “2003’te Almanya’da çıkan Gençleri Koruma Kanunu’nun tercümesinden alındığı” izâhı da teskin etmedi. Ardından Başbakan’ın, “bu çalışmanın partiyi bağlamadığı yönünde açıklama yapılması” tâlimatıyla “yasa teklifi” daha Meclis’e verilmeden geri çekildi. Gençliğin ve çocukların uyuşturucu, sanal kumar ve kötü madde bağımlılığından korunmasına karşı hazırlanan taslak daha doğmadan öldürüldü…
“VESÂYETLİ SİYASET” DÖNEMİ
Erdoğan daha önce olduğu gibi, “danışmadan bir şey yapmayın” azarlaması ya da basına yansıyan “fırçası”, “kapatma davası” sürecinde zaten “konuşma yasağı” getirdiği milletvekillerine “yasa teklifi” verme yasağını da getirdi.
Başta Başbakan olmak üzere iktidar partisinin, genel başkan yardımcısı bir milletvekilinin hazırladığı çalışmayı sahiplenmemesi ve “taslağın partiyle bir ilgisinin olmadığı”nın duyurulması, öncelikle iktidar partisinin kolunu kanadını kırıyor; millet irâdesinin yüklediği sorumluluktan uzaklaştırıyor. AKP’nin Edibe Sözen’in teklifini “izinsiz” ilânı, özellikle “kapatmama kararı” sonrasında AKP siyasî iktidarının artık “izinli” olduğu; aldığı “ağır ihtar” ve “uyarı”nın gölgesinde kırılgan ve tutuk vesâyetli siyaset dönemine girdiği tesbitlerini doğruluyor.
AKP siyasî iktidarı, altı yıllık “icraatı”yla ya da “icraatsızlığı”yla hep ürkek ve tâvizkâr politikalar izledi. Birçok hak ve hürriyeti gündeme getirmekten sakındı; inanç ve mânevî değerlere, din eğitim ve öğretimine dair alanlarda “gerginlikten kaçınmak” gerekçesiyle hep mesâfeli durdu. Bu kırılganlıkla başörtüsü yasağı gibi el attığı işleri yüzüne gözüne bulaştırıp daha da içinden çıkılmaz hale getirdi.
Gelinen noktada özellikle “kapatmama kararı”ndan sonra, partinin “teslim alındığı” ve “siyasî iktidarın kuşatıldığı”; bundan böyle yüzde 47 bir yana yüzde 60 oy alsa da bu çemberi kıramayacağı yorumları haklılık kazanıyor…
19.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|